3.3

10.7K 710 74
                                    

"Sıla."

"Efendim İlay."

"Sanırım boynum tutuldu."

Sıla kollarını çekip beni doğrulttu.

"Özür dilerim çok acıyor boynun?" diyerek eliyle boynumu kontrol etmeye başladı.

"Şaka yapıyordum tutulmadı bir yerim."

"Endişelendim aptal." Diyerek koluma vurdu. Kolum acımış gibi yapacaktım ama vazgeçtim. Sıla'ya dönüp yüzüne baktım. Yavaş yavaş kızarmaya başlayan yanaklarına, uzun kirpiklerine ve biraz ağlamaktan kızarmış mavilerine. Gözlerinde uzun uzun takılı kaldım, ne ben çektim gözlerimi ne de o çekmeye çalıştı.

"Gideyim artık ben." Diyerek ayağa kalktı.

"Neyle gideceksin?"

"Taksi çağırırım."

"Bekle ben bırakırım seni." Diyerek bende ayağa kalktım.

"Gerek yok yorulma sen, şimdi taksi çağırırım."

"Ben bırakıyorum ve itiraz istemiyorum." Diye kesin bir dille belirttim. Eve dönüp odamdan telefonumu, cüzdanımı ve arabanın anahtarlarını aldım. Sıla bıraktığım yerde bahçede bekliyordu.

Kolundan tutup kapıya doğru yönlendirdim. O güvenliğe selam verirken bende doğruca kapının dışındaki otoparktaki araba bakıyordum. Ön koltuğun kapısını açıp binmesini bekledim. Bindiğinde kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçtim.

İkimiz de sessizdik ve aklımızda tek bir soru vardı. 'Bundan sonra ne olacak?'

Gergin olsa da ilk konuşan Sıla oldu.

"Şey artık benimle konuşmak istemiyor musun?"

Bu da nereden çıkmıştı? Niye böyle bir soru soruyordu ki tabi onunla konuşmak istiyordum onunla çok farklı şeyler de yapmak istiyordum.

"Seni tanımak istiyorum Sıla. Sigara içtiğini bile bilmiyordum. Sen beni çok iyi tanıyorsun beni üç yıldır izliyorsun. Ama ben senin hakkında pek çok şeyi bilmiyorum."

"Neden bilmek istiyorsun?"

"Sıla Allah aşkına bir şeylere başlamaya çalışıyorum. Ucundan tutmaya çalışıyorum. Babam gibi olmak istemiyorum." Dedim iç çekerek.

"Bu konuşmanın gidişatına göre biz ne oluyoruz? İlay kafam karıştı artık. Az önce özür diliyordun şu an da farklı şeyler ima ediyorsun. Umutlanayım mı umutlanmayayım mı?"

Henüz düz yola yeni çıkmıştık adresini bilmediğim için ona sormam gerekiyordu ama bu konuşmanın ortasında pat diye soramazdım. O yüzden arabayı sağa çektim ve Sıla'ya döndüm.

"Bir şeyler deneyebiliriz. Senin yanındayken kendimi iyi hissediyorum. Ben ve bencilliğim seni istiyoruz. Üzülecek bile olsan bencilce beni sevmeye devam etmeni istiyorum. Bunun için özür dilerim ama seni bir süre yanımdan ayırmaya niyetim yok. Anladın mı?"

"Senin bencilliğine kurban." Dedi sesini yükselterek büyük bir neşeyle. Gülümsemeye daha doğrusu gülmeye başlamıştı. Ve bu zamana kadar gördüğüm bütün manzaralar tam o anda anlamını yitirdi.

"Ev adresini söyle de seni eve bırakayım. Ya da dönelim bende kal." Arabayı çalıştırıp sürmeye başlamıştım.

"Beni eve mi atmaya çalışıyorsun?" Sırıtarak sorduğunda gülümsedim.

"Belki?" diye yanıtladım ona bakarak.

"Hasiktir bayılacağım galiba." Dedikten sonra elini kalbine götürdü.

"Bana alışman ne kadar sürer? Çünkü seninle konuştuğum zamanlarda gerçekten bayılmanı istemiyorum."

"Ne kadar çok birlikte vakit geçirirsek o kadar çabuk alışırım. Fakat kalbime söz geçiremiyorum senin yanında istemsizce hızlı atıyor. Yani istemediğimden değil kesinlikle. Hızlı atması iyi bir şey çünkü seni seviyorum. Seni seviyorum deyince daha kötü oldu. Sana mesaj atabilir miyim? Öylesi daha kolay." Diyerek hızlı hızlı konuşmaya başladı.

"At Sıla. Mesaj da at, konuş da. İstediğini yap. Eğer bana gelmiyorsan ev adresini ver çünkü şu an nereye gideceğimi hiç bilmiyorum."

"Eve gitmem lazım." Dedikten sonra evinin adresini verdi. Evine doğru sürerken bana bir şeyler anlatıyordu. Heyecanını bastırmak için hızlı hızlı konuşuyordu. Ne anlattığı konusunda emin değilim çünkü sadece sesini duymak için dinliyormuş gibi yapıyordum. Sakinleştirici gibiydi sesi.

Arabayı park edip evlerine baktım. Bir sitenin içinde iki katlı hoş bir evdi. Ona eşlik edip arabadan indim. Göz göze geldiğimizde utançla başını eğerek konuştu.

"Bu gece için teşekkür ederim. Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyorum birazdan soğuk suyun altına girip bunların hayal olmadığını kendime hatırlatmam gerekiyor."

Arabanın ön tarafından dolaşıp yanına gittim. Kollarımı beline sardığımda ilk önce neye uğradığını şaşırmış gibi davrandı. Kendine geldiğinde ise kollarımı boynuma dolayarak sımsıkı sarıldı.

"Bırakmak istemiyorum." Diye fısıldadı kulağıma doğru. Beni bir titreme alırken kollarımı daha çok sıktım.

"Sıla?" Kapının arkasından bir ses geldiğinde istemeyerek birbirimizden ayrıldık ve ona baktık. Kim diye merak ediyordum ki cevabı Sıla verdi.

"Abla?"

"Bu saatte nereden geliyorsun? Ve bu kız telefonunda resmine bakıp salyalarını akıttığın kız değil mi?" Tek kaşını kaldırmış soru soruyordu. Ben ise sorduğu soruya gülmemeye çalışıyordum.

"Tamam gir içeri geliyorum birazdan." Dedi Sıla ama ablası hiç oralı olmadı.

"Merhaba ben Eylem. Yanındakinin ablasıyım. Peki sen?" diyerek bana gülümsedi. Sıla'dan çok farklıydı. Kumraldı, ela gözleri vardı. Renkli göz bu ailede genetikti sanırım.

"İlay." Dedim kısaca.

"Hangi İlay?" diye sordu.

"Kaç tane İlay tanıyorsun abla? Gittiğim okulun sahibi olan İlay." Diyerek ona açıklama yaptıktan sonra bana döndü.

"Sanırım ablama birkaç açıklama yapmam gerekiyor. Eve sağ salim gittiğine dair mesaj atmayı unutma. Görüşürüz." Diyerek resmen beni yanından postaladı. Arabaya bindikten sonra bir süre gidişini izledim. Eve girdiğinde de arabayı çalıştırıp eve doğru sürdüm. Ne olacaksa olsundu artık hiçbir şeyi düşünmeyeceğim.

Aptalın Biri (GirlxGirl)Where stories live. Discover now