23. Bölüm "Her Şey Sensin-1"

En başından başla
                                    

"Her şey yolunda mı, Jeannine? Güvende misin?"

"Evet, evet," diye yanıtlıyor. "Sen nasılsın, Sümer? Neredesin? Kaç haftadır hiç aramadın, korkmaya başlamıştım."

Kaşlarımı çatıyorum ister istemez. Jeannine ne kadar tehlikeli işlerle uğraştığımı bildiğinden nasıl olduğumu da gayet iyi tahmin edebilirdi, o yüzden bu sütliman cümlelerin altında bir bit yeniği olduğuna kanaat getirip sorumu yineliyorum.

"Daha iyiyim." Kazadan bahsedip bahsetmemem gerektiğini tartarken ona soruyorum: "Ya sen?"

Sessizliği uzayınca oturduğum yerde dikleşiyorum.

"Bir sorun olmadığına emin misin? Evle alakalı bir sıkıntı mı var?"

Her saniye tedirginliğim daha da artıyor.

"Jeannine? Bir sorun mu var?"

"Hayır aslında, ama bugün tuhaf bir şey oldu," diyor Jeannine. "Kuşadası'na geldiğimiz gün, senin evin anahtarını aldığın adam vardı ya..."

"Emlakçı?" diye sorduktan sonra devam etmesi için onu cesaretlendiriyorum. "Ee, devam et."

"İki gün önce o geldi, evle alakalı bir şikâyetimin olup olmadığını sordu. Arada sohbet etmeye çalıştı; kim olduğumu, seni tanıyıp tanımadığımı falan bile sordu."

Cevap vermiyorum, elimdeki verilenlerle probleme çözmeye öyle yoğun odaklanıyorum ki başım ağrıyor.

"Öyle işte," diyor Jeannine. "Bana garip geldiği için sana haber vermek istedim. Biliyorum, şu an uğraştığın daha önemli meseleler olmalı ama yine de söyleme gereği duydum."

"Gelen adama ne dedin peki?"

"Senin uzaktan tanıdığımı söyledim. Adamı tanımadığım için nerede olduğunu bilmediğimi ve bu evde geçici bir süreliğine misafir olarak kaldığımı söyledim sadece."

"Anladım," diyorum hafifçe.

Jeannine, "Bilmiyorum, Sümer..." diye mırıldanıyor. "Fiziken gayet iyiyim, ancak kendimi hâlâ güvende hissedemiyorum. Peşimde sürekli biri varmış, beni takip ediyormuş gibi... Bir de üstüne bu adam böyle sorular sorunca... Belki de senelerdir Hector'dan köşe bucak kaçtığım için, bilmiyorum."

Sesli bir şekilde iç geçirdikten sonraki saniyelerde benim onu sakinleştirmemi, güvende olduğunu teyit etmemi gizlice istediğini biliyorum. Ancak kazadan sonra tüm dengeler değişmişken bu yalancı güvenceyi ona sağlayamam, en başta da kendi iyiliği için...

"Jeannine, sana yalan söylemeyeceğim. Şu an her şey çok karışık, şüphelerinde haklı bile olabilirsin. Tedbiri elden bırakmamakta fayda var, eşyalarını toplamaya başla. Ben de şimdi yakınlarda oturan bir arkadaşımı arayacağım, oralarda otel işletiyordu. Sana kalacak bir oda vereceğinden eminim. Ben buradaki işlerimi halledene kadar orada güvende olacaksın."

"Sümer..." diyor, yaşadığı hüznün telefondan damla damla aktığını neredeyse görebiliyorum. "Hani bu sondu?"

*****

Arkadaşımı arayıp Jeannine'i otele güvenle yerleştirdikten sonra gece boyu Jeannine'in telefonda bana anlattıklarını düşünüyorum.

Kuşadası'ndaki evimize onu yerleştirdikten sonra söylediklerim geliyor aklıma.

Gece boyunca İstanbul'dan Kuşadası'ndaki yazlığa yolculuk yapmış ve eve varır varmaz uykusuzluğa daha fazla direnemeyip uykunun kollarına bırakmıştık. Önceki kiracıdan kalan eski bir çekyatı Jeannine'e vermiş, kenara atılmış karton kutularla bir battaniyeyi ise salonun ortasına serip yatağım yapmıştım. Sabaha karşı geldiğimiz için bu gecelik böyle idare etmek durumundaydık.

"Yanımda yatabilirsin, diye sana söylemiştim," demişti Jeannine, mahmur kelimeleri arasında esnerken. "Soğuk yüzünden kâbus gördün büyük ihtimalle."

Gözlerimi ovuştururken "Seni rahatsız etmek istemedim," diye mırıldansam da Hector'un ona yaptıklarından sonra kimsenin yanına yaklaşmasını dahi istemediğini biliyordum.

"Saat kaç?" diye sormuştum. Çekyatın hemen yanında duran telefona uzanıp saate bakıp "Beş," diyerek yanıtlamıştı.

"Bu kadar uyku yeter bana," dedikten sonra tozlanmış battaniyenin üzerinden kalkmıştım.

Jeannine doğal olarak "Ne yapacaksın bu saatte?" diye sormuştu.

"Bizimkileri arayacağım. Ben yokken neler yaptılar, haberdar olmam lazım. Ona göre bugün akşamüstü Türkiye'den ayrılırım. Sen uyu."

Fakat Jeannine'in de uykusu kaçmış gibi görünüyordü. Çekyatın kenarına oturduğunda rahat edememiş gibi, sanki diken üstünde duruyordu.

"Kahvaltımızı ettikten sonra bu ev için gerekli eşyaları satın alırız, Jeannine," diyerek onu teselli etmeye çalışmıştım. "Eğer endişen buysa..."

"Özür dilerim," demişti Jeannine kendini toparlayarak. "Endişem ev veya eşyalar değil, Sümer. Sürekli kaçmak zorunda olmak..."

Cümlesini bitirir bitirmez derin düşüncelere dalmasından endişelerinin asıl kaynağını anlamıştım.

"Seni burada bulamaz," derken sağlam bir ses tonuyla güvence vermiştim. Başını kaldırıp göz göze geldiğimizde hiç de inanmışa benzemese de devam etmiştim.. "Artık kaçmak yok, burada istediğin kadar kalabileceksin, Jeannine. Vatandaşlık alabilmen için birkaç ay sonra yasal başvuru hakkını kazanıyoruz. Evliliğimizde üç yılı doldurmak üzereyiz."

Not: Yeni bölüm en geç iki gün içerisinde geliyor!

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin