7. Bölüm 3. Kısım "Dayan Kalbim" - Eylül

1K 108 8
                                    


Eylül
9 yıl öncesi, Mart Ayı, İstanbul (devam)

İçimi kaplayan bir huzursuzluk, önceki gece uykumu elimden çalmakla yetinmemiş; aynı zamanda koca bir okul gününü çöpe atmama sebep olmuştu. Son derse girmeye dakikalar kala anlatılanlara bir türlü dikkatimi veremediğimden dolayı Ayşe Hoca önce tüm sınıfın önünde dakikalar süren güzel bir nutuk çekmiş, ardından kendime artık gelmem için lavaboya yüzümü yıkamaya göndermişti. Şimdiyse, teneffüsün çalmasına saniyeler kala, bir tuvalet bölmesinin sessizliğine sığınarak yalnızlığımda huzuru yeniden bulmaya çalışıyorum.

Fakat kızlar tuvaletinin bunun için çok yanlış bir mekân olduğunu önceden tahmin etmeliydim.

"Ay, düşüp bayılacağım şimdi uykusuzluktan," diyor Hande adlı bir arkadaş.

"Ben de," diye esneyerek katılıyor Ceren ve gülerek devam ediyor. "Hoca, Eylül'e patladı ama gözleri açık uyuyan bendim orada."

Gözlerimi deviriyorum, ben orada yokmuşum gibi özgürce dedikodumu yapabilir tabi... Tuvaletten çıkıp lafı ağzına tıkmak üzereydim ki Özlem öyle heyecanlı bir giriş yapıyor ki, bölmede saklanıp diyeceğini duymak için bekliyorum.

"Ceren, Ceren, Ceren!" diyor Özlem. "Dün yemekte neler oldu, anlatsana kızım! Öğle arası konuşuruz dedin, o zaman da sürekli telefondaydın. Yoksa Sümer miydi, bir türlü telefonu kapatamadığın kişi?"

Kıkırdıyorlar.

Benimse kanım çekiliyor.

"Sen bilmiyorsun, Özlem," diyor Hande. "Okul yemeğinden çıkar çıkmaz, Ceren ısrar etti bütün gece gezelim diye... Bir iki kişiyi daha ikna ettik işte, Kaan vardı, Doğukan ile Asu da katıldı... Asıl önemlisi, Sümer de bizimleydi."

Hissettiklerimi tamı tamına karşılayan bir tabir henüz yok. Nefessiz kalışımı, kalbimin atışlarının sekteye uğrayışını, midemin ters dönüşünü, ellerimin buz kesilişini en iyi hangi söz öbeği anlatabilir ki?

"Ceren'i yalnız bırakmak istemedi bence o," diye bitiriyor Hande.

Ceren, "Gerçekten bırakmadı da..." dediğinde hayatımı idare ettirmek için gerekli tüm fonksiyonlarım bozuluyor.

"Biz Kaan ile gece 1 gibi artık evlerimize gitmek için ayrıldık ya, siz daha sonra ne yaptınız?"

"Gezmeye devam ettik işte," diyor Ceren, sesi şarkı söyler gibi neşeli. "Asu ile Doğukan kendi halindeydi, Beyoğlu tarafına gitmek istediler onlar. Sümer de sahilde yürüyüş yapmayı teklif edince kabul ettim. Asu ile Doğukan Beyoğlu'ndan yanımıza dönene kadar yürüdük, konuştuk, sohbet ettik işte..."

Özlem gülüyor, "Şuna bak, nasıl da sırıtıyor..."dedikten sonra soruyor. "Anlatsana, Ceren, naz yapmasana... Ne konuştunuz?"

Bunu gerçekten duymak istediğimden emin değilim. Bulunduğum bölmeden çıkıp kendimi bu eziyetten kurtarmayı deli gibi dilesem de, Ceren'in yüzümün aldığı şekli görüp gözlerindeki hain zafere tanık olmak daha korkutucu geliyor.

"E o da benim özelim olsun," diye şarkı söylermişçesine bir ezgiyle mırıldanıyor Ceren. "Ama en azından şunu söyleyebilirim... Dün, Sümer ile ilişkimiz adına önemli gelişmeler kaydettik, ikimiz için de oldukça özel bir gündü."

İşte tam o anda, dün çatlayan ruhum bugün tüm desteğini kaybedip paramparça oluveriyor...

Zamana tutunacak gücüm bile kalmıyor, okuldan çıkıp ne ara Rıhtım Market'e vardığımı kesik kesik hatırlıyorum.

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin