☾ BÖLÜM 6 ☽

311K 20.4K 38K
                                    

6. BÖLÜM
YEMİN

Güneş ışığı yüzüme arsızca çarparken, tenimi kamçılayan sıcaklık terlediğimi hissettiriyordu. Bugün hayatımın tamamen değişeceği günün ilk sabahıydı. Bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmek, işleri zorlaştırıyordu. Yarın sabah evli bir kadın olarak gözümü açacaktım.

"Bu gürültü ne?" diyerek yataktan doğruldum. Halamların sesi geliyordu. Birkaç kere daha öksürdüm, sesim gerçekten çıkmıyordu. Acilen sıcak bir şeyler içmem gerekiyordu. Üstümü değiştirip odanın kapısını açtığımda hiç görmek istemediğim insanları görmüştüm.

Dila halam beni görmesiyle birlikte yüzünü buruşturdu. Ağzının içerisinde tatsız bir sesle, "Günaydın İstanbullu," dedi. "Hiç kalkmayacaksın sandık. Sen hep böyle geç mi kalkıyorsun?"

Bir anda küçücük bir şey şimşek hızıyla merdivenlerden çıktığında halam çığlık attı. "Bak yine bu kedi buraya mı girdi?" diyerek kızgınlıkla sordu. "Rozerin ben sana kediyi poşete koyup uzağa götür at demedim mi?!"

"Anne valla aldım götürdüm, geri gelmiş," dedi Rozerin.

"Kediyi poşete koyup uzağa mı götürdünüz? Şaka mı yapıyorsunuz siz?" derken kedinin olduğu yere yürüyüp nerede olduğuna bakındım. Küçücük bir şeydi ve sinek gibi oradan oraya adeta uçuyordu. "Koskoca konakta küçücük kedi size mi battı?"

Dila halam bilmiş bir tavırla, "Sen burada yaşamıyorsun İstanbullu," dedi. "Ağzında fare tutup getiriyor. Mutfaklara kadar girip fareleri dolaştırıyor. Tüy dökmesinden hiç bahsetmiyorum hele, ben kendime zor bakıyorum bir de kediyle mi uğraşacağım?"

Rozerin kediyi yakalamaya çalışıyordu. Kedi ürkek bir ifadeyle dişlerini gösterip dururken aynı zamanda titriyordu. "Bırak Rozerin," dedim, kediyi korkutmadan yaklaşmaya çalışarak. "Kediyi alıp besleyeceğiniz yerde, Allah'ın dilsiz kuluna sahip çıkacağınız yerde bir de eziyet ediyorsunuz." Elimi uzatıp parmaklarımı yere vurarak dikkatini çekmeye başladım. "Gel buraya pisi pisi."

Kedi elimde bir şey var sanıp daha doğru düzgün üstünde duramadığı patileriyle bana yaklaştı. Dilini çıkartıp elimi yalarken miyavladı. "Küçücüksün ama sen..." dediğimde onu avuçlarımın arasına aldım. Miyavlaması daha çok arttı. "Yeni mi doğdun? Annen nerede senin?"

Dila halam bana kınayıcı bakışlar atarak bakarken kediyle bu denli konuşuyor olmamdan hoşnut değildi. "Anası öldü, halası var," dedi.

"Halası dikkat etsin o zaman, bir ayağı çukurda zaten. Kim vurduya gitmesin," dedim, lafımı esirgemezken.

"Nikâhı olan sen misin biz mi anlamadık ki!" dedi Dila halam. Kızacak bir şey bulamamış gibi konuyu nikâha getirmişti. "Daha hazırlanacaksın! Birkaç saate evleniyorsun İstanbullu!"

Kediyi kucağıma yerleştirirken merdivenlere yöneldim. Mutfakta onun için yiyecek bir şeyler mutlaka vardır diye düşünüp oraya geçtim. "Gel sana yiyecek bir şeyler bulalım," dedim, halamın söylediklerini takmazken. Kedinin bir gözü tamamen kapanmak üzereydi. "Gözüne ne oldu? Mikrop mu kaptın?"

Dila halam merdivenlere doğru yanaşıp tiz çıkan sesiyle, "Kime diyorum ben?!" dedi. "Babana şikayet ettirme bana, git hazırlan diyorum, sen kedi köpekle uğraşıyorsun."

"Ne yapıp yapmayacağımı size soracak değilim! Ne yapıp yapmayacağımı da siz söyleyecek değilsiniz!" dedim öfkeyi kuşanmış sesimle avazımın çıktığı kadar bağırdım. Mutfaktan içeriye doğru çalışanlara seslendim. "Ben sıcak bir şeyler istiyorum bir de soğuk algınlığı için hap varsa çok iyi olur, çardakta olacağım oraya getirirsiniz," derken sesimi halamın da duymasını sağladım.

DÜŞLER AĞIDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin