18.7

4.4K 317 25
                                    

Bitmiştim.

Tükenmiştim.

Bir daha asla bunlarla alışverişe çıkmazdım.

Ben ilk girdiğim yerden seçtiğim elbiseyi almak istesem de mağaza mağaza dolaştırıp tek tek kıyafet denettirmişlerdi ve damadın kızı olduğum için damadın kardeşiymişim gibi muamele göstermişlerdi. Bir saçıma sim dökmedikleri eksikti.

İsteme töreni için beni hazırlamaya kalkmışlardı ama şiddetle reddedip sade bir şekilde hazırlandım. Sıla da aynı şekilde sadeliğinden ödün vermemişti.

Şimdiyse İzmit'e doğru yola çıkmıştık. Babam heyecanlı, dedem ondan heyecanlı duruyordu. Arkalarından kendi arabamızla takip ediyorduk. Elçin abla çocuklarla beraber iki gün önceden gitmişti.

"Baban tuzlu kahve içecek mi acaba?" diye sordu Sıla.

"Bu yaştan sonra yapmazlar herhalde..." derken sesim hiç kendine güvenen bir şekilde çıkmamıştı.

"Yaparlar." Dedi Sıla.

"O zaman hadi iddiaya girelim." Dedim dudağımı yalayarak. İddialarımız taa fi tarihinde kaldığından aşk hayatımızı biraz renklendirmek istiyordum.

"Yine istediğimiz bir şeyine mi?"

"Aynen öyle."

"Tamam." Diyerek güldü.

"İyi o zaman." Diyerek ben de güldüm.

Şarkılar söyleyip eğlenirken yolu bitirmiştik. Kalabalık bir aile bizi karşıladı. Sanırım Ecrin ablanın akrabaları eve doluşmuştu. Kendimize güç bela oturacak bir yer bulmuştuk.

Herkes Sıla'yla bizi inceliyordu, Sıla utancından kafasını nereye sokacağını şaşırmıştı, kıpkırmızı bir şekilde yerdeki halının desenlerini inceliyordu. Bizim yaşlarımızda çok fazla kız vardı. Ecrin abla kahve yapmaya gittiğinde peşinden koşturup gittiler. Ya bu kızlar aklına girerse bırak tuzu, tuz ruhu bile atardı ama kahveye. Haksızlıktı.

Elinde kocaman bir tepsiyle içeri girdi. Tek tek kahveleri uzatırken, bize de uzatmıştı. İki tane kahve alarak teşekkür ettikten sonra birini Sıla'ya uzattım. Bakış açısına girmesi için kahveyi gözünün içine kadar sokmuştum.

Elimden alıp sıkı sıkı fincanı tuttu, sonra da yavaş yavaş içmeye başladı. Merak ettiğinden kafasını kaldırıp babama bakmıştı.

Babam önce yüzünü buruşturdu sonra öksürdü, yine de kahveyi tek seferde içti. Herhalde, dilim yanarsa tuzu hissetmem diye düşünmüştü. Yüz ifadesi kesinlikle sabit duramıyordu.

Kendimi gülmemek için zor tutarken Sıla'yı bana zafer sırıtışı atarken buldum. Gözleri üstünde hissedince yine hızla yere eğilmişti.

Dedem söze girip Ecrin ablayı istedi. Yüzükler takıldı. Şu an bir yerden şarkı çalmaya başlasa babam kesinlikle sevinçten oynamaya başlardı. Ecrin ablaya çok farklı bakıyordu, onu anneme öyle bakarken hiç görmemiştim. Sıla'nın bana baktığı gibi bakıyordu.

Bizi misafir etmek isteseler de gitmekte ısrarcı olduk çünkü zaten kalabalıklardı. Babam kalmaya karar verseydi bile Sıla'yla biz kesin giderdik çünkü garibim birazdan infilak olacaktı.

Arabaya biner binmez derin derin nefesler aldı. Sakinleşemeyeceğini anladığımda yeterince uzaklaştığıma kanaat getirerek durdum. Eğilip sarıldığımda burnunu boynuma yasladı.

"Bayılmayarak iyi iş çıkardım bence." Birkaç dakika sonra nefesi düzene girmiş boynumu öpmüştü.

"Bence de."

Geri çekilip emniyet kemerini bağladı, bende arabayı çalıştırıp yola devam ettim.

"Bu arada, baban kahveyi tuzlu içti." Dedi sırıtarak.

"Biraz öyle oldu."

"Vakit intikam vaktidir." Deyip kötü kız kahkahası attığında neyin intikamını alabileceğini düşünüyordum. Telefonunu çıkarıp bir şeylere bakmaya başladı.

"Birkaç gün sonra, Galatasaray maçı olduğu gün bütün gün Galatasaray formasıyla dolaşacaksın."

"Hayatta olmaz."

"Olacak. İddiayı ortaya atan sendin."

"O gün geldiğinde düşünürüz."

"İlay yaaa, ben Beşiktaş forması giymiştim." Suratını asıp ağlamaklı bir halde bakınca dayanamayıp kabul ettim. Rezil rüsva olacaktık millete iyi mi.

Dönüş yolunun yarısında Sıla uyumaya başladı. Soğuk kapmasın diye arkadaki ceketlerimizden birini üstüne örtüp yola devam ettim.

Apartmanın girdiğimizde Sıla uyku sersemiydi, bu yüzden iki kere merdivenden düşme tehlikesi atlatmıştı. En son dayanamayarak beline sarıldım ve onu destekledim. Beşinci kata taşınan beynime sokayım. Asansörsüz apartmana taşınan beynime sokayım.

Güç bela hem kendimi hem Sıla'yı beşinci kata kadar taşıdıktan sonra zorla eve girdik. Sora ayaklarımıza dolanırken Sıla'yı,

"Ya hak." diyerek kucağıma alıp odaya taşıdım. Belim ve bacaklarım ağrıyordu.

Biraz dinlendikten sonra önce kendi üstümü sonra Sıla'nın üstünü değiştirdim. En sonunda yatağa yatabildiğimde Sıla kollarını belime doladı. Başını göğsüme koyarken,

"Teşekkür ederim." Diye mırıldandı.

Sadece kafasının üstünü öptüm ve gözlerimi kapadım. Yorgunluktan kırılıyordum.

Aptalın Biri (GirlxGirl)Onde histórias criam vida. Descubra agora