24. Bölüm "Deniz Üstü Köpürür-1"

754 109 18
                                    

SÜMER

24. Bölüm "Deniz Üstü Köpürür"

Günümüz, Mart Ayının Sonları, Almanya

"Bana öfkeli olduğunu biliyorum."

Arkasını dönüyor Eylül, sessizliği haricinde hiçbir şeyi bana layık görmüyor. Yine de beni susturmadığı her saniyeyi fırsat bilip cesaretleniyor ve devam ediyorum.

"Üstüne geldiğimde bana karşı daha da tavır alacağını da biliyorum. Bana susmamı söylemeden sadece şunları söyleyeceğim."

Ona karşı hissettiklerim o kadar güçlü ki kalbim sızlamaya başlıyor, cümlelerime devam etmeden önce kısa bir ara veriyor ve hayranlıkla onu izliyorum. Gözlerimi güzel yüzünden asla ayıramıyorum, hayatımın zirve noktasına varmışım gibi zaman tam burada dursun istiyorum.

"Artık buradayım, Eylül." Üstüne basa basa tekrar ediyorum. "Bir yere gittiğim yok. Ancak bana inanmadığını da biliyorum. Ama elbet bir gün ciddi olduğumu anlayacaksın. Oğlum için, bebeğimiz için, buradayım."

Eylül derin bir nefes veriyor. Tüm bu zırvalıklara dayanamıyormuş gibi gözlerini yumuyor. Ben bu anı dondurup, tam da şu ana gömülmeyi hayal ederken o, kaybolmak istermişçesine gözlerini kapatıp bakışlarını kaçırıyor benden.

"Elbette senin için de... Ancak seni anlayabiliyorum. Sabrediyorum. Kalbimin her daim senin için attığına inanmanın zaman alacağını biliyorum."

Eylül hınçla bana doğru dönüyor. Yalan söylemişim gibi öfkeleniyor.

"İlgilenm-"

"İlgilenmiyorsun," diye kesiyorum. "Söylediklerimin hiçbirini duymak istemiyorsun, biliyorum."

Ona doğru bir adım atıyorum. Teninin kokusunu burnuma değdiğinde daha da hararetleniyor sözcüklerim.

"İstanbul'da en son konuştuğumuzda gelen kadını da merak etmiyorsun. Onunla aramda sandığın gibi bir ilişkinin olmadığıyla da hiç ilgilenmiyorsun. Neden varmış gibi düşünmene izin verdiğimi de... Bunca zaman ne yaptığım da umurunda değil, neden habersiz gittiğim de..."

Eylül öyle hızlı nefes alıp veriyor ki, ne denli tehlikeli sularda dolaştığımı anlayabiliyorum.

"Hak veriyorum," diyorum. "Çok hata yaptım. En çok seni korumak isterken, en çok seni üzdüm. Sana söyleyebileceğim tek şey, onca şeyin ardından burada yalnızca sizin için olduğum. Beni affetsen de affetmesen de... Kapınızda yatmaya hazırım, sözlerime artık inanmadığını da gözlerinden anlıyorum, zamanla sana her şeyi kanıtlayacağım."

Cevap vermeyeceğini biliyorum, kelimelerimin bakışlarındaki sert duvarları aşabilmesi şu an için imkânsız...

Zaman... Zaman, her şeyin ilacı...

Zamanla her şey yoluna girecek, diye düşünüyor ve usulca arkamı dönüp oğlumuzun yanına gidiyorum.

Dalgın adımlarım beni küçük yatak odasına taşırken Eylül'ün bana duyduğu öfke dikkatimi o denli dağıtıyor ki; oğlumuzu küçük kundağının içinde kıpırdarken gördüğümde olduğum yerde kalıveriyorum. Çünkü yüreğimin en dibinde hissettiğim taşkın bir heyecan, bebeğimi ilk kez kucağıma alacağımı tekrar anımsatıyor bana.

Ona doğru birkaç adım atıyorum. Nefesim çekiliyor ciğerlerimden, bakışlarımı küçük hareketli bedeninden koparamıyorum.

Bu hissin tarifi mümkün değil.

Ne defterler dolusu kelimeler ne de sayfalar dolusu notalar hakkını verebilir karmaşık duygularımın. Oğlumu gördüğüm ilk andan beri tüm hayatımı gözümü bile kırpmadan nasıl ayaklarına sereceğimin, daha dokunamadığım biri için nasıl haftalardır hayaller kurduğumun, haftalar sonra ilk defa yaşama dair duyduğum umudun veya geleceğimi ne denli iple çektiğimin tarifi asla mümkün değil...

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin