31. Bölüm "Aşkın Olmadığı Yerde-1"

1.1K 68 18
                                    

"Yağmur yağmaz, hasret dinmez
Aşkın olmadığı yerde
Kuşlar ötmez, kervan geçmez
Aşkın olmadığı yerde 
Madem doğdun, madem yaşıyorsun
Sevmek var kaderinde
Neden sevdin, neden kaçıyorsun
Mutlu olmak senin elinde"
-Fikret Kızılok

Günümüz-Nisan Ayının Sonları-Almanya

Sümer

Saat sabahın neredeyse beşi...

Ancak benim gözüme birazcık bile uyku girmiyor. Çünkü gözlerimi kapattığımda Eylül'ü başka birisiyle beraber görüyorum.

Zor olacağını biliyordum. Eylül'ün yanına nihayet döndüğüm zamanın hayalini yıllarca defalarca kursam da hiçbir kez işlerin kolay olacağını, eskiden olduğu gibi aşkımızı dolu dolu hissedeceğimiz günlere bir anda geri döneceğimizi düşünmemiştim. Ancak imkânsızlık seviyesine varan bu zorluğun da karşıma çıkacağını beklememiştim.

Başka birinin olacağını...

"Sakın bir daha benden hesap sormaya kalkma, Sümer. Sadakatime laf edebilecek son kişisin sen."

Eylül'ün sesi hâlâ kulaklarımda yankılanıyor. Öyle hiddet dolu bakıyordu ki bana, kalbimin o bakışların altında hâlâ ezili kaldığını hissediyorum.

"Bir de gelmişsin benden hesap soruyorsun!" diye devam etmişti Eylül. "Sana hiçbir şeyi açıklamak durumunda olmasam da yalnızca utanman için söylüyorum. İş yemeğinden geliyorum. Yeni ortaklığı kutladılar, katılım da zorunluydu. Yoksa oğlumun yanından bir dakika bile ayrılasım gelmiyor. Tatmin oldun mu? Sevgilini bırakıp geldiğin için mi tüm bu sahte ilgi gösterileri? Onun yokluğunda benim üzerimden mi egonu tatmin etmeye çalışıyorsun?"

Koltuğun kenarındaki ceketimi alıp göğsüme yapıştırmıştı, parmağı hâlâ kapıyı gösteriyordu. Yediğim tokadın etkisinden henüz kurtulamadığım için cevap verememiş, itiraz edeceğim pek çok nokta olsa da sesimi çıkartamıştım. Eylül'ün gözlerinde yanan nefret ateşi öyle kuvvetliydi ki bize dair kalan ne varsa küle çevirmekle tehdit ediliyorduk.

"Ha soruyorsan," diye mırıldanmıştı Eylül ben kapının koluna uzanırken. "Biri var mı diye?"

Cevabı duymaktan hiç bu kadar korktuğum bir soru daha olmamıştı. Yüzümü tekrar ona döndüğümde gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.

"Var." Sesi titriyordu. "Çünkü senin olmadığın her gün o vardı."

Elimin ister istemez yumruk halini aldığını fark ediyorum. Kendime olan öfkem, Eylül'ünkini bile bastırır.

Ben nasıl her şeyi bu kadar batırabildim? Nasıl! Ne oldu da Eylül'ü elimden tamamen kaybetme raddesine gelebildim?

Yatağımın başucunda duran günlüğü görünce kalbim tekrar kırılıyor.

Nasıl mı? Sayfalar şahit yaptıklarına, hissetmesine sebep olduğun her duyguya...

Eylül'ün defterine döktüğü onca satırdan yükselen sesini yankılanıyor zihnimin zindanlarında.

Ben de etten kemikten, sinirden damardan bir insanım. Bir insan bir insana bunu der mi, Sümer! Onca hatırayı, onca zamanı bu denli küçümser mi? Benim benliğimi yatırdığım bu bahisten nasıl çekilirsin sen?

Ah, Eylül... Ah benim kalbim!

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin