☾ BÖLÜM 43 ☽

173K 12.4K 24K
                                    

43. BÖLÜM
HAFTALAR SONRA

"Ağam!"

Duyduğum gürültülü sesler beni kendime getirirken kirpiklerimi titrek hareketle araladım. Simsiyah zifiri karanlık gecede yıldızlara uzanmaya çalışan kor kızıl gözlerime yansıma yaptığında havaya yükselen kan kızılı dumanlar etrafa yaydığı is kokusuyla ciğerlerimi dağladı. Burnumun diğerini sızlatan yanık kokuları nefes almamı zorlaştırırken göğüs kafesim sıkışmış, ölümün kıyısında son nefesimi soluyor gibiydim.

"Karan ağam!"

Sesler boğukça geliyor, kulağımın üzerine kat kat katman kapatılmış gibi etraftaki hiçbir şeyi net duyamıyordum. Gür sesler çokça çıkıyor, yoğun duman kadar kalabalık sesler vardı. Zihnimin kenarında bir yangın başlamıştı, tamamen külden ibaret olana kadar bilincimi yerine getirmem lazımdı ama zorlukla araladığım gözlerimle yapabildiğim tek şey boşluğa bakıyordum.

Kırmızıdan turuncuya dönen alevlerin çıktığı yerden çok uzak değildim. Bakışlarımın arasında cayır cayır yanmaya devam ediyor, patlayan bombalarla artçıları devam ediyordu. Patlamanın şiddeti henüz bitmemişti. Ne kadar süreliğine bayılmıştım bilmiyorum ama gözümün alabildiği her yer alevlerin esiri olmuş semaya doğru uzanmıştı.

"Ambulansı arayın derhal yaralılar var!" dedi yabancı ses.

Geç... geç kalmıştık. Karan'a herkesi çıkartması gerektiğini söyledikten sonra depoyu üçümüz hariç herkes boşaltmıştı ama deponun etrafında duran adamlar çok uzaklaşamamıştı. Bizim gibi.

Vücudumun üzerine beton dökülmüş gibi hareketsiz kalırken boynumu dahi oynatamıyor sadece kirpiklerimi hareket ettirebiliyordum. Gözümden akan yaş şakağımdan saçlarıma doğru damlıyor oradan toprak zemine düşüyordu. Kafamı kaldırıp neler olduğuna bakmak istiyordum ama felçli gibi hiçbir şey yapamıyordum. Burnumdan soluğuma dolan isli kokunun tadı içimde gezerken dudaklarımı araladım. Patlamıştı. Depo gerçekten patlamıştı.

Üstelik içinden biz çıkamadan patlamıştı.

Ayak tabanlarımız yanana kadar deponun orta yerinden çıkışa koşmaya başladığımızı hatırlıyorum. Karan parmaklarımı parmaklarına kenetleyip beni sürüklercesine çıkartmaya çalıştığında uzun bacaklarına yetişememiş onu da kendimle beraber yavaşlatmıştım. Paslı demir kapıya vardığımız an Karan vaktimizin olmadığını anladığında beni kucaklamış ileriye kapının dışına doğru küçük bir taşmışım gibi fırlatmıştı. Onun ne yaptığını anlayamamış savrulan bedenimle sırt üstü düşmeye ramak kala saliseler içerisinde kıyamet kopmuştu. Mekan havaya doğru büyük bir alev topuyla uçtuğunda Karan'ın akıbetini görememiştim.

Beni kurtarmıştı.

Şu an bilincim yerinde olduğuna göre tek parça olup olmadığımı bilemez halde kurtulduğuma emin olmuştum.

Vücudumdaki dayanılmaz acıyı umursayacak gibi değildim. En son hatırladığım şiddetli bir alev topunun hepimizi uzağa doğru savurması her şeyin alevden ibaret olmasıydı.

Karan Jan Milan en az hasarla beni kurtarmıştı.

Yürek sızım, yüreğim beni kurtarmıştı.

Aralı dudaklarımla damağımdaki is tadına rağmen dilimi oynattım. "Kar-" diyebildim sadece. Devamını getirmeye soluğum yetmemişti. İs kokusu ciğerlerimden yukarıya tırmanıyordu. İrislerim ışıl ışıl, beynimin içerisinde zonklamanın yanında parıldamaya devam ediyordu.

DÜŞLER AĞIDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin