Resim & Şah ♦

12.3K 578 528
                                    

Selaam! İşte ilk bölüm. Umarım bilgilendirmeye bakıp, gelmişsinizdir. Neyse, fazla konuşmayayım. Bölüm şarkısı ile iyi okumalar.  Yorumları bekliyorum.


Sashibai Şahlığı – Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

(Naresh)

Taht odam yerine bahçemdeydim. Artangal denilen o küçük krallıktan gelen misafirlerim vardı. Benden yaşça büyük olmalarına rağmen karşımda saygıyla durmaları hoşuma gitmişti. Elbette bu şekilde duracaklardı. Sonuçta karşılarında hükümdarların hükümdarı, Sashibai Şah'ı Naresh vardı. 17 yaşımda bu tahtta çıktım ve 3 sene içinde devletimi, yüce krallığımı geliştirdim. Herkesin benden korkmasını sağlamıştım. Korku, gücümü besliyordu.

Karşımda duran iki adama oturmaları için yer gösterdim ve gösterdiğim mindere oturdular. İkisi de gergindi. Hizmetçilerimden aldıkları şarabı zorla içmişlerdi. Konuya nereden gireceklerini bilmediğim adamlardan hoşlanmıyordum.

"Neden geldiniz?" dedim keskin bir şekilde ve diğerine göre daha yaşlı olan adam gülümsedi.

Şişman adam "Şah Naresh, buraya size çok özel bir şeyi demek için geldik. Ben Geork ve yanımda oğlum Palo."

"Neymiş sizi Artangal denilen o küçük, kendini krallık olarak gören topraklardan buraya getiren?"

Palo "Adaletsizlik! Artangal Kral'ı, biricik kızını benimle değil, bir başka adamla nişanladı." dedi öfkeyle ve babası ona çatık kaşlarla baktı.

Geork "Sakin ol, oğlum."

"Buraya bana sizin oğlunuzla kızı nişanlamadıkları için mi şikâyete geldiniz? Bu ne küstahlık!" dedim sertçe.

"Efendim, kralın önceden bize sözü vardı ama prensesin nişanlısı krala daha çok altın sununca, bize olan sözünü unuttu. Bizde sorunumuzu size anlatmakta bulduk. Sonuçta siz Hükümdarlar Hükümdarı olan birisiniz. Artangal Kral'ı sizin karşınızda aciz."

"Kız, çok mu güzel?"

Palo "Evet, majesteleri! Yıldızsız bir gece gibi siyah saçları var. Gözleri de, yine gece gibi siyah. Teni ise ay ışığı gibi bembeyaz." dedi ve merakım iyice artmıştı.

"Resmi var mı?"

"Elbette, elbette! Biricik aşkımın resmini yanımdan ayırmam." dedi ve bana bir resim verdi.

Resme baktım. Resimdeki kız, güzeldi. Benim haremimde olan kızlardan kat kat güzel gözüküyordu gözüme. Siyah saçları açıktı ve dalga dalga omuzlarına dökülüyordu. Buradaki krallığım gibi saçları uzun değildi ama diğer ülkelere göre idealdi. Başında ise incili bir taç vardı. Gözleri ise masumdu. Ürkek ve masum. Dolgun dudakları ise, asilce yukarı kıvrılmıştı. Kız güzeldi, benim Şahbanu'm olabilecek kadar güzeldi. Fakat kurallar vardı. Yıkılması gereken kurallar vardı. Belki de güzel ama aptaldı. O zaman da sadece haremde yer alan basit cariye olurdu. Güzelliği kadar zekâsı da önemliydi.

Karşımdaki aptallara baktım ve gülümsedim. Buraya gelmeleri ilk başta gereksiz gibiydi ama şimdi geldikleri için memnundum. Bu aptalları serbest bırakamazdım. Niyetimi hemen krallarına söylemelerini istemiyordum. En azından kız hakkında biraz bilgi alabilirdim.

"Kaç yaşında bu kız? Küçük gibi duruyor?" dedim.

Georg "Küçük değil, efendim. 17 yaşında."

"İsmi ne?"

Palo "Larysa." dedi. Sanki bu kelime onun için kutsal bir sözdü.

"İsminin anlamı gibi ışıksal bir güzelliği var. Neler yapar peki?"

Ateşin KurbanıWhere stories live. Discover now