Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Ölümü Düşünmek♣

1.6K 108 125
By Elizabethstark1

Bölüm Şarkısı ile okuyunuz.

Bölüm şarkısı: Lovely || Billie Eilish & Khalid

Aşağıda Usha, Artam ve Makpha var.
Medya da 4 hükümdar var.

Yayınlanma: 09.11.2018

Oy ve yorumu unutmayınız!

Medarat Krallığı - Kainndarei - Çöl Kızılı Sarayı

Asenath

Akşam eğlencesinden sonra odamıza çekilmiştik. Yorucu bir gündü. Misafirlerim oldukça zorlu ve önemlilerdi. Tüm gösterişimi, görkemimi onlara göstermek ve ezmek istiyordum. Bunun için elimden geleni yapıyordum. Medarat'ın verimsiz, kurak çöl ülkesi olmadığını bereketli, kavurucu topraklar olduğunu kanıtlamanın niyetindeydim. Tüm zenginliğimle, ihtişamımla karşılarındaydım. Medarat'ın Sashibai'den üstün olduğunu kanıtlıyordum.

Geceliğimi giymiş ve makyajımı silerken, yatakta kitap okuyan sevgilime baktım. Makpha oldukça dikkatle elindeki kitabı okuyordu. Tarihle ilgiliydi. Zaten tarihle ilgilenmeye bayılıyordu. Anlaşılan kafası karışık değildi. Genelde kafası karışık olduğu zaman sevdiği şeylerle ilgilenmezdi. Şu an ise bir şey olmamış sevdiği şeyleri yapıyordu. Kız kardeşinin buraya gelmesi onu aşırı derece etkilemiş olsa bile bu etkiyi üstünden atabilmişti. Yıllar sonra onu görmüştü. Çok sevdiği insan, ona bir yabancı gibi gelmişti. Bu çok zor ve acı verici olmalıydı.

Yatağa geçtiğim zaman elindeki kitabı bırakmıştı. Bana gülümsemiş sonra nazikçe öpmüştü. Ardından derin bir nefes almıştı. Düşünceli duruyordu.

"Ne oldu, aşkım?" dedim.

Makpha "Hayat çok tuhaf değil mi, Asenath? Bir zamanlar çok sevdiğin bir insanın sana yabancı olması, o insanı çok sever iken bir anda onun sayesinde nefret etmeyi öğrenebilmen beni çok düşündürüyor." dedi ve hala Sandhya'yı görmenin etkisini atamadığını anlamıştım. İstediği kadar sevdiği şeyleri yapsındı, bu onun karmaşık bir halde olduğu anlamına gelmezdi.

"Hayat sürprizlerle doludur. Bir zamanlar çok sevdiğin karşına düşmanın olarak gelebilir."

"Evet, haklısın. Sandhya'dan uzak durmak, ondan nefret edebilmem için çok iyiymiş. Şimdi yakınımda ve ben geçmişin o tatlı hatıraları karşısında nefret etmekte zorlanıyorum. Ona her baktığımda güzel anılarımız geliyor."

"Fakat o değişti, Makpha. Tıpkı senin gibi değişti. O, Şahbanu Sandhya oldu. Artangal Prensesi Larysa değil." dedim ve alaycı bir şekilde güldü.

"O, en başında cariye Sandhya idi. Biz savaşı kaybettik ve cariyeliği seçti. Hiçbir zaman bizleri düşünmedi. Düşünseydi mutlaka bir şeyler yapardı. Teslim oldu!" dedi sinirle.

"En başından beri sana karşı yabancı olmayı tercih etmiş. Yazık. Yine de onun yaşadıklarını sormalısın."

"Elbette soracağım! O barbarla neler yaşadığının en ince ayrıntısına kadar öğrenmek istiyorum. O ikisinin nasıl benim tatlı kız kardeşim olan Larysa'yı öldürdüklerinin bilmeye hakkım var."

"Sence şu anki hali nasıl?"

"Yabancı! Benim kız kardeşim gibi değil. Larysa oldukça naif, düşünceli bir kızdı ama Sandhya ise oldukça cesur, derin. Ortak olan tek yanları sanırım bilgelikleri. Hala babamın kızı olduğunu kanıtlıyor."

"Sen de bilgesin!" dedim ve güldü.

"Zaten kardeşlerimiz içinde ikimiz Artaga bilgeliğini taşırdık. Gördüğün gibi bu bilgelik şimdi iki güçlü ülkeye dağıldı."

"Kazanan ise biz olacağız, aşkım." dedim gülerek.

"Kesinlikle! Onlara öyle bir ders vereceğiz ki, Naresh ömrü boyunca beni tanıdığına lanet edecek. Artangal'ı aldığına pişman olacak. O ülkeyi, tahtı başına yıkacağım."

"Sandhya'ya ne olacak?"

"O da Naresh'in başına yıkılacak. Sandhya suikaste uğradığında nasıl delirdiğini, aklını kaybettiğini biliyoruz. Belki de Sandhya ile olduğu içinde lanet edecek. Sandhya'da onunla olduğu için lanet edecek. Çekeceği her acının sorumlusunun o adam olduğunu görmesini istiyorum."

"Kulağa oldukça güzel geliyor." diye mırıldandım.

"Göreceksin, günün birinde sana Artangal topraklarını gezdireceğim tatlı çöl güneşim. Oradaki bereketi hissedeceksin."

"Artangal'ı çok merak ediyorum. Senin doğduğun toprakları bir gün göreceğiz, buna inanıyorum sende inan aşkım."

"Ben inanıyorum, sevgilim. Bir gün sahip olduğum her şey bana geri dönecek. Elimden alınanları alacağım." dedi ve bana sarıldı.

"Bunu beraber başaracağız."

"Sashibai ile olan savaşımız, bir güç savaşı ve kazanan biz olacağız. Evet, bu zamanlarda dost gibi görünebiliriz ama gerçekte düşmanız. Bunu aklımızdan çıkarmayacağız."

"Sana katılıyorum. Peki kardeşin Mithra ile konuştun mu?" dedim merakla ve güldü.

"Benden köşe bucak kaçıyor. Yüzümü dahi görmek istemiyor anlaşılan ama burada kaldığı süre boyunca elbet bir gün kaçamıyacak." dedi ve haklıydı. Makpha inatçı bir adamdı. İstediğini alırdı.

"Peki Artam ne olacak? Ona baktıkça çok geriliyorum. Sandhya ile her an, her şeyi konuşabilirmiş gibi geliyor." dedim huysuzca.

"Korkma, aşkım korkma. Sana korkmak hiç yakışmıyor. Artam'dan her daim bir adım önde oldum. O gerçekleri açıklamadan, ben Sandhya'yı buraya çağırdım. Yine ondan önce olacağım. Ayrıca Artam bana bağımlı asla benden kopamaz."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Kardeşimi tanıyorum. O soğuk görüntüsünün altında derin bir vicdan var. Sandhya'ya her baktığında vicdan azabı duyuyordur. Sonuçta suikast sonucu o bebeğini hamile iken öldürmüş. Bunun vicdanıyla başa çıkabilmek için ondan uzak duracak. Ayrıca bana çok kızsa bile yalnız kalmamı istemeyecek. O yüzden Artam bana bağlı." dedi ve derin bir nefes aldım. Haklı olabilirdi ama bu Artam'a güveneceğim anlamına gelmiyordu.

"Ona güvenmiyorum."

"Korkma, korkma. Her şey çok güzel olacak. Ancakhmona ile Efendi Ateş bizimle iken kim bizi durdurabilir?" dedi ve öptü. Daha sonra birbirimize sarılarak uyumuştuk.

Sabah ise oldukça dinç uyanmıştım. Kahvaltıyı Makpha ile baş başa etmiştik. Bu daha iyi olmuştu. Daha sonra hazırlanmıştım. Normal halimden daha gösterişliydim. Lacivert bir elbise seçmiştim. Derin bir göğüs dekoltesi ve sağ bacağımdan derin bir yırtmacı vardı. Mavi akik taşları olan altın iki kemer takmıştım. Birisi göğüslerimin altında inceydi, diğeri ise kalçamı saran kemer daha kalındı. Saçlarım toplanmış ve saçlarımı göstermeyecek başlığım takılmıştı. Lacivertti ve altın bantları vardı.

Göz makyajımı ise yaparken Zantah odaya gelmişti. Oldukça canı sıkkın duruyordu. Dudak boyamı da sürünce işim bitmişti.

"Ne oldu, Zantah?" dedim.

Zantah "Sashibaililer, çok tuhaf. Güneş doğar doğmaz hazırlanmışlar ve kahvaltı nerede diyorlar Kraliçe." dedi ve güldüm.

"Onlar böyle insanlar, tatlım. Güneş doğmadan ayaktalar. İnançlarına göre güneş doğduktan batasıya kadar insanlar çalışmalı. Gece vakti ise bu çalışkanlık azalmalı ve uyulmalı." dedim ve gözlerini devirdi.

"Resmen hayattan zevk almıyorlar. Güneş doğmadan uyanmak ne? Korkunç insanlar! Kölelerime bile böyle işkence etmiyorum."

"Onlar böyle işte, ne yapalım?" dedim ve omzumu silktim. Ayağa kalkmış ve odadan çıkmıştım.

Sarayın meclis toplantı salonuna giderken Zantah da benimleydi. Makpha'yı salonun girişinde bulacaktım. Yanımdan ayrılmadan önce bunu demişti. Artam ile konuşmak istiyordu ve haklıydı. Artam dizginlenmeliydi. Bizim felaketimiz olmadan durdurulması lazımdı. Makpha kardeşini durdururdu. Evet, evet durdururdu. Sakin olmalıydım. Hem konuşsa bile ne olurdu ki? Burası benim evimdi. Kimse bana evimde meydan okuyamazdı. Kimse dokunamazdı.

Salon kapısının önüne geldiğimizde Makpha beni bekliyordu. Yumuşak bir gülümsemeyle karşılamıştı. Daha sonra beraber içeri girmiştik. İçeridekiler ayağa kalkmıştı. Konuklarımız Sandhya ve Naresh'de buradaydı. Konuk hükümdarların olduğu yerdelerdi. Toplantı ise güzel geçmişti. Sashibaili hükümdarlarımız suskun olsalar bile iyilerdi. Anlaşılan şimdilik gözlemleyeceklerdi. İlk günden bir şeyler demelerini isterdim. Böylece onlara politik zekamı göstermiş olurdum ama susmuşlardı. Özellikle Sandhya bazı notlar almıştı. Toplantı bittiğinde ise o aldığı notları Naresh'e vermiş ve Naresh cebine koymuştu. Ardından bana ukalaca gülümsemişti. Sinir bozucuydu ama sabretmeliydim. Ev sahibi olarak dost olarak gözükmeliydim ama ileride savaşacağım bu düşmanları ise daha da tanımalıydım.

Kendi çalışma odama geçmiştim. Devlet raporlarını incelemek istiyordum. Aynı zamanda casus raporlarımla ilgilenmek istiyordum. Yaramaz bir durum olmaması içindi. Özellikle Sashibaililer yaramaz olmamaları lazımdı. Önümdeki kağıtları okurken kapım tıklandı ve gel sesimle içeri Vilraj'ın eşi Usha girmişti. Omuzlarını açık bırakan gömleğinin üstüne kahverengi deri korse bağlamıştı. Kahverengi pantolonu, kahverengi botları ile tam bir korsandı. Belinde kılıcı vardı. Kestane rengi saçları açıktı ve sürmeli gözleri benim üstümdeydi. Boynunda ise takılı olan bir siyah inci tanesi vardı. Ben oturabilirsin demeden karşıma geçmişti ve derin bir nefes aldım.

"Neden buradasın?" dedim ve arkama yaslandım. O ise tatlı bir şekilde gülümsedi. Karşımdaki kadının Vilraj'ın eşi olduğunu unutmamalıydım. Bu kadın, Vilraj'ı yenen kişiydi. Zeki ve kurnazdı. Bu sebepler bile güzelliğinin yanında Vilraj'ın onu eş olarak seçmesine bir sebep olabilirdi.

Usha "Sizi daha yakından tanımak istedim, Kraliçe. Sashibai ziyaretinizde siz kocamı yakından tanımak istediniz şimdi ise şartlar değişti. Ben sizi tanımak istiyorum!" dedi.

"Tanışalım bakalım." dedim alaycı bir şekilde ama o beni umursamıyordu. Odamı inceleyen gözlerle bakıyordu.

"Fazla gösterişli bir oda. Altının görkemine boğulmuş. Bundan sıkılmıyor musunuz? Açıkçası burada kaldıkça kendimi altın bir kafeste hissederdim."

"Sen nasıl denizlere ait isen bende çölün ihtişamına ait bir ruhum. Burası benim evim. İnsan hiç evinden şikayet eder mi?"

"Bilmem! Hiç evim diyebileceğim bir kafesim olmadı. Ben daha çok başıma buyruk takıldım." dedi ve güldüm.

"Deniz insanlarının özelliği olmalı diye düşünüyorum. Kendinizi evsiz olarak görüyorsunuz ama o uçsuz deniz sizlerin evi. Şanslısınız ki eviniz sınırsız." dedim ve kafasını salladı. Bakışlarında sözlerimi ölçer gibi bir hal vardı. Daha sonra doğruluğuna inanmış gibi bakmıştı.

"Haklı olabilirsiniz, Kraliçe." dedi ve aklıma bir soru gelmişti. Beni avlamadan önce ben avlarsam bu kadını başımdan savuşturabilirdim. Tehlikeli sularda yüzebilirdi ama çöl fırtınası karşısında ne yapabilirdi?

"Sence Arvind'i buraya bağlayayım mı? Nasıl olsa bir köle. Omzunda o köle damgası var olduğu sürece bu gerçek değişmeyecek. Kaçak bir köle olarak ceza bile alabilir." dedim ve Usha'nın tek kaşı kalkmıştı. Bunu beklemiyordu.

"Neden bunu teklif ediyorsunuz, anlamadım." dedi ve birazcık yakınlaştım.

"Sashibai'de tek eşli değil misiniz? Ne zaman Arvind'i Vilraj ile paylaşmaya razı oldun? Yoksa savaşı kaybettin mi?" dedim ve kahkaha attı.

"Kuzeniniz Enıtken bir şey anlatmadı mı? Arvind artık bir engel değil."

"Gerçekten mi?" dedim ve arkasına yaslandı. Bacak bacak üstüne atmıştı. Oldukça özgüvenli duruyordu.

"Evet, buna inanmadınız mı? Arvind bir engel değil."

"Mutlusundur."

"Elbette! Vilraj ile gerçek bir evlilik yaşıyorum. O, benim için çok kıymetli Kraliçe Asenath. Beraber yaşamama değecek bir adam."

"Onun yanında olmasaydın, ne olurdu?"

"Denizlerde yaşardım. Gemimde olurdum ve korsanlığıma sarılırdım. Şimdi ise korsanlığımdan bile önce gelen bir ailem oldu. Vilraj'ım, çocuklarım daha önce benim için. Onlar için yapamayacağım bir şey yok, Kraliçe."

"Şanslısın, Usha. Yine de Arvind'i burada tutabilirim. Böylece senin mutluluğun bozulmaz."

"Arvind de bu ailenin parçası, Kraliçe Asenath. Ona zarar verirsem Vilraj'ı üzerim. Evet, evliliğim için bir tehdit değil ama Vilraj hala onu önemsiyor, korumak istiyor. Ben Arvind'e zarar verirsem Vilraj'ı üzerim. Vilraj deli gibi gözükür, serttir ama içinde oldukça merhametli bir kalbi var. Hoş, Arvind bana göre o merhameti hakketmiyor."

"Vilraj özel bir adam bana göre. Büyüleyici bir havası var."

"Evet, evet biliyorum. O havasıyla her şeyi yapar. Kraliçe, keşke daha doğru bir yerden beni zorlamayı tercih etseydiniz diyorum. Arvind üzerinden beni sıkıştırmaya çalışmanız hiç size yakışmadı." dedi ve bakışlarındaki alaycılık sinirlendirse bile sakin kalmalıydım. Tatlı bir gülümsemeyle ona baktım.

"Seni sıkıştırmak istemedim, Usha sadece yardımcı olmak istedim."

"Bu şekilde iyi niyetli olmanız, beni mutlu etti. O zaman sıra bende. Bende iyi niyetle yaklaşmak istiyorum."

"Peki." dedim sakince.

"Sizin evliliğiniz nasıl gidiyor? Eşinizle aranızdaki hayalete rağmen nasılsınız?"

"Hayalet mi?"

"Evet, hayalet." dedi ve gözlerimi kıstım.

"Makpha'nın benden önce aşk yaşadığı bir kadın yok Usha!" dedim sertçe ve güldü.

"Ah, hayır. Böyle birisinden bahsetmiyorum. Hayalet dediğim kişi, Sandhya. Sandhya her daim abisinin ona verdiği değeri anlatırdı. Şimdi bu değer yok ama nedeni açık bence. Kral, bizim saf Şahbanu'ya kinle bakıyor. Bu kin güçlü olmalı ve evliliğinizin arasına giriyordur."

"Nasıl?"

"Hiç intikam için evlendiğini düşünmediniz mi?"

"Asla! O beni seviyor, bende onu seviyorum. İlk başlarda ortak çıkarlarımız vardı ama zamanla birbirimizi tanıdık, evlendik." dedim hırsla ve Usha güldü.

"Ortak çıkarlar öyle mi? Bu çıkarların ne olduğunu sormama gerek bile yok. Her şey açık ve net." dedi ve arkama yaslandım.

"Tek aşk evliliği yapan sizin hükümdarlarınız olamaz, Korsan. Makpha beni seviyor, bende onu seviyorum. İkimizde birbirimiz için her şeyi yaparız."

"Kraliçe siz Makpha için her şeyi yaptınız, bu çok açık. Ona koskoca bir ülke verdiniz, yanınızda hükümdar yaptınız. Bunu sizin gibi güçlü hiçbir hükümdar yapamaz. Benim merak ettiğim o sizin için ne yaptı?" dedi ve sinirle ona baktım. Bu kadın küstahtı ve tam anlamıyla Vilraj'a layıktı. Onun gibi küstah, ukala davranışları vardı.

"Makpha benim için her şeyi yaptı! Bizim için her şeyi yapar. En son ne yaptı biliyor musun? Öz kardeşini öldüresiye dövdü. Sırf bizim geleceğimizi karartmaması için bunu yaptı. Eğer o Artam Makpha tarafından durdurulmasaydı, şu an Sandhya abisinin yaşadığını daha erken öğrenirdi." dedim öfkeyle ve Usha zafer kazanmış gibi sırıttı. Ayağa kalktı.

"Evet, sizin için bir şeyler yapmış. Beni buna ikna ettiniz. Aynı zamanda size teşekkür ederim, Kraliçe. Bu anlattıklarınızdan daha fazlası olduğu açık. Kral sizi ve kendisi korumak için kardeşini dövdüğüne göre sırf kimliği çıkmaması için değil, daha fazlası var."

"Seni pis kadın! Defol! Odamdan defol!" diye bağırdım. O ise bir şey olmamış gibi karşımdaydı.

"Ah, hiç misafirperver değilsiniz. Olsun, ben bu sohbetten keyif aldım. İzninizle gidiyorum." dedi ve odamdan çıktı. Ben ise öfkeliydim. Usha'yı hassas bir yerden vurmak ister iken o beni vurmuştu. Artam'ın dövüldüğünü söylemem hiç iyi olmamıştı. Tanrıça, lütfen yolumu göster. Kızını koru bu pis aşağılıklardan.

Sakinleşmeli ve ne yapacağımı düşünmeliydim. Artam konuşmamalıydı. Belki de konuşmalıydı. Konuşursa savaş çıkardı ve savaşa hazır değildim. Kesinlikle değildim. Tamam, güçlüydüm ama Sashibai'yi alacak kadar güçlenmemiştim. Bunun için zamanı vardı. Zamanı gelince zaten savaşacaktım. Korkusuzca, meydan okuyarak bunu yapacaktım. Hatta adil bile olmayabilirdim. Bu sonuçta bir güç savaşıydı ve her şey yapılabilirdi.

Odamdan çıkmıştım. Böyle düşünmek bana göre değildi. Bizzat Artam ile konuşmalıydım, değil mi? İçim rahatlamalıydı. Artam, sarayın bahçesindeydi. Yanında Sandhya'nın arkadaşı Lepika vardı. Onunla konuşuyor, gülüşüyordu. Artam'ı ilk defa bu kadar rahat ve mutlu görüyordum. Lepika'nın elinden tutuyor ve okşuyordu. Kıza olan bakışlarında sevgi vardı. Daha yeni tanışmışlardı ama aşkın zamanı yoktu.

Omzuma dokunan el ile titredim. Arkamda olan kişi Şah Naresh idi. Yeşil gözleri merakla bana bakıyordu. Ona tatlı bir şekilde gülümsedim. İçimde yaşananı bu adama gösterecek değildim. Oldukça tatlı, sevecen olmalıydım. Bir yılan gibi zehirlemeliydim. Bir yılan gibi onu sarıp, öldürebilirdim.

Naresh "Kraliçe, seni arıyordum ama başka işlerle uğraşıyorsunuz." dedi ve bakışlarında alaycılık vardı.

"Artam ile konuşmak istedim ama vazgeçtim. Bu kadar mutlu görünce vazgeçtim." dedim ve Artam'a baktı.

"Sandhya'nın ortanca abisiyle bende konuşmak istiyorum. Tanımak istiyorum açıkçası."

"Artam, oldukça soğuk birisidir. İnan bana, ben bile onu tanıyamıyorum."

"Belki de Artam bizden tiksiniyordur."

"Yüksek ihtimalle ikimizden de aynı derece tiksiniyor. Beraber biraz yürüyüş yapmaya ne dersin?" dedim ve Naresh'in koluna girdim. Davetkarca bakmıştım. Daha sonra yürümeye başlamıştık.

"Artam'ın bizden tiksinme sebebi, açık. Çünkü Sandhya'da bir zamanlar benden tiksiniyordu. Kendilerinden olmayana aşırı derece ön yargılılar ve tiksiniyorlar."

"Makpha asla beni yargılamadı, tiksinmedi. İlk buluşmamızdan beri oldukça iyiyiz."

"Hikayenizi çok merak ediyorum, Asenath. Yıllarca arattığım iki prens nasıl bu topraklara düştü, ilgimi çekiyor."

"Onları öldürmek için mi bulmak istedin? Senin gibi zalim bir hükümdar bunu yapar." dedim ve güldü.

"Zalim olabilirim ama hayır, bunun için aratmadım. Işığım abilerine düşkün. Özellikle eşin Makpha'ya aşırı derecede düşkün. Eğer abilerini bulsaydım Mithra gibi yaşatacaktım."

"Onları devşirecektin, kendi devletin için yararlı olmalarını isteyecektin."

"Bunu isteyebilirim. Sonuçta kazanan ben oldum." dedi kibirle.

"İşte bunu Makpha asla kabul etmedi."

"Gerçek değişmiyor. Şu an Artangal'ın hükümdarı benim, sevgili eşin bunun farkında mı? Kendisi ne oldu? Artangal dışında bir ülkenin hükümdarı."

"Daha büyük topraklara sahip oldu!" dedim sertçe ve Naresh güldü.

"Olabilir, Asenath ama kendi vatanının hükümdarı değil. Bu onun içinde büyük bir yara değil mi? Yazık, Makpha'nın yerinde olmak istemezdim."

"Buna sen sebep oldun, farkında mısın?" dedim alaycı bir şekilde.

"Farkındayım." dedim ve aramızda sessizlik oluştu. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kontrollü konuşmalıydım. Usha'da olduğu gibi ağzımdan bir şeyler kaçmamalıydı. Aynı zamanda Naresh'in düşüncelerini öğrenmek istiyordum. Onunla ortak yanlarımız çoktu ama farklarımız da vardı. Bu farkları bilmeliydim.

"Asenath, sana bir soru sorabilir miyim?"

"Elbette."

"Makpha neden Sandhya'dan nefret ediyor? Sakın itiraz etme. Kral'ın bakışlarındaki nefreti ve kini görüyorum. Anlamak istiyorum ve onu seven, onu tanıyan birisi sorumu cevaplar." dedi ve güldüm.

"Sanki Sandhya abisinden nefret etmiyormuş gibi konuştun. Tüm suç Makpha'nın mı?"

"Sandhya, abisinden nefret etmiyor sadece ona kızıyor. Makpha ise kardeşine kinli ve bu bakışlarından çok belli."

"Kızgınlığın bir sonraki aşaması nefrettir. Emin ol, yakında Sandhya'da abisinden nefret edecektir." dedim ve aklıma abisinden nefret etmesine yetecek olan neden gelmişti. Evladının ölümünün nedeni olarak abisini görmesi bile yeterdi.

"Sandhya gibi hassas kalpli birisi nefret eder mi?"

"Nefret, kalbin hassaslığına bakmaz Şah. Tohumunu atar ve büyür. Yeter ki, yetişeceği bir kalp bulsun." dedim ve düşünceli bir şekilde gökyüzüne baktı.

"Haklısın, Asneath. Nefret çok güçlü ve her kalpte büyür."

"Sence biz ikimiz onların ayrılma sebepleri değil miyiz? İlk önce sen bunu başlattın, ben ise devamını getirdim. İleride tarih bizi mi suçlar?" dedi ve güldü.

"Bilemiyorum. Karışık bir konu. Bakış açısına göre değişebilir. Kimileri beni aşk için savaşan, seni ise aşkına elindeki her şeyi veren diyebilir. Kimileri ise Barbar Şah ülkeyi işgal ederek, prensesi aldı ve aileyi dağıttı, seni ise Prens Vityor'u çıkarları uğruna harcadı diyebilir. Gördüğün gibi çok değişken."

"Evet, Naresh. Tarih bizi farklı farklı yorumlayabilir. En azından şu net. İkimizde tarih bizi nasıl anacak diye umursamıyoruz, bu oldukça iyi. Yaşamın kıymetini biliyoruz."

"Kesinlikle sana katılıyorum." dedi ve başka konular hakkında konuşmaya başladık.

Naresh ile sohbet etmek oldukça keyifliydi. Düşmanım olmasaydı kesinlikle dost olurduk. Ne yazık ki kader bizi düşman olarak biraraya getirmek istemişti. Yazık olacaktı. Naresh gibi değerli bir adamın kaybetmesine bu sebeple üzülebilirdim. Ama olsun. Biz hükümdarların yaşamaları için yapmaları gereken şey, kazanmaktı. Her türlü şeyde kazanmak zorundaydık. Kaybedersek yönettiklerimiz tarafından terk edilir ve gücümüzü yitirirdik.

Akşam yemeği için hazırlanıyordum. Sıcak yaz gecesine uygun giyinmek istiyordum. Bu akşamki yemeğin konsepti, değerli taşlardı. Konuklara hatıra olarak değerli taşlar verilecek, etrafa bu taşlar saçılacaktı. Hatta altın tozlu içkiler bile servis edilecekti. Zenginliğimi savurabilirdim. Konseptime uygun hazırlanmıştım. Birbirinden değerli ve güzel taşlarla kaplanmış, boyundan bağlamalı yarım üstümü giymiştim. Mavili taşların pırıltısı oldukça hoştu. Daha sonra soluk altın sarısı bir etek giymiş, taşlardan oluşan bir kuşak çıplak belime dolanmıştı. Kuzgun saçlarım açıktı. Uçlarına üstümdeki taşlar eklenmişti. Daha sonra alnıma değen elmaslı, incili tokam takılmıştı. Kalın altın bileziklerimi taktıktan sonra makyajımı yapmıştım. İşte hazırdım.

Sevgilim odaya geldiğinde ona gülümsedim. Beni süzmüş ve beğeni dolu bakmıştı. Makpha keten bir eteklik giymişti, üst kısmı çıplaktı. Altın yakalık takmak lazımdı. Yatağın üstünde duran altın taşlarla bezeli yakalığı aldım ve takmıştım. İşte şimdi olmuştu. Yanıma yakışan bir kraldı.

"İşte oldun, Makpha." dedim ve Makpha boynumdan öptü.

Makpha "Çöl gülüsün." diye fısıldadı ve güldüm.

"Herkes beni çöl yılanı olarak görürken senin beni çöl gülü olarak görmeni seviyorum, aşkım." dedim ve onu öptüm.

"İnsanlar nankörlerdir. Elindekilerin kıymetini bilmezler ama ben onlar gibi değilim." dedi ve omzunu silkti.

"Ah, aşkım! Bizi asla anlayamazlar ama olsun. Biz birbirimizi anlıyoruz ya, bu yeter."

"Hadi, gidelim." dedim ve beraber odamızdan çıktık.

"Biliyor musun, çocuklar kuzenlerini sevmişler."

"Sevindim."

"Şahran Devilal ile baş başa konuşmayı planlıyorum, biliyor musun? Dayısı olarak bunu yapabilirim." dedi ve bakışlarından hoşlanmamıştım.

"Bu bakışlardan hoşlanmadım. Bir çocukla ne yapabilirsin?" dedim sertçe ve bize bakan kölelere gülümsedim.

"Sadece ajanlarımın dediklerini test etmek istiyorum, hayatım. Eğer doğru ise bu çok işimize gelir." dedi ve bana anlattıkları aklıma geldi. Şahana Anjali'nin Devilal ile olan yakın ilişkisini casuslarımız demişti. Devilal'i bizzat yetiştiriyordu. Bunu neden yaptığını görmemek aptallık olurdu.

"Makpha adaletsizliğin zamanı değil!"

"Ben adaletli dövüştüm ve kaybettim, güzel sevgilim. Kuralsızca savaşmak işimize gelir. Onların zayıf düştüğü her an bize fayda sağlar."

"Bu çok adice!" dedim ama beni umursamışa benzemiyordu.

"Eğer Devilal düşündüğüm gibi ise ileriki yıllarda çok güzel fayda sağlar. Düşünsene aşkım, ilk başta bizim dediğimiz kişi hükümdar oluyor ve sonra yıkıyoruz. Bu daha kolay. Ayrıca daha çok acı verir."

"Bilemiyorum. Bu konu çok hassas bir konu ve ortada bir çocuğun hayatı söz konusu. O, seninle aynı kanı taşıyor. Acımalısın."

"Bana acımayana, bende acımam." dedi ve haklıydı. Bu zamanda kimse kimseye acımıyordu. Fakat Devilal oldukça masum yüzlü bir çocuktu. Bu iktidar oyunlarında kullanılmayacak kadar masum bir çocuğu kullanmak bana acımasızca geliyordu.

Yemek bahçesine Sandhya ve Naresh ile aynı anda gelmiştik. Sandhya beyaz bir elbise giymişti. Üst kısmında altın zincirler vardı ve belini ince bir kemer sarıyordu. Kemerinde işlemeli bir hançer vardı. Simsiyah saçları beline kdar geliyordu. Sashibaili kadınlarının genel özelliğiydi. Başında altın zincir örümcek ağı gibi kaplamıştı ve güzel duruyordu. Sürmeli gözleri ifadesizdi. Yanında duran Naresh ise siyah şalvar, üstüne ince beyaz gömlek ve koyu kırmızı işlemeli bir yelek tercih etmişti. Ayrıca belinde kalın koyu kırmızı kuşak vardı ve kılıçları belirgindi.

Hükümdarların duyurusu yapılınca herkes ayağa kalkmıştı. Bizler ise oturunca yemek başlamıştı. Planladığım gibiydi. Değerli taşlar savruluyordu ve bu çok güzeldi. Zenginliğim ile insanları etkilemek hoşuma gidiyordu. Altın tozlu şarabımı zevkle içiyordum. Dans eden insanlara bakarken yanımdakilerle sohbet ediyordum. Ardından aklıma geçmişten bir konu gelmişti.

"Sandhya, seninle geçmişten kalma bir maçımız vardı. Üstelik kendini geliştirmiş olmalısın. Benimle bir dövüşe ne dersin? Dostluk adına olacak." dedim ve Sandhya bana baktı.

Sandhya "Memnuniyetle kabul ederim, Asenath."

Naresh "Zaten buna hazır olarak gelmiştik." dedi ve Makpha güldü.

Makpha "Sandhya sen ne zaman dövüşmeyi öğrendin? Acaba yetenkli misin merak ediyorum. Fakat korkma, aşkım canını acıtmayacaktır."

"Kral Sandhya'yı küçümsüyorsunuz." dedi ve Naresh'e baktım.

"Şah, açıkçası Sandhya ile dövüşümden sonra eksikliklerim var dedim ve daha çok çalıştım. Savunma konusunda oldukça iyiyim." dedim ve Sandhya bana meydan okurcasına baktı.

Sandhya "Bende kendimi geliştirdim, artık iki elimle kılıç kullanabiliyorum." dedi ve Makpha derin bir nefes aldı.

Makpha "Belki Asenath ile dövüşünden sonra ölümü düşünürsün, Şahbanu. Biz bunu bir düello olarak nitelendiriyoruz ama bu bir çeşit savaş değil mi? İkinizde mutlaka bunu savaş meydanı olarak göreceksiniz ve ona göre dövüşeceksiniz." dedi soğukça ve Sandhya abisine gözlerini kıstı.

"Ben her daim ölümü düşünürüm, korkma."

Naresh "Ölümü düşünmeyen hükümdar savaşmayı hakketmez, Kral. Parsmet'in emirlerinden birisidir. Ölümü düşünerek yaşa ve savaş."

Makpha "Buna sevindim. En azından ölümü düşünerek savaşan tek taraf biz değiliz." dedi ve şarabını yudumladı.

"O zaman bir iki gün içinde dostluk için dövüşeceğiz ama aklımızdan ölüm çıkmayacak." dedim tatlı bir sesle ve ortamdaki gergin azaldı.

Ben ise derin bir nefes aldım. Ölümü düşünmeliydik ve ona göre yaşamalıydık. Savaşçı bir hükümdardık, ölümsüz değildik. Hoş ölümsüzlük bile sıkıcı olurdu. Ölüme dek kesin olacak şey, hüküm için savaşacak olduğumdu. Yanımda oturanlar da bunun için savaşıyorduk. İleride savaşır iken bu dostluk masası hatırlanacak mıydı? Hayır. O zaman Makpha haklıydı. Sandhya ile dövüşür iken bu dostluk aklıma gelmeyecekti ve savaş meydanında gibi dövüşecektim. Sandhya'yı yenerek yakındaki savaşın galibini göstermiş olacaktım.

Usha

Artam

Makpha

Asenath'ın düşüncelerini nasıl buldunuz? Makpha'nın düşünceleri nasıl?

♣Usha ve Asenath konuşmalarını nasıl buldunuz? Asenath'ın Arvind teklifini ve Usha'nın bu teklife cevabı hakkında ne düşünüyorsunuz?

♣Sizce Asenath Artam konusunda endişelerinde haklı mı? Usha sizce bu konu hakkında ne yapar?

♣Sizce Makpha Devilal konusunda istediğine ulaşır mı?

Asenath ve Sandhya dövüşünde sizce kim kazanır? Nasıl bir dövüş bekliyorsunuz?

Hadi bakalım, sorulara cevaplar gelsin. Ayrıca bu bölüm Salı günü bitti ama haftasonu bir bölüm yayımlayamama durumum olduğu için bugün geldi! Sebebi ise okulum. :)  Sevgilerle.

Continue Reading

You'll Also Like

247K 34.3K 50
Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zor...
430K 27K 60
⭐️ Wattys 2019 "Genç Yetişkin" kategorisi kazananı! ⭐️ • "Çünkü bazı hataları unutamıyorum." Mırıltısı tenimi yalayıp geçerken tüylerim ürperdi. "Hiç...
12.8K 668 21
Genç bir kız, hayatındaki tek önemli insanın erkek arkadaşı olduğunu düşünüyordu. Onun yanında mutlu ve güvenilir hissediyordu, ve sırf onunla birlik...
142K 10.1K 39
Arkeolojik çalışma yaptığı sırada geçmişe giden bir kadın tarihi değiştirebilir miydi? [Tamamen hayal ürünüdür.] #Tarihi 1