☾ BÖLÜM 93 ☽

145K 11.2K 21.4K
                                    

93. BÖLÜM
MERT

Etraf ölüm sessizliğine büründü.

Zühre'nin ağlayışları, Karan'ın araları dudaklarından çıkmaya çalışan dökülmeyen kelimeler... Üçümüz aynı anda birbirimize bakarken saniyeler asır olmuş gibiydi. Yanlış duymuş olmayı istiyordum, Zühre'nin söylediklerini yanlış anlamış olmayı umuyordum lâkin onun gözlerinden sicim sicim akan yaşlar söylediklerini doğrular nitelikteydi.

Mert... Mert Karaca araba kazası geçirmişti ve içinde bulunduğu arabanın patladığı söylenmekteydi. Bedenim titremeye başladığında, bir anda tüm hücrelerim buz kesmişti. Elimin ayağımın boşaldığını hissederken, bakışlarım Karan'ın elaya vurgun bakışlarına takıldı. Buğulaşan kirpiklerimden birer birer damla düşerken Zühre'nin ağlayışlarına ben de eşlik etmiştim.

''Şakadır,'' dedi Karan, kendini hızlı bir şekilde topladığında dudaklarından dökülen ilk bu olmuştu. ''Mert işte, abiciğim...'' dedi, kardeşi Zühre'yi tutup kendine doğru çekti. ''Yine şaka yapıyordur, Mert'i tanımıyoruz sanki.''

Zühre, alnına dökülen kıvırcık saçlarını iki yanına salladı. ''Değil,'' dedi, hıçkırıklarının arasında. ''Bir süredir ona ulaşmaya çalışıyordum. Gelecek-'' Hıçkırdı. ''Gelecekti, geç kaldı. İki saat önce buraya gelip, beraber sözümüz için alışveriş yapacaktık ama gelmedi.''

Karan burnundan sert bir nefes aldığında dudaklarını birbirine bastırdı. Bir şeyler demek istiyor ama diyemiyordu. Hepimiz bir anda lâl kesilmiş, kelimeler boğazımızda düğümlenmişti.

"Sonra ben aradım, durmadan aradım. Biri telefonu açtı, Mert değildi. Olay yeri inceleme ekipleri olduğunu, telefonu araçtan biraz ötede savrulmuş hâlde bulduklarını söyledi." dedi Zühre, inanamıyordu olanlara. Bakışları tek bir noktaya odaklanmış öylece bakıyordu.

Kafasını iki yana salladı. Haykırmak istiyor ama yapamıyordu. "Ölmüş..." dedi. Sesinden kalbimi yaran kıymıklar çıkıyordu. Birer birer kalbime saplanıyordu. "Vefat etmiş!"

"Ölemez!" dedi Karan, inkâr etmek istercesine. En çok kabullenemeyen oydu sanki. Sesi öyle yüksek çıkmıştı ki, bir anda yurdun bahçesinde olan çocuklar bize dönmüştü. "Ölmez benim kardeşim!"

"Karan!" dedim, uyarır bir tonda. Yanımda olan kız çocuğunu geriye doğru arkama aldım. "Çocukları korkutuyorsun!"

Karan'ın elaya vurgun bakışları kısa bir süreyle etrafta gezdi. Derin soluklar alıp verdikten sonra kafasını olumlu anlamda salladı. "Yanlış duymuşsundur Zühre," dedi Karan. İnanmayı reddediyordu. "Mert değildir o."

Zühre daha çok hıçkırıklara boğulurken, dizlerinin üstüne çöktü. "Mert..." dedi, çaresiz, kırık bir sesle. "Mert..."

Kalbim o kadar çok yanıyordu ki, biri kor alevin içine atmış gibiydi. Karan'ın başına böyle bir şey gelse, nasıl tepki vereceğimi kestiremiyordum. Ölümden beterdi, Zühre şu an ölmüyor sürünüyordu. Onun yaşadığını asla yaşamak istemezdim.

"Açmıyorlar..." dedi Karan, saniyeler sonra kardeşinin yanından ayrılıp telefonla konuşmaya başlamıştı. Siniri artmıştı. Telefonu fırlatmamak için zor dururken, "Telefonunu arıyorum açan yok!" dedi, hiddetle.

DÜŞLER AĞIDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin