9. Bölüm "Resmen Aşığım" - Sümer

Ξεκινήστε από την αρχή
                                    

"Her defasında aynı şey oluyor, Sümer. Beni mi görmeye geliyorsun, abimi mi, anlamıyorum? Saatlerce ekrana bakmaktan ne anlıyorsunuz? Gerçekten Caner'e daha fazla ilgi gösteriyorsun."

Gerçek niyetim tam da bu olduğundan, tesirli bir utanç dalgası bedenimi baştan aşağıya dolanıyor. Apartmandan apar topar çıkıyoruz, otobüs durağına doğru yaklaşırken onu yatıştıracak sözleri sarf edebileceğim en uygun anı kolluyorum. Caner'den programlamayla alakalı tüyoları almanın kız kardeşinin gönlünü hoş tutmaktan geçtiğini bildiğim kadar, Ceren'in hayalindeki erkek arkadaş rolünü oynamanın tehlikeli sularda yüzmekle eşdeğer olduğunun farkındayım. Onun hiddetli adımlarına ayak uydurmaya çalışırken bile kendimi eşantiyon gibi hissediyorum.

"Kusura bakma, Ceren," diye başladığımda sesim öyle samimiyetsiz ki, bunu kuru bir öksürüğün ardına saklamak zorunda kalıyorum. Beni gerçekten tanımayı başaramamış olması, tam da böyle zamanlarda oldukça işime yarıyor. "Programlamada acemi olduğum için çok sorum oluyor. Uzadıkça uzuyor."

Gözlerime kaçamak bir bakış fırlattıktan sonra aynı hızlı ritimle yürümeyi sürdürüyor.

İnadını kırabilmek adına kıvrak kelimeleri özenle seçip, "Size gelmek için bir bahanem oluyor ya işte," diyorum. "Böylelikle her hafta sonu görüşebiliyoruz."

Dudaklarını ısırarak tebessümünü bastırmaya çalıştığını gördüğümde başardığımı anlıyorum. Ancak onu kandırmanın bedelini, sonraki bir saati Ceren'in herkese dokunan çekiştirmelerini dinlermiş gibi yaparak ödüyorum. Daha fazla dedikoduya maruz kalmadan, bağırarak kaçmama ramak kaldığı bir anda, Ceren dinlenmek üzere kısa bir süreliğine susuyor ve bu anı fırsat bilip sinemaya gitmeyi teklif ediyorum. Öyle hevesle soruyorum ki, reddetmesi imkânsız...

Biletleri almadan önce gişenin hemen yanındaki tablolardan filmlerin afişlerini inceliyoruz, vizyona giren bilim kurgu - aksiyon filmini ona göstermek için döndüğümde Ceren de bana bir romantik komediyi işaret ediyor.

Ne kadar da uyumlu bir çiftiz(!)

"Beni o filme sokmayı düşünmüyorsun herhalde?" diye soruyor Ceren. "İnsanın başı ağrır o filmde!"

Öyle bir nefes veriyorum ki, hayattan pes ettiğimi duyabilirsiniz.

"Romantik komediyi çok sevmiyorum da ben..." diye bir şeyler mırıldanıyorum.

Tavrını apaçık belli ederek "Hım," diyor, romantik komedide ısrarcı olduğu aşikâr...

"Bu filmi beğenirsin bence, Ceren, bir şans ver bence," derken ikna etmekten çok yalvarıyorum.

İki saatlik romantik komedi işkencesindense dedikodu dinlemeyi tercih ederim.

"Peki," diye başlıyor Ceren. "Senin istediğin gibi-"

"Ceren!"

İkimiz de arkamızı döndüğümüzde turuncu kıvırcık saçlı bir kızın bize yaklaştığını görüyoruz. Sinema salonlarından bize doğru giderek yaklaşan kızı tanımasam da, yaşıtımız olduğunu anlayabiliyorum.

Kıza sarılırken "Aa, Yeşim, merhaba!" diyor Ceren.

"Bizim sınıf bugün burada toplanmak için sözleşmiş gibi," dediğinde Ceren'in sınıfından bir arkadaşı olduğunu çıkarıyorum. "Sen de mi şu romantik komediye geldin?"

"Daha biletleri almadık biz, düşünüyorduk. Bizim sınıf derken? Başka kim var ki?"

"Eylül'le karşılaştık biraz önce, şu bilim kurgu filmine gidecekti, aklını çeldim, romantik komediye bilet aldı az evvel..."

Mucizevi (Efsanevi #2)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα