Alıntı #1

1.9K 92 7
                                    

Sümer, Mezuniyet Gecesi, 2 yıl önce...

"Abi, daha bekleyecek miyiz? Beş dakika demiştiniz, yarım saat oldu."

Genç taksicinin beklemekten sıkılmaya başladığını hissedince bakışlarımı tekrar önünde durduğumuz apartmanın ikinci katına kaldırıyorum. Üzerimde dün geceki mezuniyet partisinden kalma bir beyaz gömlek ve siyah pantolon ile sabahın altı buçuğu için fazlaca şık durduğumun farkındayım. Ceketim Eylül'ün sırtında olsa da kravatımın nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Muhtemelen o büyük ilan-ı aşkımdan sonra Kız Kulesi'ni izlediğimiz bankın üzerinde kimsesiz durup yeni sahibini bekliyor şimdi.

Eylül, konsolosluktaki vize işlemlerini halletmek için üstündeki abiye kıyafeti değiştirmek istemiş ve gün doğumunu izledikten sonra artık eve gitmesi gerektiğini söyleyerek ayaklanmıştı. Beş saat boyunca yalnızca birkaç cümle etmişti, bugüne kadar ona karşı duyduğum tüm hisleri ayaklarına sererken sakince dinlemiş ve yanıt olarak sadece eve dönmesi gerektiğini söylemişti. Israrla ona eşlik etmek istediğimi söylediğimde itiraz etmemiş, ancak taksi yolculuğumuz boyunca beni adeta yok sayarak dalgın bir şekilde yolu seyretmişti.

"Ben bir arayayım," diyorum taksiciyi sakinleştirmek için. Telefonu kulağıma dayayıp çağrının periyodik sesini ikimiz de dikkatle dinliyoruz. Çağrı yanıtsız kaldığı için sonlandığında tekrar şansımı deniyorum ve bu kez de herhangi bir yanıt alamayınca merakımın endişeye dönüşmesine engelleyemiyorum. "Gidip baksam iyi olacak," diye mırıldanıyorum çoktan taksiden ayağımı dışarı atmışken. Pantolonumun cebindeki cüzdandan borcu ödüyor ve taksi durağının telefonunu aldıktan sonra araçtan dışarı çıkıp kapıyı kapatıyorum.

Zaten açık olan kapısından apartmana girdikten sonra iki kat merdiveni ikişer üçer çıkıyorum, Eylül'ün niçin gecikmiş olabileceğiyle alakalı tüm felaket senaryoları zili delercesine basarken gözümü kör, kulaklarımı sağır ediyor.

Zile belki yedinci basışımda kapı nihayet açılıyor. Eylül kapıyı içeri girmem için açar açmaz arkasını dönüp tekrar odasına girip gözden kaybolmaya çalışıyor, niyetini anlayınca kaçışını durdurmak istiyorum. Arkasından sesleniyorum:

"Her şey yolunda mı, Eylül?"

Eylül önce cevap vermiyor.

"Tabii ki değil, Sümer! Tabii ki yolunda değil! Onca yıl neden sustun, Sümer? Neden bugün? Tam da aşkını kalbime gömmüşken, sensizliğe alışmışken neden şimdi itiraf etmek istedin duygularını? Bilmiyor musun, sen benim hep en zayıf noktamsın? Bilmiyor musun, ben senin için kendimden vazgeçerim? Hem de hiç şüphe etmeden! Tam da yeni bir yola adım atmışken geleceğimi bir kalemde utanmadan silip, seninle geçirdiğimiz beş saate değişirim, bilmiyor musun bunu? Bana nasıl 'gitme' dersin? Nasıl beni öpersin? Haksızlık değil mi bu?"

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin