12. Bölüm "İncelikler" - Eylül

956 93 8
                                    

"Artık beni asla yaralayamaz
Hayat eğer istemezsem
Yıllar beni kolay yakalayamaz
Ben durup beklemezsem
Siz yine de incelikli davranın
Benim kadar değilse de"   

-Sertab Erener

EYLÜL

Günümüz, Aralık Ayının Sonları, Karlsruhe, Almanya

Bazen durup geriye bakma ihtiyacı duyar ya insan... Çok garip bir histir bu, neredeyse bir içgüdü gibidir. Bilinçaltınız ne zaman kaybolacağı endişesine kapılsa, bu kuvvetli his bir alarm niteliğinde baş gösterir. Yolu izlediğiniz hâlde durağınızı kaçırdığınız zamanı hatırlayın mesela, dalgınlığınızı yırtarak gelen "Neredeyim ben?" sorusunu... En kararsız zamanlarınızdaki "Ne yapıyorum ben?" sorgulayışını... Eylemleri gerçekleştirenler bizler olduğumuz halde, konumumuzdan, durumumuzdan bihaber kalırız ister istemez. Geçmişle gelecek arasında öyle bir bocalarız ki, tam anlamıyla kendimizi unuturuz.

Tek yapmamız gereken, içinde bulunduğumuz anı gütmeyi öğrenmemiz ve ben zamandaki yalnız seyrimi neredeyse bükebiliyorum.

Hamileliğimin son üç ayında, artık göbeğimi saklama uğraşlarına tenezzül edemeyecek kadar kocaman bir karına sahibim. Kronikleştiğini sandığım kimsesizlik duygusunu, bebeğimin gün geçtikçe güçlenen tekmeleri ruhumdan uzaklaştırıyor. Kabul ettiğime bir gün bile pişman olmadığım işimi ve çalışma arkadaşlarımı, günlük hayatımın dokusuna titizlikle nakşetmiştim bile. Kurduğum bu düzendeki en çarpıcı nokta ise, yalnızlığımın genişleyen boşluğunu hayatımda ilk kez Sümer haricinde kişilerle dolduruyor oluşum... Annemin döndüğümden beri aramadığı tek bir gün bile yok, doğumda yanımda olabilmek için pasaport ve vize başvurularıyla uğraşıyor şimdilerde. Selin ve ailesi, bebekken kaybolup da yıllar sonra kavuştuğum ailem gibiler. Oğlumu getireceğim dünyada, iyi niyetli insanların henüz soyunun tükenmediğine dair en canlı kanıtlar olarak bana her gün umut aşılamaktan ne yoruluyorlar ne de vazgeçiyorlar.

Ve Dorian...

Dorian Solberg, emin adımlarla girdiği hayatımda kendine bir yer açmayı başarmış; yabancılıktan tanıdıklığa, tanıdıklıktan arkadaşlığa uzanan çetrefilli yolda fedakâr karakteriyle yerini sağlamlaştırmıştı. İstanbul'dan döndüğümden beri iletişimi hiç koparmamıştık, iş gezisi dolayısıyla Fransa'ya gittiği güne kadar haftada birkaç kez görüşmüş, kırık kalplerimiz izin verdiğince geçmişimizi birbirimize açmış, yeni bir kalbi tanımak için gerekli zamanı diğerimize vermiştik. Aramızda olup olabilecek tüm ihtimalleri ürkekçe değil, tedbirli davranarak test ediyoruz.

"Günaydın! Üçüncü toplantımdan çıktım,
şimdi dördüncüsüne yetişmek için yol-
dayım. Senin gününün benimkinden da-
ha güzel geçtiğine eminim... Bebek
tekmelerden nefes almana
izin veriyorsa tabi..."

Evden çıkmak üzereyken telefonun ekranına yansıyan bu mesajı görüyor ve cevap vermeyi biraz erteleyip dairemin kapısını çekmeden önceki rutin kontrollerimi yapıyorum: Ocak kapalı, odaları havalandırmak için araladığım pencereler kapalı, açık ışık yok, prizlerin kapatma tuşuna az önce basmıştım... Hamilelik hormonları vasat durumdaki hafızamı, kritik derecede kötü bir duruma sürüklemişti. Bir gün evime döndüğümde kapımda itfaiye görevlilerini bulmamak için kapımın üstüne çıkmadan kontrol edileceklere dair bir listesi bile hazırlayıp asmıştım.

Arkamdan kapıyı çektikten sonra mesajına yanıt veriyorum.

"Günaydın. Öncelikle benim
oğlum asla annesini üzmüyor.
Sabahki tekmeleyişlerinden
yorgun düştü, şimdi içeride
güzelce uyuyor... Ve elbette ki benim
günüm elbette seninkinden daha güzel!
Bugün çocuklar için düzenlediğimiz
Noel partisi var. Selin ve Angela'ya
yardım etmek için ben de şimdi
evden çıkıyordum."

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin