4. Bölüm 2. Kısım "Ayrılık Şarkısı" - Sümer

1.4K 121 2
                                    

Bir gün salonun orta yerinde bozulmuş bir hesap makinesinin parçalarını sökmeye ve tamir etmeye uğraşırken annem koridordan sesleniyor:

"Çocuklar, biz Mehtap ile alışverişe çıkıyoruz. Dışarıdan istediğiniz bir şey var mı?"

Ben işime fazlaca daldığımdan abim benden hızlı davranarak "Hayır, anne," diye yanıt veriyor. Annemlerin çıktığını ilan eden kapı sesini duyana kadar kitabına bakmaya devam ediyor, ardından hemen kucağındaki kitabı kapatıp ayaklanıyor. "Nihayet," diye mırıldandığında heyecanı dikkatimi dağıtıyor ve abimi izlemeye başlıyorum. Pencereye ilerleyip perdenin arkasından annemlerin gidişini izliyor önce. Benimle göz göze gelse de gerilmiyor, sualsiz şartsız sırdaşı olacağımı bildiği için sadece gülümsüyor. "Sümer, ben Kaptan'a bir şey sormaya gideceğim. Ayrılma bir yere, olur mu, abiciğim?"

Kafamı sallıyorum.

Abim zapt edemediği bir heyecanla kapıya doğru koşturduğunda merakım iyiden iyiye kanımı kaynatıyor, yerimden kalkıp onu takip ediyorum. Abim kapıyı açıyor, Kenan Kaptan hemen karşımızdaki dairede oturduğu için yalın ayak onun ziline basıyor. Kapıyı arkasından açık unuttuğunun bile farkında değil, stresle gerilen boyun kaslarını ovuşturmak için bir aile geleneğimiz olarak parmaklarını ensesine götürüyor. Usul adımlarla onu takip edip açık kapının arkasına gizleniyorum.

Kaptan birkaç saniye sonra kapıyı açıyor.

"Deniz oğlan, bugün erkencisin," diyor Kaptan gülümseyerek.

"Kaptan, dalga geçme benimle. Zaten doğru dürüst kaç gündür uyuyamıyorum. Baktın mı postaya, gelmiş mi zarf falan?"

"Ben de iyiyim, teşekkür ederim sorduğun için," Bilge tebessümü kahkahaya dönüyor Kaptan'ın.

"Gebereceğim heyecandan, diyorum Kaptan. Uyuyamıyorum diyorum, sen bana hâlâ takılıyorsun. Zarf geldi mi, gelmedi mi?"

Kenan Kaptan yeterince eğlendiğine kanaat getiriyor ki ceketinin cebinden beyaz bir zarf çıkarıyor. Abim titreyen elleriyle tam mektuba uzanacakken Kaptan geri çekiyor.

"Deniz, oğlum, bak seninle anlaştığımız gibi. Dürüstlükten vazgeçmeyeceksin. Bu akşam babanla oturup adamakıllı konuşacaksın, fakülteyi bıraktığını ona söyleyeceksin."

Zarfı uzatırken abim mırıldanıyor. "Babam anlamaz, Kaptan. O kendi kafasında planlarını kurmuş, oğlu doktor onun. Yaşlanınca kendisine bakacak, tüm dertlerine deva olacak bir doktor. Müzik gibi boş işlerle ne işi olur onun..."

"Yahu, babanı bana mı anlatıyorsun, Deniz oğlan! Altımız bezliyken dahi beraberdik biz, huyunu suyunu ezbere bilirim. Sen onun her konuştuğunu ciddiye alacaksan işimiz var... Sen gönlünün nerede yattığını inatlaşmadan açıklarsan Mustafa elbette ki anlayacaktır."

Abim, delidolu gençliğinin sembolü olan omuz silkme hareketini yaptıktan sonra açtığı mektubu okuyor sessizce.

Kaptan kadar ben de merakla izliyorum onları.

"Ne diyor?" diye soruyor Kaptan usulca.

Abim başını kaldırıyor, bakışlarını çevirmeden derin bir nefes aldığında Kenan Kaptan da, ben de bir şeylerin ters gittiğini anlıyoruz.

"Kazanmışım Kenan Kaptan, kabul etmişler konservatuvara."

Kaptan, tüm ortamı yumuşatan bir zafer kahkahası patlatırken "Tebrik ederim seni, Deniz oğlan!" diyor, kollarını bir ağacın dalları gibi açıp bekliyor.

Abimin kapının küçük aralığından görebildiğim bakışları, içindeki tüm endişelerini avaz avaz seslendirme kabiliyetinde.

"Kaptan, nasıl söyleyeceğim babama?"

Mucizevi (Efsanevi #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin