Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠

2.9K 198 473
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)

Not: Bu bölüm iki karaterli anlatım mevcuttur!

Aşağıda Vilraj, Vityor, Zakhar var.:)

İyi okumalar!

Yayınlanma : 01.07.2018 - 23:19

Sashibai Şahlığı - Ghunda- Kılıç Sarayı

(Naresh)

Akşam yemeğini yemiş, kendi yatak odama sevgilimle çekilmiştim. Sandhya bu gece için elindeki sazla bana bir şeyler çalıyordu. Ritim huzur vericiydi. Elimdeki şarabı içerken, bir yandan onu izliyordum. Telleri çok güzel titretiyordu ve minik elleri ile huzurun melodisini yayıyordu. Onu izlemek bile kalbimdeki huzuru artıyor ve beni rahatlatıyordu. Sonunda durdu ve onu alkışladım.

Sandhya "Nasıl, beğendin mi?" dedi heyecanla.

"Enfesti." dedim gülümseyerek.

"Umarım beni avutmak için demiyorsun, Şah." dedi ve sazını bir kenara bırakıp, yanıma geldi.

"Şarap ister misin? Medarat şarapları ve tatları oldukça güzel. Kraliçe göndermiş. Kendisini suiakstçıları gönderdiği gibi, şaraplar da hediye etmiş. Özür olarak daha başka ne yapabilirim diye sormuş." dedim ve şarabımı yudumladım.

"En azından işbirlikçi birisi. Ülkesindeki hainleri bize hemen gönderdi." dedi ve kendisine bir bardak şarap koydu.

"Bu onlarla savaşmayacağım anlamına gelmiyor." 

"Savaşacaksın ve kazanacaksın, Naresh." dedi ve şarabını yudumladı.

"Nasıl, tadını sevdin mi?"

"Sevdim. Ekşimsi bir tat ama hoş." dedi bardaktaki koyu kırmızı sıvıya bakarak.

"Yarın düğün var. 20 günde annem özenle yetiştirdi."

"Evet, yarın bekarlıklarına veda ertesi gün ise halk meydanında düğünleri olacak. 2 elbise diktirdim bunun için. Annen ısrar etti. Annen, düğünleri seviyor." dedi ve güldüm.

"Ondan iyi bir düğün planlamacısı olur diye düşünmüyor değilim."

"Bildiğin gibi annen beni de düğün hazırlıklarına kattı. Beraber birçok şeyi seçtik. Yemekler, konukların oturacağı yerler, gelin ve damatın giysilerine uygun çiçekler. Ah, dayın birde tutturdu Ajiat çiçeklerini istiyorum diye. Nedenini anlamadık."

"Ajiat çiçekleri. Çok güzellerdir." diye mırıldandım.

"Fakat zor bulunuyorlar diye annen istemedi. Dayın ise zaten huysuzdu daha da huysuzlaştı. İşte sadece onun yakasına takılacak kadar bulunabildi."

"Ablamlardan haber var mı? Usha'nın akrabaları gelecek mi?"

"Usha'nın kardeşler, akrabaları geldi. Hepsi en iyi şekilde ağırlanıyor. Ablanlar ise yarın sabah geleceklermiş, hayatım."

"Usha nasıl peki?"

"Heyecanlı ve mutlu. Vilraj gibi huysuz veya Arvind gibi ruhsuz değil. Sadece taç olayına takıntılı."

"Sashibai geleneklerine göre her ailenin tacı olur. Bizim farkımız altından bir taca sahip olmamız."

"Tacı olmayan aile var mı?"

"Evet, var. Mesela annemin ailesini bir tacı yok, tıpkı Usha'nın ailesinin olmaması gibi."

"Ne olacak peki?"

"Usha isterse, yeni bir taç yaptırarak yeni taç geleneğini başlatabilir veya yaptırmaz."

"Yaptırmayacağını söyleyebilirim."

"Neden?"

"Dayınla tartışmışlar ve Usha da dayına inat taçsız çıkacak."

"Dayım kabul etti ama hala Usha'yı deli ediyor olmalı."

"Hayatım, bana göre çok değişikler. Bir bakıyorum, tutkuyla birbirini seven ve özleyen çift görüyorum aradan bir süre geçiyor kedi köpek gibi kavga ediyorlar. Çok karmaşık."

"Bence de karmaşıklar." dedim ve şarabımı bitirip, yeni bir kadeh koydum.

"Sence evlenmeliler mi?"

"Bence evet. Dayımı bir tek Usha coşturuyor, heyecanını körüklüyor. Arvind'i severim ama o dayımı durgunlaştıran, kontrol altında tutunda birisi."

"Sende dayının fırtınalı bir deniz gibi olmasını istiyorsun."

"Kesinlikle!" dedim ve kadehlerimizi tokuşturduk.

"Aklıma takılan bir şey daha var."

"Ne?"

"Arvind. Acaba bu düğünü de bozabilecek mi? Bildiğin gibi geçmişte bunu yapmış birisi."

"Arvind bu düğünü de bozarsa, dayım tamamen kontrolden çıkar ve orada olan tüm Ezdae ailesi ölür."

"Önümüzdeki iki gün çok zor geçeceğe benziyor, Naresh." diye fısıldadı ve yanağını okşadım.

"Düğünü atlatacağız ve dayım evlenecek." dedim ve kadehimi yerine koydum.

"Bakalım bu evlilik yürüyebilecek mi? Sashibai'de boşanma diye bir şey yok."

"Evet, inanca ters bir durum çünkü. Çiftleri ancak ölüm ayırabilir. Bu yüzden evlenecekse, eşlerini doğru bir şekilde seçmeliler."

"Neyse artık uyuyalım, Naresh. Benim uykum geldi." dedi ve yanımda kalktı.

Sabahlığını çıkarmış, yatağımıza girmişti. Bende yanına gelmiştim ve onu kollarımla sarmıştım. Saçlarından öpmüştüm. Onun güzel kokusunu içime çekmiştim. Yaşamımın en güzel kokusuydu. Benim en güzel uyuşturucumdu.

"Elbiselerinden hiç bahsetmedin." diye mırıldandım ve Sandhya güldü.

Sandhya "Düğünde görürsün."

"Çok kötüsün! Ablam Prihan görmüş ama ben göremedim. Bana çok güzel olduğunu anlattı." 

"Prihan'a kızacağım. Her şeyi sana yetiştirmemeli!"

"Gözüm üzerinde, küçük hanım." dedim ve hafifçe gıdıkladım.

"Naresh! Çok ayıp. Oynaşmanın zamanı değil." dedi kıkırdayarak.

"Umurumda mı sence?"

"Sus ve uyu! Yarın çok yorucu bir gün olacak." dedi ve bana sarıldı.

"Peki, peki." dedim  ve ona daha çok sarıldım.

Güneş doğmadan uyanmış ve giyinmiştim. Kahvaltıyı ise hafif atıştırmıştım. Toplantıyı planladığım gibi kısa sürmüştü. Sonuçta bugün düğün başlıyordu. Herkes davetliydi. Süslenmelilerdi ve bu gösteriş çılgınlığına katılmalılardı. Sıradan bir adamın düğünü değildi. Koskoca Şah Naresh'in dayısı, Şahlık Donanması Kaptan'ı Vilraj-i Astena'nın düğünü oluyordu. Ne kadar gösterişli olurlarsa, ortama o kadar çok uyum sağlayacaklardı ve eğlenceyi sınırsızca yaşayacaklardı.

Dayımın yanında bütün gün olma gibi bir zorunluluğum vardı. Bu da bir gelenekti. Damat, erkek akrabalarından birisini seçiyordu ve 2 gün boyunca seçtiği kişi onun yanında olma gibi bir zorunluluğu vardı. Bu kişiye sabsasae denilirdi. Damadın her şeyinden sorumluydu. Damat seçtiği kişiye her şeyi emredebilirdi. Dayım istese başkalarını da seçebilirdi ama o inatla beni seçmişti. Ben ise şah olduğumu her daim hatırlamasını istemiştim. O da, hatırlayacağım demişti. Bunu derken gülmüştü.

Dayımın yanına gittiğimde saçlarını kestirdiğini görmüştüm. Yanında huysuz gözüken Arvind vardı. Dayım beni görünce gülümsemişti.

Dayım "Damat olarak kendime özen göstermem gerekiyor, değil mi?" dedi ve berbere sakalını da düzenlemesi gerektiğini söyledi.

"Kesinlikle." dedim ve Arvind'in yanına oturdum.

"Bu gece için sen sorumluydun, Naresh. Sonuçta ben seni seçtim." dedi ve ofladım.

"Başımda onca dert yokmuş gibi bunu da bana kilitledin. Neden ben, dayı?"

Arvind "Dayının en sevdiği akrabası sensin, Şah."

"Biliyorum, biliyorum."

Dayım "Kardeşlerimden iyilikten ziyade kötülük gördüm. Dayım ise lanet bir adam. Diğerleri ile zaten iletişimim yok. Devilal ise daha bir bebek ve geriye kim kaldı? Sen! En sevdiğim, canım yeğenim." dedi ve Arvind ile güldük.

Arvind "Yalakalığın da böylesini görmedim."

"Gerçekleri dedim, Arvind hemen yalaka sıfatını yapıştırma."

"İyi ki Arvind bana bu geceyi hazırlama da yardımcı oldu. İyi bir sağ kol." dedim.

Arvind "Şah olarak görevleriniz çok ve Vilraj'ın nelerden hoşlandığını en iyi ben biliyorum. Sonuçta sağ koluyum. Her şeyden önce sağ kolu."  dedi alaycı bir şekilde. Konuyu uzatırsam,  işler karışıtı. En iyisi konuyu değiştirmekti.

"Evet, dayı Ajiat çiçeklerini neden istediğini diyecek misin? Dün Sandhya bu konudan oldukça şikayetçiydi."

Dayım "Çünkü istiyorum." dedi üzgün bir sesle ve Arvind ona baktı.

"Demek ki senin için özel bir anlamı var. Sevindirici haber, bir tutam bulunabilmiş."

"Evet, biliyorum." dedi ve berber işini bitirmişti.

Berbere parasını ben vermiştim. Sonuçta sabsasae olarak görevlerimden birisi de buydu. Birkaç masrafı karşılamaktı. Berber de gitmişti. Dayım yanıma oturmuştu. Gergin olmamaya çalışsa bile gergindi. Ellerini sıkıyordu. Gevşemesi lazımdı. Her ne olursa, olsun evleniyordu. Üstelik sevdiği kadınla evleniyordu. Gerçekten bağlı olduğu insanla evleniyordu. Arvind'e duyduğu aşk olabilirdi ama Usha'nın yanında daha cılız kalıyordu. Usha ile kendisini tamamlıyordu. Fakat Arvind'e duyduğu merhamet bu gerçeği gölgeliyordu.

Dayım "Usha'yı şu an göremem değil mi?" dedi ve düşüncelerimden sıyrıldım.

"Hayır, yasak. O, şu an gelin alayı ile hazırlanıyor." dedim.

"Ah, bir korsan düğünü daha kolay olurdu. Daha güzel ve basit. Evleneceğim insanı görmek istiyorum ama izin yok!"

"Üzgünüm dayı. Kurallar katı. Ben bile Sandhya'yı göremeyeceğim. Annem, onu bu düğün için baş yardımcısı yapmış."

Arvind "İlginç." dedi şaşkınlıkla.

"Bence de ilginç. Hayatımın merkezinde olan iki kadının zaman zaman anlaştığını görmek, gerçekten ilginç oluyor." dedim gülerek.

Dayım "Dikkat et, konu sen olunca güç birliği yapmasınlar. Yerinden bile ederler valla." dedi alaycı bir şekilde.

"Haklısın, haklısın."

Arvind "İstersen Vilraj, giysilerini değiştir. Eğlence başlayacak."

Dayım "Tamam, o zaman."  dedi ve yanımızdan ayrıldı.

Arvind ile yalnız kalmıştık. Ona baktım. O da bana baktı. Aklımda geçeni sormak istiyordum.

"Bu düğünü de bozacak mısın?" dedim ve güldü.

Arvind "Şah, tarih sürekli bir döngü halinde olduğu söylenir. Geçen düğünü bozdum,  bu  doğru ama bu sefer işleri daha farklı bir hale getirmek istiyorum." dedi soğukça.

"Düğünü bozarsan, her şey daha kötüye gidebilir. Dayımın Usha'yı öldürerek, doğmamış çocuğunu öldürmesini sağlama. Seni uyarıyorum."

"Dayınızın iyiliği olarak Usha'yı mı görüyorsunuz?" dedi ciddi bir sesle.

"Usha'nın dayımı tamamladığını düşünüyorum. Sen onu dinginleştiriyorsun, Arvind. Dizginliyorsun oysa dayım dizginlenmemesi gereken birisi."

"Size tavsiyem bu olaylara anneniz gibi karışmayın."

"Ben sadece yapacaklarını gözlemliyorum. Eğer dayımın canını acıtırsan, bende seni acıtırım."

"Şah, konuşacak çok şey var ama ben şimdilik susuyorum. Sadece zamanı gelince, konuşacağım."

"Bir şeyler biliyorsun ama susuyorsun. Çok ilginç."

"Susuyorum çünkü Vilraj'ın daha az hasar almasını istiyorum. Şu düğün hazırlıklarında birçok şey buldum denilebilir. Sadece emin olmam lazım."

"Sen sinsi bir yılansın, Arvind."

"Fakat Şah, ben şu an için değerli bir dosttum. Gözdenizi seviyorum ve geleceği için elimden geleni yaparım."

"Buna dair şüphem yok. Beni düşündüren sen, dayım ve Usha. Beni diğerleri gibi sanma, Arvind. Ben Şah Naresh'im. Her şeyi görürüm, görmek zorundayım. Aksi takdirde insanlarımı, ülkemi yönetemem."

"Bende gördüğünüz en belirgin özellik ne?"

"Herkesi kendine masum olduğuna inandırmışsın, bunun avantajı olarak da sinsice ilerliyorsun. Düşündüğüm gibi sen düşmanların en tehlikeli olanısın." dedim ve güldü.

"Şah, dediğinize katılmamak elimde değil biliyor musun? Bu düşmanlarıma karşı kullandığım bir özellik."

"Her masum yüze aldırma diyorsun, zehrini akıttığı zaman geç kalırsın."

"Şah, çevrenizde benim dışımda masum bir yüz var."

"Sandhya." dedim gülümseyerek.

"Ona her daim güvenin, o sizi asla zehirlemez. Zehirleyeceği kişileri iyi biliyor. Ona özenle öğrettim. Adım adım nasıl gideceğini, nerede duracağını hepsini aktardım."

"Düşündüğümden daha samimisiniz, Arvind."

"Dediğim gibi o bu şahlık için bir ışık. Siz bir resimde bunu gördünüz, az önceki bahsettiğiniz özelliğinizden dolayı. Bende gözlerinde bu ışığı gördüm ve  o ışığa tutundum." dedi ve dayım içeri girdi.

Siyah takımlarını girmişti. Yakasında Ajiat çiçeği vardı. Anlaşılan o erkenden bu çiçekleri kullanmak istemişti. Siyah uzun ceketi vardı. İçinde siyah yeleği, gömleğini giymişti. Siyah pantolonunda gümüş kılıcı göze çarpıyordu. Ayrıca kılıcının sapında sarılı kırmızı ipek kumaş vardı. Bu ne demekti?

Dayım "Siz giyinmediniz mi? Hadi, giyinin."

"Dayı, kılıcının sapındaki ne?" dedim merakla ve gözlerini devirdi.

"Tatlı Usha'nın hediyesi. Gelinliğinden bir parçaymış ve bu gece yanında hissedeyim diye göndermiş. Deli kadın." dedi ve sonra kumaşı okşadı.

Arvind "Kendisini ne zaman unutturabildi ki, bu gece unuttursun?" diye mırıldandı ve gitti.

"Dayı, bende gidip giyinmeliyim. Sabsasae olarak bende iyi gözükmeliyim." dedim.

"Evet, git ve giyin. Bu arada duyduğuma göre Sandhya çok güzel olmuş." dedi ve kaşlarım çatıldı.

"Sen nereden duydun?" 

"Kumaşı getiren Sahen söyledi. Hanımını öve öve bitiremiyordu."

"Ah, görmek isterdim ama izin yok." dedim ve dayım güldü.

"Eh, kendisi gelin tarafında ve göremezsin. Ayın en yüksek olduğu ana kadar bekleyeceğiz."

"Bakalım, belki benim sevgilimde bana bir şeyler yollamıştır." dedim ve dayım kırmızı ipek kumaşa baktı.

"Dilerim ki, bende senin sabsasaen olurum. Sandhya gelin olur ve Usha gelin alayına katılır." dedi yumuşak bir sesle.

"Bende bunu diliyorum, dayı. Sandhya'yı bir gün gelinim yapmak, eşim olarak halkıma sunmak istiyorum ama zaman. Zamanı daha var. İkimiz pişmeden, olmaz."

"Umarım yaşlı, bunak bir adam olduğunda bu kararı almazsın. Zavallı Sandhya, senin yüzünden gençlik iksirini bulmak zorunda kalacak." dedi alaycı bir şekilde.

"Dayı! O kadar geç olmaz. En azından zaman yakın diyebilirim. 10 sene diyemem ama 1 sene sonrası da diyemem. İkisinin arası bir zamanda olacak."

"Geç kalma yoksa kaybedersin. Bak, belki ben geç kaldığım için şu an bu haldeyim. Geç kalmama rağmen evlilik beni buldu."

"Hadi, hadi benim gitmem lazım yoksa bu gece bensiz başlamaz." dedim gülerek ve yanından ayrıldım.

Kendi odama geldiğimde yatağımın üstünde bir sepet dolusu mosmor lavanta bulmuştum. Kokusu odaya yayılmıştı. Sepetin üstünde ise bir zarf vardı. Ellerim çiçeklerin üzerinde dolaştı ve zarfı aldım. Nazikçe açtım ve yazının sahibi görünce, gülümsedim. Benim biricik, küçük hanımım kendisini bana hasret bırakmıyordu. İnsan aynı sarayda sevdiğini özler miydi? Ona hasret kalır mıydı? Evet, ben hasrettim. Onu özlüyordum ve uzun süreli görmemek içten içe bana acı veriyordu. Şimdi kendisini hatırlatacak bir yol bulmuştu. Lavanta! Bir demet lavanta ile bana ulaşmıştı. Şimdi bu notu okuma zamanıydı.

Ateşim, Ateşimin Şah'ı

Biliyorum, bugün birbirimize ayıracak az zamanımız olacak. İkimizde yoğunuz. Bende böyle küçük bir sürpriz yapmak istedim. Bugün için seçtiğim kokuyu, sana yollayarak birbirimize olan aşkımızı hatırlatmak istiyorum. Lavanta kokusu saf ve masumdur, aşkım. Tıpkı benim sana olan hislerim gibi. Bunu her daim bil. Seni seviyorum, Naresh!

Sana uzun uzun yazmak isterdim ama Shalin beni sıkıştırıyor. Acele etmem için bağırıyor. Oldukça sabırsız! Gece görüşmek üzere

Biricik ışığın, sevgilin Sandhya!

Yüzümde bir gülümse ile okumuştum. Mektubu öptüm ve kalbime bastırdım. Sert bir kaya ise en yumuşak noktam oydu. Lavantaları kokladım ve Sandhya'nın melodik kahkahası kulaklarımda çınladı. Mutlulukla hazırlanabilirdim. İşte hazırdım. Pantolonum, gömleğim ve işlemeli yeleğimle katılacaktım. Yeleğin işlemeleri koyu renkteydi. İstediğim gibiydi. Sandhya'nın lavantalarından ufak bir parçasını yakama takmıştım. Bende sevdiğimi

Odamdan çıkmış, kutlama yerine gelmiştim. Açık havada olacaktı. Harem bölümüne biraz uzaktı. Annem ayarlamıştı. Dayım en baş köşede oturmuş ve çevresindekilerle konuşuyordu. Oldukça enerjik ve neşeli diyebilirdim. Arvind ise sinsi bir sessizlik içindeydi. Dayımın yanına oturdum. Çevreme bakındığımda ise dans edenler, hokkabazlar çoktu. 

Ezdae ailesinin erkekleri ne düşmanca davranıyorlardı, ne de aşırı samimilerdi. Dayımla oldukça soğuk ama merhaba diyebilecek kadar sıcaklardı. Dayımın da onları umursadığı denilemezdi. Yüzlerine bile ben  Usha ile evleniyorum, sizinle değil diyerek onlarla arasındaki çizginin keskinliğini belirtmişti. Onlar bunu umursamış mıydı? Kısmen. İçten içe dayıma yaranmak ve daha iyi yerlere gelmenin hırsını görebiliyordum.

Şarabımı içtim ve dayımı dürttüm. Bana baktı.

Dayım "Ne var, Naresh?" dedi.

"Sanırım gelin alayı ile buluşma vaktimiz geldi." dedim.

"Demek o büyülü vakit geldi."

Dayım Syon "Şanslısın, Vilraj. Normal insanlar olsaydık, gelin alayı ile bulaşasıya kadar sırtın yumruklanacaktı."dedi gülerek.

Dayım "Haklısın fakat kafamın içine sarı tozlar döküldü. Kafamı kaşındırtıyorlar."

"Bereket getirilmesi için yapılan şeyler." diye mırıldandım.

Arvind "Hadi, Vilraj'ı tatlı gelini ile buluşturalım. Geç kalınmamalı." dedi donuk bir sesle. Bütün gece konuşmamıştı ve şimdi sesi çıkıyordu.

Dayım "Hadi, gidelim." dedi ve damat alayı gelin alayının yanına gittik.

Taşıdığım sepetle dayım etrafa kafasına dökülen sarı tozu sağa sola atıyordu. Evliliğinin bereketi, huzuru için yaptığı bir şeydi. Sepeti ben taşıyordum çünkü dayımın sabsasaeni bendim. Arada bende atıyordum. Sabsasaeni olarak, damadın iyiliğini istemek birincil duamdı. En sonunda gelmiştik. Sepeti elimden almışlardı ve dayım elindeki tozu benim kafama sürmüştü. Bunun amacı ise damat kendisinden sonra damat olarak görmek istediği kişiyi belli etmekti. Dayım ise beni seçmiş ve gülümsemişti.

Gelin alayı da karşımıza gelmişti. En önde dövmeleri ile Usha vardı. Bu sefer oldukça farklıydı. Lacivert rengi bir elbise giymişti. Kol kısmı şeffaftı ve deniz kızları motifleri vardı. Bu motifler eteğinde ise dalgalara dönüşmüştü. İncilerle süslenmişti. Koyu saçları ise örgülerle açık bırakılmış iken gümüş teller saçlarındaydı. Dayıma olan bakışı, duruşu oldukça farklıydı. Bir korsan duruşu göremiyordum, bir kadın gibiydi. Gülüşünde ise doğallık vardı. Hatta bir parça bu anı beklemenin verdiği özlem ve heyecanı ekleyebilirdim.

Dayımla ikisi birbirine geldiler ve baktılar. Sonra ise dayım Usha'yı kendisine çekmiş ve nazikçe dudaklarından öpmüştü. Sonra ise Usha ona ışıl ışıl bir gülümseme ile ona bakmıştı. Bizde alkışlamıştık. Onlar oturmak için kendi alanlarına giderken, adımı seslenen bir ses duymuştum ve sesin geldiği yöne bakınca, ışığımı görmüştüm. Sandhya bana gülümseyerek bakarken, nefesim kesilmişti. İlahi bir güzellikti. Toz pembe bir kumaş narin, pürüzsüz ayışığı tenini sarmalamıştı ama göğüs kısmında v şeklinde bir açıklık bırakmıştı. Kalın askılı elbisesinin askı kısmından ise sırtına doğru yerlere değen kumaş vardı. Belinde ise altından sarmaşık kalın kemer, belinin inceliğini gösteriyordu. Saçlarını ise tek örgülü dağınık toplatmıştı. Saf gülümsemesi ile yanıma süzülmüştü.

"Çok güzel olmuşsun, Sandhya. Bir tanrıça gibisin." diye fısıldadım yanağını okşarken ve o utanmıştı.

Sandhya "Naresh!" dedi utangaç bir sesle ve gözleri yakamdaki lavantayı gördü.

"Mesajını aldım, küçük hanım." dedim ve güldü.

"Evet, yakanda!" dedi cilveli bir sesle ve yanımıza ablam Shalin geldi.

Bizi annemin çağırdığını, sağda solda cilveleşmeyi kesmemizi söylemişti. Morali bozuk gibiydi. Meraklanmıştım. Soracak iken Sandhya beni dürtmüş ve susmamı sağlamıştı. Annemin yanına oturmuş ve eğlenceye katılmıştık.

Odamıza çekildiğimizde ise Sandhya saçını sarmaşık gibi saran tokaları çıkarmamı istemişti. Sırtı açıktı ve ufak ufak yaramazca dokunuyordum. O ise bunu umursamıyordu. Birbirimize gelin ve damat alaylarını anlatıyorduk.

"Sandhya, ablam Shalin neden mutsuzdu?" dedim merakla.

Sandhya "Çünkü annen müstakbel damadı onaylamadı. Daha iyi rütbeden birisi olabilir dedi ve Shalin ile tartıştılar."

"Annemin Yasvir'i onaylamayacağını biliyordum."

"Shalin'de ona Şahbanu Nemdas'ın kökenini hatırlattı ve her Priya'nın eşlerinin makamlarının asil olmak olmadığını dese de annen zaman değişti, aile güçlenmeli dedi."

"Yasvir bence olabilir. Sıradan ve yazar olması, hanedan için kötü bir şey değil."

"Bence. Sanırım Krupa'nın sevgilisini daha çok sevdi. Bahdar, annene birçok hediye getirmiş ama Yasvir'in getirebileceği tek şey kendisi. Zavallı Yasvir."

"Yasvir için üzücü ama sonuç olarak şu var. Bahdar ve Yasvir ablamlarla evlenirse, ikisi de eşit makamda olacak. Üzülmemeli."

"Kesinlikle. Bu arada kafan neden sarı sarı tozlarla kaplı? Annen bu tozları görünce, mutlu olmadı hatta sinirlendi." dedi merakla.

"Bu tozu bu gece dayımın kafasında da görmüş olman lazım."

"Evet."

"İşte damat kendisinden sonra damat olarak görmek istediği kişinin kafasına bu tozu sürer. Bir gelenek anlayacağın."

"Dayın seni damat olarak görmek istiyor. Acaba aklında birisi mi var?"

"Evet, dayım beni bir kızla çok yakıştırıyormuş."

"Ya, kim bu kız? Adı ne?" dedi kıskanç bir sesle.

"Kızı gördüm ve çok beğendim. Simsiyah saçları, süt gibi bembeyaz teni var ve inanır mısın gözleri gece gibi. Sonsuz ve derin. Adını diyemem ama anlamı ışık perisi, ışık ruhu." dedim gülerek ve Sandhya yumuşamıştı.

"Gözüm üzerinde Şah! Benim dışımda birisine bak, o güzelim yeşil gözlerini oyarım." dedi ve son tokayı çıkardım. Belinden sarıldım ve boynunu öptüm.

"Ah, benim küçük kıskanç sevgilim! Benim gelinim sen olacaksın, senin dışında hiçbir kimse olamaz. Sadece biraz zaman lazım, biraz."

"Sabırlıyımdır, Şah!" diye fısıldadı.

"Biliyorum." dedim ve omzunu bir kez daha öptüm.

"Hadi, uyuyalım artık. Yarın büyük bir düğün var."

"Tamam. Ama ilk önce şu tozdan kurtulmalıyım. Dayımın dediği kadar var. Kafamın içi kaşınıyor." dedim ve güldük.

Güneş doğmadan kalkmıştık. Düğün olduğu için saray işleri durmuştu. Ben giyinmiş ve hazır iken, Sandhya hala meşguldü. Mor, boyundan bağlamalı bir elbise giymişti. Belinde kalın ve parlak gümüş kemeri vardı. Sırtı açıktı. Saçlarını dağınık topuz yaptırmıştı. Gözlerine sürme çekmişti ve parmağına inci yüzük takmıştı. Lavanta kokusunu ise sürünmüştü.

"Tamam, Sandhya. Çok güzel oldun." dedim ve bana gülümsedi.

Sandhya "Şah Naresh'in gözdesiyim, hatırlarsan. Gözler benim üzerimde olacak. Dün bile Ezdae kadınları beni çok inceledi. Sonra sorular sordular." dedi ve dudağına pembe boya kağıdını bastırdı, Şimdi dudakları daha ilgi çekiciydi.

"Benim için herhalinle güzelsin. Sırtındaki yara izleri için pudra yapmaya gerek  var mı?" dedim ve omzunu silkti.

"Bırak, görsünler. Beni nasıl öldürmek istediler ve ben o yaralara rağmen hayatta kaldığımı hatırlanmasını istiyorum."

"Seçim senin." dedim ve kapım tıklandı, gel sesimle içeri ablam Shalin girdi.

Ablam "Tanrıça aşkına! Ne kadar uyuşuksunuz! Erkek tarafı olarak nikah alanına gideceğiz ama damadın sabsasaeni odadan çıkmıyor."

"Abla, kimi beklediğimi görüyorsun ve çene yapıyorsun." dedim ve dil çıkardı.

"Naresh! Ezdae ailesi zaten tuhaflar. Görende hanedanlık ailesi sanacaklar."

Sandhya "Bir zamanlar öylelerdi, Shalin. Hatırlarsan, denizlerdeki en ünlü ve en korkulu korsanlar onlardı."

"Artık değiller. Dayım denizlerin hakimi." dedi ve Sandhya koluma girdi.

"Hazırım! Gidelim." dedi ve odadan çıktık. 

Ablam haklıydı. Herkes bizi bekliyordu. Gelin alınmıştı ve damadının yanındaydı. Usha yine şaşırtmıştı. Korsanlığını geride bırakmıştı ve kadınlığı öndeydi. Krem rengi bir gelinlik seçmişti. Omuzları açıktı. Altın rengi, yaldızlı çiçekler etek kısmında işlenmişti. Üst kısmı ise daha küçük işlemeler mevcuttu. Ayrıca dünkü dayımın kılıcının sapında olan kırmızı ipek bugün Usha'nın şalı olarak karşımdaydı. Tacı yoktu, onun yerine alnın saran altın bir zincir vardı. Alnının sağ kısmında işlemenin çiçeği vardı. Saçları ise dağınık toplanmıştı ve altın rengi çiçekler yerleştirilmişti. Gözleri ise sürmeliydi ve gülümseyerek bakıyordu. Dayım ise Usha ile uyumlu giyinmişti. Krem rengi şalvarı, gömleği, kaftanı üstündeydi. Belini saran kumaş ise Usha'nın kırmızı ipek şalıydı. Yakasında çiçeği de vardı. Belinde ise evliliklerinin kılıcı vardı. Onların evliliklerinin simgesi olan kılıçtı.

Dayım "Sonunda beklenilen çiftimiz geldiğine göre düğün alanına geçebiliriz. Tanrıça aşkına, Naresh görende gelin ve damadı siz sanacak."

Sandhya "Hepsi benim suçum, üzgünüm. Biraz geç kalktım." dedi mahcup bir sesle.

Annem "Hadi, gidelim. Rahibeyi çok beklettik." dedi ve ona baktım.

Annem oldukça güzeldi. Kusursuz bir altınlar banusuydu diyebilirdim. Ateş kırmızısı bir elbise giymişti. Altın rengi işlemeler elbisesini sarıyordu. Sarı saçlarını örgülerle karışık toplatmıştı. Yaşını göstermiyordu ve etrafına buram buram güç yayıyordu. Bana baktı ve gülümsedi. Yanıma gelmişti. Daha sonra hep birlikte yürümeye başladık. Arvind, Sandhya'nın yanındaydı ve ikisi konuşuyorlardı. Kendisi siyahlara bürünmüştü. Düğünü bozacak gibi bir hali yoktu ama nedense tedirgindim. Tarih tekrarlanabilirdi.

Düğün alanına gelmiştik. Bizden sonra ise kız tarafı gelmişti. Onlar sepetlerdeki gülleri, incileri havaya atarak gelmişlerdi. Şimdi sıra yemin sırasındaydı. Rahibe öne çıkmıştı ve herkes sessizleşmişti. Giyimi sadeydi.

Rahibe "Bugün buraya bir kadının ve bir erkeğin kutsal evlilik yemini için toplandık. Şimdi onlar adına burada şahitlik yapıyor musunuz?" dedi ve hep birlikte evet diye bağırırken, Arvind bir şey dememişti.

Rahibe "O zaman başlıyorum. Parsmat Anne, şu an huzurunda bu iki kişi evlenecek. Şimdi gelin ve damat, yemin sözlerini aynı anda birbirinize bakarak söyleyin." Dedi ve dayım ile Usha birbirlerine döndüler.

Dayım ve Usha "Tanrıça Parsmat, sana yemin ederiz bundan sonra biz ikimiz ayrılmayacağız. Bu diyardan, senin diyarına dek ruhlarımız eş olacak. Ta ki öbür yaşamımıza başlayana dek, birbirimizin eşi, yoldaşı, evladı ve sevgilisi olacağız. Aydınlık ve karanlık, aşk ve tutku, iyi ve güzel, yer ve gök olarak birbirimizi tamamlayacağız. O beni buldu, bende onu buldum. Bundan sonra yollarımız bir, ruhlarımız birdir." Dediler ve ellerindeki yüzükleri işaret parmaklarına taktılar.

Rahibe "Bu evliliği Tanrıça için onaylıyorum. Bundan sonra sen Usha-i Ezdae-Astena olacaksın. Sende Vilraj-i Astena-Ezdae olacaksın." Dedi ve Rahibe çekildi.

Alkışlamadan önce dayım Usha'yı kendisine çekmiş ve öpmüştü. Usha ise elleri ile dayımın yüzünü kavramıştı. Dudakları ayrıldığında ikisi de birbirine gülümsedi. Usha daha cüretkar bir gülümsemeye sahip iken, dayım daha utangaçtı. Daha sonra kalabalık alkışlamaya başladı.

Alkışlar eşliğinde kendilerine ayrılan yere geçmişlerdi. Herkes dağılmıştı. Arvind onlarına yanına gidecek iken ben durdurmuştum. Bana şaşkınca bakmıştı.

"Arvind, bugün için olduğun yerde kalmayı bil. Kaptan Vilraj'ın sağ kolu Arvind-i Ugtahe olarak dur. Sevgilisi olarak değil." dedim sertçe ve güldü.

Arvind "Şah, görende sizi Usha'yı savunduğunuzu sanacak."

"Benim kimseyi savunduğum yok, sadece dayımın huzurunu ve mutluluğunu düşünüyorum. Gerçek ailemden gördüğüm birisinin üzülmesini istemiyorum."

"Siz bu üçlünün ilişkisine karışmayın, pişman olursunuz."

"Ben dayımı da yeterince uyardım. Kaybettin, anla bunu." dedim ve güldü.

"Şah sırf bu düğünü bozmadım diye kaybetmediğim anlamına gelmez. Bu oyun ben bitti demeden bitmeyecek, size bunun garantisini verebilirim. Sadece Usha'nın benim ne hissettiğimi anlamasını istiyorum. Yanında iken kendisine uzak kalmasını istiyorum ve bunun verdiği acıyı tatmasını."

"Sen oldukça bencilsin."

"Herkes sevdiği insanlar konusunda bencildir, Şah. Sizde bencilsiniz. Sırf Sandhya ile olabilmek için kızın krallığını yıktınız."

"Evet, öyleyim. Bunu kabul ediyorum."

"İşte biraz da beni anlayın."

"Ben uyardım." dedim ve Arvind bir şey demeden başka bir yöne gitti.

Çalgılar çalıyor, danslar ediliyordu. Dayım ve eşi ise gelen tebrikleri kabul ediyordu. Sandhya'ya baktığımda ise Ezdae ailesi ile sohbet ediyordu. Oldukça güler yüzlüydü. Yanlarına gittiğimde hepsi saygıyla göğüslerine yumruklarını yapıştırmışlardı. Daha sonra ise onlara gülümsedim.

Sandhya "Ezdae ailesi, Sashibai adına seferler yapmak istediklerini belirttiler." dedi ve gülümsedim.

"Nereye?" dedim merakla ve Usha'nın erkek kardeşi Zardu gülümsedi.

Zardu "Güney ülkelerini ve adalarına Sashibai'nin şanlı bayrağını dalgalandırmak adına saldırmak istiyoruz. Sashibai Korsanları'nın Lideri Vilraj'a bilgisini verdik ama sizin de haberiniz olsun istedik."

"Reisiniz Usha bu konu hakkında ne düşünüyor?"

"O da onayladı ve bize katılmak istiyor. Buna izin veremeyiz zira kendisi geleceğin korsanına hamile."

Sandhya "Usha, Vilraj'dan ayrı kalamaz." diye mırıldandı.

"Haklısınız, Şahbanu Sandhya pardon Baş Habiria Sandhya. Bir an güzelliğinizi ve yaptığınız işleri düşünce bir habiriadan fazla olduğunuzu düşündüm." 

"Dilinize dikkat edin, duyan birisi yanlış anlar ama Şahbanu Sandhya kulağa hoş gelmiyor değil." dedim ve Sandhya'ya göz kırptım. Sandhya ise utangaçta başını eğmişti.

Daha sonra biraz daha Ezdae ailesi konuştuktan sonra kendi ailemizle konuşmuştuk. Kadeh kaldırmışık ve ailenin mutluluğuna demiştik. Uzun zamandır böyle toplanmamıştık. En son ablam Prihan'ın düğünündeydi. Şimdi ise hep birlikteydik.

Duyuru yapıldı ve şimdi Usha ile dayımın kalacağı köşke gelinmişti. Aşırı büyük değildi ama onlara yeterdi. Biz gelince, kurbanlık dana kesilmişti ve kanı akıtılmıştı. Eti dağıtılacak ve derisi saklanacaktı. Evin içine girdiğimizde, dayım biricik eşini sandalyeye oturttu. Bizler ise merakla çevresini sarmıştık. Dayım Usha'nın ayakkabılarını çıkarırken, gümüş bir kap getirilmişti. Hanedan düğünü olmadığı için, kap gümüştendi. Ardından dayım özenle dün gece çizilen dövmeli ayakları yıkamaya başladı. Sandhya ve Shalin ise annemin emri ile gül yapraklarını suyun içine atıyorlardı. Neden ikisi seçilmişti,  bilmiyordum. Ben onlara bakarken, annem beni dürttü.

Annem "İkisini ben seçtim. Shalin aşkı temsil ediyor, kırmızı gül yapraklarını bu yüzden o atıyor. Sandhya ise, masumiyeti temsil ediyor ve beyaz gül yapraklarını atıyor." dedi gülümseyerek.

"Anne, sen çok zeki bir kadınsın. Sana hayran olmamak elimde değil." dedim alaycı bir şekilde.

"Ah, biliyorum." dedi kibirle.

Dayım ayaklarını yıkadıktan sonra kurulamıştı. Sıra ellere gelmişti. Usha'nın dövmeli elleri yıkanmıştı. İkisi de birbirine gülümsüyordu. Ablam Prihan ve Rithu gibi donuk değillerdi. Dayım eşini ayağa kaldırmış ve alnından öpmüştü. Daha sonra ikisi birlikte yukarı odalarına çıkmışlardı. Kalabalık ise geri eğlence alanına dönecekti. Sandhya'mın koluna girdim ve birbirimize gülümsedik.

Sandhya "İşte bir düğün daha mutlu sonla bitti."

"Evet, ışığım. İleride göreceksin, bizim düğünümüz daha görkemli olacak. Dövmelerini yavaş yavaş çıkaracağım." dedim hınzırca.

"Naresh!" dedi utangaç bir şekilde.

"Senden sadece bir süre istiyorum. İnsanlarımızı yavaş yavaş bize alışmalarını sağlayacak bir süre."

"Biliyorum, biliyorum." dedi ve beraber sarıldık.

O benim masum sevgilimdi. Işığımdı, beni anlayandı. Onun aşkıyla gücüme güç katıyordum. Benim aşkımla o da gücüne güç katıyordu. Zamanı gelecek, o benim şahbanum olacaktı. Benimle eşit olacak ve ülkeyi yönetecekti. Zamanı gelince Şahbanu Sandhya ve Şah Naresh olarak bu topraklarda hükmümüz sonsuz ve keskin olacaktı.

Medarat Krallığı - Kainndarei - Çöl Kızılı Sarayı

Kraliçe Asenath

Mızrağımla antreman yapıyordum. Güneş batmak üzereydi ve ben kazanmak üzereydim. Tıpkı her zaman olduğu gibi. Sonunda yenmiştim ve rakibim yerdeydi. Mızrağımın ucunu boğazıma dayamıştım ve karşımdaki korkuyla bakmıştı. Ona gülümsemiş ve çekilmiştim. Rakibim çocukluğumdan beri bana aşık olan Edbul idi. Uzun boylu, kavruk teni olan bir askerdi. Onunla sadece gönül eğlendirmiştim. Zira kendisi kalbimi çalabilecek kadar zeki değildi, beni etkileyecek kadar savaşçı değildi ve en önemlisi benim kadar tutkulu değildi. Tutku, hayatımda verdiğim en önemli şeydi ve onu bir erkekte bulmuştum.

Edbul "Bir daha dövüşelim, Asenath." dedi heyecanla ve güldüm.

"Olmaz, Edbul." dedim.

"Neden?"

"Sıkıldım çünkü. Akşam yemeğimi yemem lazım."

"Ve şu gelen 2 müttefik prensle ilgileneceksin. Daha doğrusu büyük abi olanla ilgileneceksin." dedi ve kahkaha attım.

"Nereden çıktı bu?" dedim mızrağı yerine koyarken.

"İkinizin bakışlarını gördüm, Asenath. Bariz bir şekilde ona ilgin var." dedi kıskanmış bir şekilde ve karşısına dikildim. Elimi yüzüne koydum.

"Edbul, hayatım. Seninle yaşadıklarımız birer gençlik, çocukluk heyecanıydı. Artık ben kadınsı heyecanlar istiyorum." dedim masum bir sesle.

"O adam, sana uygun mu?" dedi ve sırıttım.

"Bence evet."

"Ülken için doğru mu?"

"Kesinlikle doğru. Ondan daha iyi bir eş bulamam."

"Asenath, seni anlamak çok zor." dedi ve kafasını salladı.

"İşte o adam beni anlıyor ve bu zor bulunabilecek bir şey. Çok lafladık, ben açım ve laf karın doyurmuyor." dedim ve güldü.

Daha sonra ise yanağını öpüp, yanından ayrıldım. Yemeğimi ise tek başıma yedim. Önceden ailemle beraber yerdim ama isyanım sonucu hepsini kaybetmiştim. İktidar için küçük bedellerdi. Beni bu konuda kim iyi anlardı ki? İktidar bedeller isterdi, kurbanlar arzulardı. O kurbanlarla iktidarında yükselirdin. En güzel örneği Sashibai'yi Şah'ı Naresh Krisnae idi. Adam, kendi babasını iktidar uğruna kurban etmişti. Ondan bu konuda ilham aldığımı söyleyebilirdim. Bana cesaret vermişti. 17 yaşında babasını öldürmüştü. 17! Daha çocuktu ama o zaman herkese büyüdüğünü göstermişti. Hükümdar olmak için büyümüştü. Ben ise 22 yaşında kraliçe olabilmiştim. Keşke Naresh gibi erken davranabilseydim de, büyük annemi erken öldürseydim.

Yemekten sonra çalışma odama geçtim. Casus raporları inceliyordum. Özellikle Sashibai Şahlık raporları ilgimi çekiyordu. Şah'ın her adımını takip ettiriyordum. Fakat ona yetişmek mümkün değildi. En son dayısını evlendirmişti ve bana özel bir teşekkür mektubu göndermişti. Mektubunda buram buram kibirliydi. İşbirliğinden dolayı özel teşekkürlerini sunmak için Sashibai çeliğinden kılıçlar ve gözdesi Sandhya-i Naresvati tarafından Sashibai ipekleri gönderilmişti. O kızda takibimdeydi. Ölememişti, kurtulmuştu.  Üstelik Naresh'in ne kadar çok kıymet verdiğini görmüştüm. Naresh, o kıza tapıyordu ve o kız uğruna şahlığını yakardı.

Kağıtların arasından gezginlerimin çizdiği Naresh ve Sandhya resimlerine baktım. Naresh, benden 1 yaş küçük olmasına rağmen yeşil gözlerinde yaşının toyluğu yoktu. Sert ve güçlü, yeşil gözlü bakışları vardı. Yüz hatları keskindi ve koyu kahverengi düz saçları hafif uzundu. Yakışıklı mıydı? Kesinlikle! Sandhya böyle bir adama sahip olduğu için şanslıydı. Sandhya'nın resmine baktığımda ise Şah'ın da ne kadar şanslı olduğunu anlamıştım. Sandhya, bana anlatılandan daha fazlasına sahipti. Simsiyah saçları vardı. Yüz hatları oldukça yumuşaktı ve bu yüzüne masum bir hava veriyordu. Gözleri ise simsiyahtı. Acaba gerçekten öyle miydi? Yüzünde masumiyetin yanında bilgelik de vardı. Bir zamanlar prenses, şimdi ise gözde bir cariyeydi. Acaba kader ona ileride ne olmayı gösterecekti? Şah'ın annesi gibi bir cariyeden Şahana olabilme imkanı var mıydı?

Ben düşünürken, kapım açıldı ve içeri Vityor ve kardeşi Zakhar girdi. Vityor, kızkardeşi Sandhya gibi siyah saçlı ve siyah gözlüydü. Asil yüzlüydü. Zakhar ise abisi gibi değildi. Soğuktu. Koyu saçları ve donuk bir yüzü vardı. Onları benim casuslarım bulmuştu ve iyileştirmişti. Şah Naresh ülkelerini alınca, kaybolmuşlardı. Bulanlar ise biz olmuştuk. Daha sonra ise ayrılmışlardı, burada sığınmayı kabul etmemişlerdi. Ardından kız kardeşleri ve küçük erkek kardeşlerini kurtaracaklarını düşünürken, onları düşmanlarının tarafına geçmiş olduklarını görünce kızmışlardı. Haklılardı. Aile, her şeyden önce gelirdi. Benim bir ailem olmadığı için bu duyguya yabancıydım ama onlar biliyordu.  Aile kırılmamalıydı, bozulmamalıydı.

Vityor, ailelerini öldüren ve dağıtan adam olan Şah'ı öldürmek istemiş ama kız kardeşi engel olunca daha da sinirlenmişti. Onu adamlarım aracılığıyla ikna etmiştim ve kız kardeşine saldırtmıştım. Gerekli her şeyi ben ayarlamıştım. Ona ise o hain Sandhya'yı öldürmek kalmıştı ve olmuştu. Fakat Sandhya baş belası olarak hayatta kalmıştı. Bu durumda yedek planımı öne sürmüştüm. Ölseydi, Sashibai benim olurdu. Naresh Azeadin'in torunuydu, onun gibi aşka köleydi. Aşkı yokken hayatta ülkesini savunamazdı. Aşk, biz hükümdarlar için zayıflıktı.

Öksürük sesiyle kendime geldim ve karşımdaki Vityor'a baktım. Bana gülümsüyordu ve bende ona gülümsedim.

Vityor "Güzel Asenath, neden dalgınsın?" dedi ve masanın üzerindeki resimleri gördü.

Zakhar "Kraliçe'nin neden dalgın olduğu masadakilerden belli oluyor. Yeni bir durum mu var?" dedi soğukça ve Vityor Sandhya'nın resmini aldı.

"Bir şey olduğu yok, sadece düzenlenen iki suikasti düşünüyordum. Bugün Şah ve kardeşiniz hediyelerini göndermişler." dedim yumuşak bir sesle.

Vityor "O, Sandhya-i Naresvati. Bizim kardeşimiz değil." dedi sertçe.

"Doğru söylüyorsun, Vityor. O, bir hain. Sizi, krallığınızı yıktı ve Şah'ın aşkına koştu."

Zakhar "Keşke olmasaydı. Larysa, bizim biriciğimizdi. Babamın gözdesiydi ama o kendisini onurlu bir ölümden ise onursuz bir fahişe yaşamı tercih etti. Nasıl kendi özünü terk eder? Nasıl o barbarla sevgili olur? Efendi Ateş lanetleri ile onları yaksın."

Vityor "Bunun bedelini ödeyecek! Çok  acı bir şekilde ödeyecek." dedi elindeki resme bakarak.

"Ben her daim yardım edeceğim. Düşmanlarımız ortak sonuçta. Düşmanımın düşmanı, dostumdur." dedim gülümseyerek.

"Asenath, sen benim hayatımdaki tek anlamlı şeysin. Krallığımı, ailemi kaybettim ama sen bana yeni şeyler sunuyorsun."

"Hayatım, seninle ben çok güzel şeyler başaracağız."

Zakhar "Kraliçe, bunu karşılıksız mı yapacaksınız?" dedi kuşkuyla ve Vityor güldü.

Vityor "Hayır, Zakhar. Larysa'dan öğrendiğim bir şey varsa, güçlü olmak istiyorsan özünü terk edeceksin. Geçmişin arkanda olacak. Kraliçe ile evleneceğiz." dedi ve Zakhar şok oldu.

"Abi, Larysa'ya kızdığımızı yaparsan bizim ondan farkımız ne olur?"

"Zakhar, kararım kesin. Ben ve Asenath yarın evleneceğimizi ilan edeceğiz. Larysa, Artangal artık geride kaldı. Larysa'yı öldürmek, basit bir ceza olur. Ben onunla aynı yollardan geçerek savaşmak istiyorum. Düşmanını yenmen için, onun silahını kullanarak dövüşmen gerekir."

"Anlamıyorum! Savunduğumuz değerlere ne olacak?"

"Onlar yaşayacak, korkma. Ben Naresh gibi barbar değilim." dedim.

Vityor "Larysa, öldü ise Vityor ve Zakhar'da öldü demektir. Bizde onun gibi yepyeni bir sayfa açacağız ve Larysa'dan intikamımızı alacağız."

Zakhar "Ben  anlamıyorum." dedi ve odayı terk etti.

Vityor ise derin bir nefes aldı. Ben ise ayağa kalktım ve yanına gittim. Elindeki resmi aldım ve mumun ateşine tutuşturdum. Daha sonra ise bir kaseye attım. Yanan ateşin içine Naresh'i de atmıştım. İkisi yanmışlardı. Sevgilimin kucağına oturdum ve onu öptüm. O ise, bana baktı.

Vityor "Ah, Asenath! Seni ilk gördüğümden beri beni sende çeken bir şeyler vardı." diye fısıldadı ve gülümsedim.

"Benim içinde aynısı geçerli. Sen aradığım ruhtun." dedim.

"Larysa'ya kızgın olduğum şeyi yapıyor olmama ne diyeceksin peki? "

"Aşk, yapmam dediklerini yapmaktır."

"Yine de bunun bedelini ödeyecek."

"Beraber yapacağız, sevgilim. Bu kasede kül oldukları gibi, kül olacaklar." dedim ve bir kez daha öptüm.

"Efendi Ateş gibi olacağım ve ateşin gazabını görecekler."

"Seninle ben bu topraklara bir kral ile kraliçe gibi değil, bir tanrı ve tanrıça gibi hükmedeceğiz. Herkese hükmümüz bizim bir fısıltımızda olacak." dedim ve bir şey diyemeden birbirimizde kaybolduk.

Ben Kraliçe Sheer-Asenath'en Zahar. Hükmüm, büyük olacaktı. Kimse önümde duramayacaktı. Topraklara ben ve eşim hükmedecekti. Hüküm ateşim bu toprakları yakacaktı. Hiçbir şey beni durduramayacaktı. Kimsenin buna gücü yetemeyecekti.

Vilraj

Vityor

Zakhar

Naresh'in Arvind hakkındaki görüşlerine katılıyor  musunuz?

Sizce Arvind düğünü durdurmaması hata mıydı?

♠Sizce Arvind Vilraj ve Usha'nın arasını bozabilecek mi?

Kraliçe Asenath hakkında düşünceleriniz neler? Onu nasıl buldunuz?

Vityor'un sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce ileride büyük bir tehdit olur mu?

♠Bu arada Ateşin Işıltısı kısmının bölümüleri bitti. Bundan sonraki bölümler Ateşin Hükmü kısmının bölümleri olacak ve bölüm simgesi değişek. Ufak bir zaman atlaması ile Sandhya karşınızda olacak.

♣Sizce neler olaca, neler olmuştur?

♣Karakterlerin azıcık büyümesi bizleri nasıl etkiler? 

♣Ateşin Işıltısı kısmının bölümleri nasıldı?

Tahminlerinizi yazın, merakla  bekliyor olacağım.

♥♥Bu arada sana çok teşekkür ederim, Auralorina  ♥

Continue Reading

You'll Also Like

AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

55.9K 2.9K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
249K 34.4K 50
Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zor...
2.1M 92.6K 81
Bu kitap Nemesis Yayınevi tarafından kitaplaştırıldığı için bölümler kaldırılmıştır. *** Ve bir gün susmayı öğrendim, kimse farkına varmadı. Söyleme...
111K 8.7K 190
''Boşanmayı kabul ediyorum.'' Sovieshu yarı rahatlamış, yarı pişman bir ifadeyle bana baktı. Maskaralık mı yapıyordu, yoksa samimi miydi? Şu ana kada...