☾ BÖLÜM 5 ☽

345K 19.9K 28.1K
                                    

5. BÖLÜM
SÖZ

Seçimlerimizden biz sorumluysak, seçemediklerimizden kim sorumluydu?

Seçemediğim şeylerin altından kalkamamaktan artık yorulduğumu hissettiğim zaman dilimindeydim.

Hastanede herkesin içerisinde bir Milan'la evleneceğimi söyleyeli bir hafta kadar olmuştu. Bu süre zarfında hüküm ortadan kalkmış, herkes Alakanların bir kızı yaşadığını öğrenmişti. Berivan ve Mahir, az bir katılımla avluda gerçekleşen nikâhla evlenmişlerdi. Ne babam, ne de karşı taraf onlar için bir düğün ayarlamamıştı. İki tarafta bu çifte öfkeliydi.  Küçük bir tatile çıktıkları için konakta değillerdi. Teyzem, evlenme kararımdan sonra bana küsüp konaktan gitmişti. Babamla birlikte aynı çatı altında kalıyordum ve bu garip hissettiriyordu.

Babam bu durumdan hiç hoşnut değildi. Dün hastaneden taburcu olmuş, eve gelmişti. Dünden beri beni gördüğü her yerde bu evlilikten vazgeçirmeye çalışsa da hiç oralı olmuyordum.

Ona inat için yaptığım bir evlilik değildi. Burada kalmamı sağlayacak bir evlilikti. Mahir'in ya da Berivan'ın canından ziyade ailemin artık beni yok saymasını istemiyordum. Tek yapmam gereken kendimi Barzan Ağa'ya sevdirmekti. Gerisi her türlü kolay olacaktı.

Üstümdeki kıyafetlerimi değiştirip kısa süren bir duş aldığımda geri hazırlanmak için odaya gelmiştim. Krem renkli triko, v yaka bir elbise giyerek, ayakkabı olarak da botlarımı giymiş, tamamen hazırlanmıştım. Dizimden itibaren yırtmacı vardı ve havaya uygun bir kıyafetti.

Dün meydanda gördüğüm mağazalardan birkaç parça kıyafet almış, ayrı olarak nikâh için giyeceğim bir elbise almıştım. Dolabın kapağında asılı duruyordu. Tamamen hazır olduğumda odadan dışarıya çıktım.

Kahvaltı yapmadığım için karnım kazınırken konaktakilerin ne zaman kahvaltı yaptığını biliyordum. Babam ve halam büyük bir kavga etmiş, halam çocuklarını alıp çiftliğe gitmişti. Başım yeterince ağrıdığı için onların kavgalarına hiç karışmamıştım.

Salona eşya taşındığını görürken adımlarımı yavaşlatıp olan bitene baktım. Daha önce hiç görmediğim insanlar tarafından koli koli eşya geliyordu. Bir yandan koliler açılıp koltukların üzerine konuluyordu. "Pardon..." diye seslendim yanımdan geçen kişiye doğru. "Bunlar nedir?"

Kucağında koliyle duran adam bana doğru bakıp, "Karşı aşiret gönderdi," dedi. "Düğün için."

"Ne düğünü?" diye sordum.

Genç adam omuz silkti. "Bilmem."

Salona geçip eşyalara bakarken kaşlarım havaya doğru kalktı. Yoğun sarı renkler gözlerimi alırken çeşit çeşit olan altınlara hayret içerisinde baktım. Set altınların alıcı renginden başım dönerken salon içerisinde ilerledim. Aynı tarzda olan bir sürü elbise yan yana dizilmişken en sonda bir gelinlik vardı.

Milan aşireti gerçekten bir düğün yapacağını düşünmüyordu değil mi?

Taş merdivenlerden aşağıya inmeden önce yanıma çantamı ve telefonumu almıştım. Elfida'yla konuşarak birkaç sesli mesaj bırakmış, ondan haber beklemeye koyulmuştum. Dalgın bir şekilde avlu içerisinde yürürken babam, "Marin?" diye seslendi. Bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerimiz buluştu. "Nereye gidiyorsun?"

Onu biraz daha toparlanmış bir halde görmek içimi rahatlatırken iyi olduğundan emin olmaya çalıştım. En azından desteksiz bir şekilde yürüyebiliyordu. Soğuk bir ses tonuyla, "İşim var," dedim.

DÜŞLER AĞIDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin