8.0

8.8K 592 29
                                    

Gençler profile yazmıştım ama çoğu kişi görmemiş sanırım :D Gündüz çalışıyorum zaten bölümleri genelde akşam yayınlıyorum fark ettiyseniz, iki gündür de akşamları arkadaşımın ev taşımasına yardım ediyordum. O yüzden yazmaya fırsat bulamamıştım, her güne bir bölüm sözüm bozuldu :( Ama acısını hafta sonu çıkarırım, söz <3

<<<<<<<<<<<

Kampta son günümüze gelmiştik. Bir hafta sonra turnuvalar başlıyordu ve buradaki dört okul da rakiplerimiz arasındaydı. Güzel bir kamptı, özellikle Sıla açısından. Utangaçlığı ile bayağı bir ilerleme kaydetmiştik.

Yarın sabah yola çıkacaktık, dolayısıyla odada bavullarımızı hazırlıyorduk. Sıla ile eşyalarımız birbirine karışmıştı. Elimize bir kıyafet aldığımızda hangimizin olduğunu bilmiyorduk. O benden tarafa bir şort atarken bende ondan tarafa bir tişört atıyordum.

Saat geç olduğundan ve sabah bir hayli erken kalkacağımızdan toplanmayı bitirir bitirmez kendimizi yatağa atmıştık.

"Buna çok alıştım." Dedi Sıla elimin üstündeki eliyle. Birlikte uyumamızı kast ettiğini anlamıştım.

"Bende sana." Diye yanıtladım onu. Sıla'yla geçen dolu dolu bir haftadan sonra eve döndüğümde yine koskoca boşluk hissi beni bekliyor olacaktı.

"En sevdiğim, üniversite olayını ne yapacağız? Evet, yurt dışından kabul mektuplarım var ama bir yanım gitmek istemiyor. Seninle olduğum sürece neresi olduğu hiç önemli değil benim için."

İkimiz de sırt üstü uzanmış tavana bakıyorduk.

"Benim ne olacağıma dair bir planım bile yok Sıla. Sadece herhangi bir spor bölümüne girmek istiyorum o kadar. Neresi olduğu umurumda bile değil."

"Sana karşı utangaçlığım biraz geçmiş olabilir ama diğer insanlara karşı hala utangacım. Eğer başka bir yere gidersek en baştan başlamak zorunda kalacağım. Burada Gökçe var, Damla var hatta Emirhan var. Onlarla vakit geçirdikçe onlara alışmaya başlıyordum ve yanlarında daha rahat davranabiliyorum. Eğer gidersek ne senin ne de benim arkadaşım olmayacak. Benim olmayacak çünkü insanlarla yakınlaşamıyordum. Senin olmayacak çünkü kimseyle yakınlaşmak istemiyorsun."

"Fena mı? Birbirimize kalırız işte." Dedim gülerek.

"İlaaay." Dedi uyarı tonuyla. Bu mesele ciddiydi demek.

"Bebeğim bilmiyorum. Sen neye karar verirsen ona uyacağım demiştim. Benim için bir sıkıntı yok."

"Gitmeyelim o zaman." Dedi birden.

"Neden?"

"Hem seni çevrenden koparmak istemiyorum, hem de yeni insanlarla tanışabileceğime dair kendime güvenim yok."

Elini kaldırıp dudaklarıma götürdüm. Öperken konuştum.

"Beni düşünme Sıla. Zaten öyle kopabileceğim harika bir çevrem yok. Bir tek Damla ve Emirhan var. Onlar da emin ol beni başından attıkları için sevinirler."

Sıla benden tarafa döndüğünde bende ondan tarafa döndüm. Bir elini yanağıma attı ve ardından kulağımın arkasında parmaklarını gezdirmeye başladı.

"İkisi de seni çok seviyor İlay. Eh, en çok ben seviyorum tabii ama bu konuya girmeyeceğim. Onlardan ayrılmanı istemiyorum. Olur da kavga edersek sığınacak birilerin olsun istiyorum."

"Ama benim sığınmak istediğim tek insan sensin."

"Zaten biz kavga edersek muhtemelen bir saat falan ayrı kalabiliriz. Çünkü ben dayanamam."

"Yarım saat. Çünkü ben dayanamam." Dedim aynı şekilde karşılık verip gülerek. Aynı zamanda esnemiştim.

"Hadi uyuyalım, fikrim değişmeyecek muhtemelen ama daha sonra tekrar konuşuruz." Sessizce kafamı salladım.

Sıla'nın elini tutarak gözlerimi kapattım.

"Sıla neredesin?" diye seslendim boşluğa doğru. Ama Sıla yoktu. Koşabildiğim kadar hızlı koştum boşluğun içinde. Çevremde kimse yoktu. Biraz ileride küçük bir kız gördüm. Duvara dayanmış dizlerini çenesine çekmiş, kollarını bacaklarına sarmıştı. O küçük kız, bendim.

Bu zamanı hatırlamıştım. Doğum günümdü. Babam yurt dışında bir toplantıya gitmişti. Birazdan annem gelecekti odama. Bense uzaktan her şeyi izliyordum.

"Niye doğdun ki?" dedi odaya girerek annem.

Sesimi çıkarmadım, çünkü alışmıştım.

"Her şey sen doğduğunda bozuldu. Kimse seni sevmeyecek. Şu suratına bak gülmüyorsun bile."

Sen, 8 yaşındaki çocuktan gülücüğünü çaldın anne. Sonra da geriye kalan tüm hislerini.

Kafasını kaldırıp anneme baktı kız. Küçük benin gözlerinden belliydi, sadece bir kere, tek bir kere gelip sarılsa bana o an unuturdum her şeyi. Ama sarılmadı. Hatta iğrenircesine bakarak odamdan çıktı. Oturduğum duvara daha da sinerken sekiz yaşındaydım. Annesinin nefret ettiği kız olarak sekiz yaşındaydım. O gün sekiz yaşındaydım. Ve tek bir dilek dilemiştim.

'Lütfen birisi beni çok sevsin.'

"En sevdiğim?" Sıla'nın bana özel seslenişini duyduğumda gözlerimi açtım. Sıcaklamış hissediyordum.

"Bir tanem sayıklıyordun uykunda iyi misin?" diye sordu Sıla telaşla.

"İyiyim." Dedim doğrularak.

Rüyamda 8. Doğum günümü görmüştüm. Çoktan unutmuştum dilediğim şeyi. Dileğim aklıma gelirken Sıla'ya baktım.

"Sadece bir rüya." Dedim sakinleştirmeye çalışarak. Benden fazla gerilmişti.

"Eminsin değil mi? İyisin?"

"Eminim, sevgilim." Diyerek onu kendime çektikten sonra tekrar uzandım.

"Rüyam sayesinde bir şeyi fark ettim." Dedim göğsümde yatan Sıla'nın saçını okşayarak.

"Neyi fark ettin?"

"Sen, kabul olmuş tek dileğimsin." Diye fısıldadıktan sonra gözlerimi kapattım. Ne mum vardı ne pasta. Küçük bir çocuğun içten dileğiydi sadece. Ben Sıla'yı dilemişim küçükken. Hiç haberim yokken.

Aptalın Biri (GirlxGirl)Where stories live. Discover now