26.Bölüm "Köprüaltı"

811 83 16
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

3 yıl öncesi, Aralık Ayı, İstanbul

Bardağın kenarında dolaşan gözlerimi ona kaldırıyorum. Aramızda asılı duran sessizlik, peşinden cümleleri sürükleyecek olan yoğun bakışlarla sınanıyor. Cüret edemiyoruz ikimiz de, bu güne kadar kurduğumuz dengelerin güven vericiliğini sarsmaya kimsenin niyeti yok.

"Sümer!"

Uzanıp bu anı elimizden alıyor bir ses. Bir kız sesi.

"Sümer."

Ondan önce davranıp sesin geldiği yöne doğru başımı çeviriyorum ve bakışlarımı bir genç kızın figürü karşılıyor. Açık kumral, dalgalı saçlarında elmas gibi parlayan kar tanelerini fark ediyorum önce; ince boynuna, küçük burnuna, safir mavisi gözlerine ulaşıncaya kadar pes etmeden tırmanıyorum. Kör kütük aşkımın tetiklediği özgüvensizlik hissi, bir hava yastığı gibi şişiveriyor içimde.

"Bunun için mi kaçıyordun benden?" diyor aynı kız, kalemle çizilmiş gibi duran şekilli dudaklarını sinirle geriyor. Suçlayıcı parmağını bana yöneltiyor, kendimi bir anda okun ucunda buluyorum.

"Hale," diyor Sümer ona dönerek. Kızdan bakışlarımı koparıp onun şaşkın ifadesini inceliyorum. "Kimsenin kimseden kaçtığı yok, neden bahsediyorsun?"

Ayağa kalkıyor, kollarından tutup sakinleştirmek istemeye yeltenince Hale iki adım geriye kaçıp öfkesini üzerimize püskürmeye başlıyor.

"İki gündür sana ulaşmaya çalışıyorum," diyor Hale sesini giderek yükseltirken. "Üç gün önce gece kapıma gelip bana her şeyin daha yeni başladığını söylüyorsun, sonra ortalıktan kayboluyorsun. Telefonlarıma-"

Sesi etrafımızdakilerin dikkatini çekecek düzeye gelince Sümer müdahale etme gereği duyuyor. Hale etraftaki herkesin dikkatinin kendinde olduğundan emin olmak istercesine kısaca çevresini taradıktan sonra Sümer'in çatık kaşlarıyla karşılaşınca duraksıyor.

"Bunu burada herkesin önünde mi tartışmak istiyorsun?"

Çelmesine takılacağım o kadar çok söz var ki, kalbim hangisinde tökezleyeceğine karar veremiyor. "Herkes" denerek sıradanlaştırılmak mı, Cem'in haklı çıkıp Sümer'i bir kızla düşünmek mi daha derin bir hançer olur ruhuma, tartışılır...

Sümer ayağa kalkıp kızı sessiz bir köşeye çekip onu dinliyor, gerekli yerlerde itiraz ederken önüme dönüyor, masada tek başına kalan kahvesine bakıyorum. Sümer'in izini üzerinde taşıyıp unutulanlardan o da...

Derin derin nefesler alıyorum, soluğun girişi ve çıkışına odaklanmak Sümer'i başkasıyla düşünmekten daha zararsız, daha acısız.

Aşabilirim bunu, diye düşünüyorum. Hep aştım. Bastırmak zor da olsa, diniyor bir süre sonra tüm sancılar.

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin