Limon Çiçekleriii

By hicbirsey

292K 20.7K 9.1K

Birbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın... More

Limon Çiçekleri 1. Bölüm
Limon Çiçekleri 2. Bölüm
Limon Çiçekleri 3. Bölüm
Limon Çiçekleri 4. Bölüm
Limon Çiçekleri 5. Bölüm
Limon Çiçekleri 6. Bölüm
Limon Çiçekleri 7. Bölüm
Limon Çiçekleri 8. Bölüm
Limon Çiçekleri 9. Bölüm
Limon Çiçekleri 10. Bölüm
Limon Çiçekleri 11. Bölüm
Limon Çiçekleri 13. Bölüm
Limon Çiçekleri 14. Bölüm
Limon Çiçekleri 15. Bölüm
Limon Çiçekleri 16. Bölüm
Limon Çiçekleri 17. Bölüm
Limon Çiçekleri 18. Bölüm
Limon Çiçekleri 19. Bölüm
Limon Çiçekleri 20. Bölüm
Limon Çiçekleri 21. Bölüm
Limon Çiçekleri 22. Bölüm
Limon Çiçekleri 23. Bölüm
Limon Çiçekleri 24. Bölüm
Limon Çiçekleri 25. Bölüm
Limon Çiçekleri 26. Bölüm
Limon Çiçekleri 27. Bölüm
Limon Çiçekleri 28. Bölüm
Limon Çiçekleri 29. Bölüm
Limon Çiçekleri 30. Bölüm
Limon Çiçekleri 31. Bölüm
Limon Çiçekleri 32. Bölüm
Limon Çiçekleri 33. Bölüm
Limon Çiçekleri 34. Bölüm
Limon Çiçekleri 35. Bölüm
Limon Çiçekleri 36. Bölüm
Limon Çiçekleri 37. Bölüm
Limon Çiçekleri 38. Bölüm
Limon Çiçekleri 39. Bölüm
Limon Çiçekleri 40. Bölüm
Limon Çiçekleri 41. Bölüm
Limon Çiçekleri 42. Bölüm
Limon Çiçekleri 43. Bölüm
Limon Çiçekleri 44. Bölüm
Limon Çiçekleri 45. Bölüm
Limon Çiçekleri 46. Bölüm
Limon Çiçekleri 47. Bölüm
Limon Çiçekleri 48. Bölüm
Limon Çiçekleri 49. Bölüm
Limon Çiçekleri 50. Bölüm
Limon Çiçekleri 51. Bölüm
Limon Çiçekleri 52. Bölüm
Limon Çiçekleri 53. Bölüm
Limon Çiçekleri 54. Bölüm
Limon Çiçekleri 55. Bölüm
Limon Çiçekleri 56. Bölüm
Limon Çiçekleri 57. Bölüm
Limon Çiçekleri 58. Bölüm
Limon Çiçekleri 59. Bölüm
Limon Çiçekleri 60. Bölüm
Limon Çiçekleri 61. Bölüm
Limon Çiçekleri 62. Bölüm
Limon Çiçekleri 63. Bölüm
Limon Çiçekleri 64. Bölüm
Limon Çiçekleri 65. Bölüm
Limon Çiçekleri 66. Bölüm
Limon Çiçekleri 67. Bölüm
Limon Çiçekleri 68. Bölüm
Limon Çiçekleri 69. Bölüm
Limon Çiçekleri 70. Bölüm
Limon Çiçekleri 71. Bölüm
Limon Çiçekleri 72. Bölüm
Limon Çiçekleri 73. Bölüm
Limon Çiçekleri 74. Bölüm
Limon Çiçekleri 75. Bölüm
Limon Çiçekleri 76. Bölüm
Limon Çiçekleri 77. Bölüm
Limon Çiçekleri 78. Bölüm
Limon Çiçekleri 79. Bölüm
Limon Çiçekleri 80. Bölüm
Limon Çiçekleri 81. Bölüm
Limon Çiçekleri 82. Bölüm
Limon Çiçekleri 83. Bölüm
Limon Çiçekleri 84. Bölüm
Limon Çiçekleri 85. Bölüm
Limon Çiçekleri 86. Bölüm
Limon Çiçekleri 87. Bölüm
Limon Çiçekleri 88. Bölüm
Limon Çiçekleri 89. Bölüm
Limon Çiçekleri 90. Bölüm
Limon Çiçekleri 91. Bölüm
Limon Çiçekleri 92. Bölüm
Limon Çiçekleri 93. Bölüm
Limon Çiçekleri 94. Bölüm
Limon Çiçekleri 95. Bölüm
Limon Çiçekleri 96. Bölüm
Limon Çiçekleri 97. Bölüm
Limon Çiçekleri 98. Bölüm
Limon Çiçekleri 99. Bölüm
Limon Çiçekleri 100. Bölüm
Limon Çiçekleri 101. Bölüm
Limon Çiçekleri 102. Bölüm
Limon Çiçekleri 103. Bölüm
Limon Çiçekleri 104. Bölüm
Limon Çiçekleri 105. Bölüm
Limon Çiçekleri 106. Bölüm
Limon Çiçekleri 107. Bölüm
Limon Çiçekleri 108. Bölüm
Limon Çiçekleri 109. Bölüm
Limon Çiçekleri 110. Bölüm

Limon Çiçekleri 12. Bölüm

3.2K 266 43
By hicbirsey


Batu artık sabrının sınandığını düşünmeye başlamıştı, yoksa bu kadar şey aynı günde üst üste gelemezdi! Seymur'un Lale'nin peşinden yukarı çıktığını gördüğünden beri zaten inanılmaz huzursuzdu. Bahçeye çıktıktan sonra Cansu'nun gereksiz konuşmalarından sıkıldığı için boş gözlerle etrafa bakarken birden onları balkonda görünce tüyleri diken diken olmuştu.  Gözünün önünde olmalarına ve ne yaptıklarını rahatça görebilecek olmasına sevinmişti sevinmesine... ama onları aşağıdan izlemek ve hiçbir şey yapamamak da öyle hiç kolay değildi! Lale'nin Seymur'a bir şeyler anlattığını görebiliyordu ama ne konuştuklarını duyması imkansızdı. Seymur'un Lale'ye sarıldığını gördüğünde ise aklı başından gitti. Bu kadar da olmazdı artık! Ne yapıyordu bunlar? Herkesin gözünün önünde balkonda nasıl sarılırlardı birbirlerine? Bir de Seymur utanmadan Lale'nin sırtını okşuyordu. Ve Batu artık yerinde duramıyordu, sonunda ne olacağını düşünmeden hızlı adımlarla evin içine girdi. Hiç vakit kaybetmeden merdivenlere yönelmişti ki birden Derya'yla burun buruna geldi.

Derya şaşkınlıkla "Batu? N'oldu nereye böyle?" dedi. Batu'nun rengi atmış gibiydi, hiç iyi görünmüyordu. Üstelik neden delirmiş gibi aceleyle üst kata çıkmak istediğini de anlamamıştı.

Derya'yı görmek Batu'da ani fren etkisi yaratmıştı. Hakikaten... üst kata çıkıp ne yapacaktı ki? Burası Seymur'un eviydi. Kendi evinde yakasına mı yapışacaktı çocuğun? Hem de sevgilisine sarıldı diye? Lale'nin onun 'sevgilisi' olduğunu düşünmek bile içini yakarken bunu nasıl kabulleneceğini bilmiyordu ama sonuçta gerçek buydu. Bunları söyleyemezdi ki Derya'ya... "Ya şey işte..." diye geveledi. "Ben eee... Tuvalete gidecektim de..."

"Bu katta da tuvalet var, yukarı çıkmana gerek yok." derken garip bakışlarla onu süzüyordu Derya. "Sen iyi misin?"

Batu sıkıntıyla kafasını kaşıdı. "İyiyim ya..." dedi. "Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim." derken Derya'nın şaşkınlığı her geçen saniyeyle biraz daha artıyordu ve Batu da bunun farkındaydı. Derya'nın yeni sorularından olabildiğince kaçınmak amacıyla onun ağzını açmasına fırsat vermeden kendisi soru sormaya başladı. "Turgut nerede? Sen de onu mu arıyordun yoksa?"

"Turgut dışarıda bahçede. Ben Seymur'u arıyordum. Sen hiç gördün mü onu buralarda?"

Batu ne cevap vereceğini bilemedi. Seymur'u hiç görmemiş olmayı dilerdi çünkü! Ama belki de bu işine yarayabilirdi. Derya'nın o odaya dalmasını ve Seymur'la Lale'nin sarılmasına son vermesini her şeyden çok istiyordu. Kendisi yapamıyordu bunu ama Derya yapabilirdi. "Evet gördüm." dedi hemen. "Üst katın balkonlarından birindeydi biraz önce."

"Hadi ya... Odasına kapandı herhalde. Salak şey aşağıya gelse ya artık! Ev sahibi olacak bir de. Neler kaçırıyor haberi yok."

"Neden n'oldu ki?" dedi Batu kuşkuyla.

Derya ona bakarak güldü. "Ya Seymur'un yazın başından beri tavlamaya çalıştığı bir kız var da. Bir arkadaşımızın kuzeni. Biraz önce o geldi ama Seymur Bey ortalarda yok."

Batu bir şey söylemeden garip garip Derya'nın suratına baktı. Nasıl yani? Doğru mu anlamıştı?

Derya onun durup kaldığını fark etmediğinden konuşmaya devam ediyordu. "Neyse ben üst kata da bir bakayım, sonra 'neden haber vermediniz' diye burnumuzdan getirir." diyerek merdivenlere yöneldi ama Batu önüne geçerek durdurdu onu.

"Bir dakika bir dakika... Seymur başka birinden mi hoşlanıyor yani?"

Garip garip bakma sırası yeniden Derya'ya geçmişti. "Nasıl yani anlamadım?" dedi. "Sen Seymur'un kimden hoşlandığını sanıyordun ki?"

"Lale'den." dedi tek bir solukta. Bunu söylemek ne kadar zor gelse de aklındaki soru işaretlerinin silinmesi için şarttı ne yazık ki...

Derya "Yok artık!" deyip gülmeye başladı. "Nereden çıkardın Seymur'un Lale'den hoşlandığını ya?"

Batu'nun kaşları iyice çatılmış, suratı mahkeme duvarına dönmüştü. Bbu haliyle hiç de karşısına geçip kahkahalarla gülünecek biri gibi görünmüyordu ama hala gülmeye devam eden Derya bunun pek farkında değil gibiydi. Olan bitenden hiçbir şey anlamamıştı Batu. "Derya şunu doğru dürüst anlatır mısın bana?" dedi sonunda sertçe. "Seymur'la Lale'nin ilerde evleneceklerini söyleyen sen değil miydin? Şimdi niye Seymur'un Lale'den hoşlandığını düşündüm diye karşıma geçip gülüyorsun?"

Derya hayretle Batu'ya bakakalmıştı. "Ben hiçbir zaman öyle bir şey demedim! Seymur'la Lale ne şimdi ne de daha sonra evlenmezler çünkü asla istemiyorlar böyle bir şeyi. Lale'nin anneannesi, Seymur'un da babaannesi inanılmaz istiyor, orası doğru. Hilda Teyze'yle Suzan Teyze çocukluk arkadaşı. Onların sayesinde Seymur'la Lale de öyle, beraber büyüdüler gibi bir şey. Bir de aynı dine mensup oldukları için... Torunlarının evlenmesini istiyorlar tabii onlar. Yıllardır ikisini bir araya getirmek için yapmadıkları kalmadı, son zamanlarda iyice abarttılar. Biz de arada dalga geçiyoruz böyle işte. Sen neden her söyleneni ciddiye alıp kendi kendine senaryolar yazdın anlamadım."

Batu yüzünde büyük bir şaşkınlıkla olduğu yerde kalmıştı. Duyduklarına inanamıyordu. Her şeyi yanlış anlamış olabilir miydi? Lale'nin Seymur'a gösterdiği o yakınlık... Seymur'un Lale'ye karşı samimiyeti... Hiçbiri sandığı gibi değil miydi? "Yani... Yani aralarında hiçbir şey yok mu?" Hala inanamıyordu Derya'nın söylediklerine.

Derya Batu'nun her söyleneni defalarca tekrarlatması karşısında sabırsızlıkla gözlerini devirdi. "Hayır yok! Sen kendin bir yerlerinden uydurmuşsun bunu. Biz burada hepimiz beraber büyüdük ama Seymur'la Lale'nin arkadaşlığı daha başkadır, belki de aileleri bu kadar yakın olduğu için. Hilda Teyzelerin onlardan böyle bir beklentisi olmasının nedeni de bu. Bu kadar yakın arkadaşlarsa nasılsa iyi anlaşırlar, aralarında bir şeyler olur zamanla diye düşünüyorlar ama bizimkiler onlarla aynı kanıda değil tabii." diyerek güldü. Sonra tekrar Batu'yu süzdü dikkatli gözlerle. "Sen biraz tuhaf bir insansın galiba Batu ya... Ya da hayal gücün çok geniş, bilemeyeceğim artık." dedi ve gülümseyerek merdivenlerden çıkmaya başladı.

Batu paniklemişti. "Dur bir dakika. Nereye gidiyorsun?" diye atıldı. Daha Derya'ya sormak istediği o kadar çok şey vardı ki...

Derya hiç oralı olmadı. Arkasını dönmeden "Seymur'a Nazlı'nın geldiğini söylemem lazım, yukarıda boş boş oturacağına gitsin kızla ilgilensin biraz." dedi ve üst kata çıkıp sağdaki ilk odaya direkt daldı.

Batu onun "Laf sokmayı bırak da bombayı dinle; Nazlı geldi!" diye bağıran heyecanlı sesini alt kattan duyabiliyordu. Kendi kendine gülümsedi. Şimdi keyfi yerine gelmişti işte.

**

Seymur elinden geldiğince Lale'yi teselli etmeye çalışıyordu ama fazla bir başarı gösterdiği söylenemezdi, Lale'nin morali çok bozuktu. Derya'nın paldır küldür odaya dalması ikisini de bu sıkıntılı ruh halinden biraz olsun kurtarmıştı.

Seymur odanın içindeki balkondan "N'oluyor ya ne bu telaş? İnsan bir kapıyı çalar değil mi?" diye söylendi.

"Niye kapıyı çalayım ya? Sanki gizli saklı bir şey yapıyordunuz da."

Lale nedenini kendisinin de bilmediği bir sinirle "Oo Derya Hanım varlığınızla bizi şereflendirmeniz ne büyük onur." diye iğneledi Derya'yı. "Turgut ve arkadaşlarıyla takılacağım diye bizi unuttun maşallah. Turgutcuğun dururken nasıl oldu da aklına geldik?"

"Laf sokmayı bırak da bombayı dinle; Nazlı geldi!"

Lale birden bütün sinirini unuttu. "İnanmıyorum!" diye sevinçle Seymur'a baktı. Seymur'un da yüzü kocaman bir gülümsemeyle aydınlanmıştı.

"Sen ciddi misin? Ne zaman geldi ya?"

"Biraz önce. Her yerde seni arıyorum, gel hadi bir 'hoşgeldin' de kıza! Seni soruyordu zaten."

"Hadi be gerçekten sordu mu beni?"

Derya gülerek başını sallayınca koşar adımlarla çıktı odadan Seymur.

"Hadi Laloş sen gelmiyor musun?"

"Siz gidin ben birazdan gelirim."

"Niye ya, gel hadi. Seymur'un aptal aşık hallerini izleyip güleriz biraz."

"Birazdan gelirim Derya, sen git."

Derya da daha fazla üstelemedi, Seymur'un arkasından aceleci adımlarla çıktı odadan.

Batu Seymur'un heyecanla merdivenlerden indiğini görünce yüzünde beliren gülümsemeye engel olamadı. Seymur da onu görünce gülümseyerek "N'aber Batu?" diye seslendi telaşla. Ama cevabını bekleyecek halde değildi. "Kusura bakma acelem var, konuşuruz sonra." deyip koşarak yanından geçip gitti. Hemen arkasından da Derya indi merdivenlerden.

"Ne tarafa gitti bizim aptal aşık? Bahçeye mi çıktı?" diye sordu Batu'ya.

"Galiba. Baya heyecanlı görünüyordu."

"Çok eğleneceğiz o zaman desene." diye yine güldü Derya. "Hadi sen de gel, Seymur'un o halleri çok komik olur."

"Gelirim birazdan. Lale nerede?" Aslında sözcükler ağzından çıkar çıkmaz Derya'ya fazla açık verdiğini düşünerek yutkunmuştu ama artık umurunda değildi.

"Yukarıda Seymur'un odasında. O da birazdan gelecekmiş. Çok şey kaçırıyorsunuz benden söylemesi!" dedikten sonra Batu'nun başka bir şey sormasına fırsat bırakmadan uzaklaştı Batu'nun yanından Derya.

Batu gülerek Derya'nın arkasından baktıktan sonra başını merdivenlere doğru çevirdi. O an Lale'nin yanına gitmeyi her şeyden çok istiyordu. Manyetik bir gücün onu Lale'ye doğru çektiğini hissediyordu ve bu güce daha fazla karşı koyması mümkün değil gibiydi. Ama... Bir de "ama"sı vardı işte. Lale'nin Seymur'la birlikte olmadığını öğrenmek, aralarında hiçbir şey olmadığını anlamak içini rahatlatmıştı, omuzlarından büyük bir yük kalkmıştı. Kısacık çok kısacık bir an için, Lale'ye ulaşmak için önünde hiçbir engel kalmadığını düşünmüştü ama bu muhteşem duygu yalnızca birkaç saniye sürmüştü.. Sonrasında, büyük bir acıyla esas imkansız olanın Lale'yle kendisinin arasında bir şey olması ihtimali olduğunu hatırlamıştı. Ama kendine engel olamıyordu, şu anda olmak istediği tek yer Lale'nin yanıydı. Lale'den başka hiçbir şeyi umursamak istemiyordu. Ani bir kararla merdivenlere yöneldi ve basamakları ikişer ikişer çıkmaya başladı.

Derya odadan çıktıktan sonra Lale ağır ağır tekrar balkona yürüyüp insanları izlemeye koyulmuştu. Bahçe birkaç dakika öncesine kadar çok daha kalabalıktı şimdi. Her zaman olduğu gibi partiyi duyan gelmişti yine. Bütün Arsuz buradaydı galiba. Zaten sokağa bakan bahçe kapısı açık olduğu sürece aksinin olması da imkansızdı. Seymurlar'ın evi Garaj'a giden yolun üzerinde olduğu için, yoldan geçerken bahçeden gelen müzik sesini duyanlar bala üşüşen arılar gibi doluşuyordu bahçeye. Lale keskin bakışlarını bahçede gezdirdi. Ne Batu ne de Cansu ortalarda görünmüyordu. Kim bilir neredelerdi! Hatta belki de bu sıradan partide oyalanmak yerine otele dönmüşlerdi. Zaten Batu bu amaçla istememiş miydi Cansu'nun telefonunu? Partiden önce Cansu'yla otelde buluşmak istediğini söylemişti. Levin'in işgüzarlığı sayesinde Cansu ayağına kadar gelince vakit kaybetmek istemeyip kızı direkt otele götürmüş olmalıydı. 'İğrenç herif!' diye düşündü hırsla. İkisini tanıştırmak gibi bir hata yaptığına hala inanamıyordu. Batu aklına geldikçe ağlamak istiyordu. Ve ne yazık ki Batu aklından çıkmadığı için sürekli ağlamak geliyordu içinden!

O anda odanın kapısı tıklatıldı ama balkonda olduğu için duymadı Lale. Kapıyı tıklatanın da fazla beklemeye tahammülü olmasa gerekti ki içerden ses gelmeyince kapıyı açıp içeri daldı. Birinin odaya girdiğini fark eden Lale gayri ihtiyari kapıya doğru döndüğünde neye uğradığını şaşırdı. İçeri giren Batu'ydu çünkü!

Batu Lale'yi görünce olduğu yere çivilenip kalmıştı. Aralarındaki mesafeyi bir an önce kapatmak ve onun yanına gitmek istiyordu ama yapamıyordu. Lale'nin mavi gözlerinin etrafındaki şişliği ve kızarıklığı gördüğü anda eli kolu bağlanmıştı. Lale ağlamış mıydı? Peki ağladıysa neden kendisini görür görmez sertleşmişti o mavi bakışları? Odaya girdiğini gördüğü anda şaşkınlıkla büyüyen gözleri şimdi çelik bir zırha bürünmüştü sanki.

Lale "Keşke bir kapıyı çalsaydın!" derken sesinin de en az bakışları kadar sert çıkması için özel bir çaba sarf etmişti ancak biraz önce ağlamış olduğu için sesinin boğuk çıkmasına da engel olamamıştı.

Batu onun gerçekten de ağladığını yüzüne vuran boğuk sesini duyunca pişmanlıkla yutkundu. Garip bir şekilde Lale'nin ağlamasının nedeninin kendisiyle bağlantılı olduğunu hissedebiliyordu. "Çaldım ama duymadın." dedi Lale'nin gözlerinin içine bakarak.

"O zaman bir daha çalsaydın! Misafir olduğun evde odalara böyle elini kolunu sallayarak giremeyeceğini bilmiyor musun sen?" Batu'yu adeta küçük bir çocuk gibi azarladığının farkındaydı ama umurunda değildi.

"Haklısın ama ben..."

"Tamam duymak istemiyorum!"

Batu onu yumuşatmak için çaresizce konuyu değiştirmeyi denedi. "Daniel nasıl oldu? Tekrar kustu mu?"

"Niye soruyorsun, çok mu merak ettin?"dedi alaycı bir gülümsemeyle.

"Ettim tabii." diye savunmaya geçti Batu. Doğru da söylüyordu üstelik, Daniel'ı gerçekten de merak etmişti.

"Cansu'nun telefonunu bulmam için mesaj atana kadar açıp Daniel'ın nasıl olduğunu sorsaydın o zaman! Hem n'oldu, neden geldin sen buraya? Cansu'yla yalnız kalabileceğiniz bir oda mı arıyorsun yoksa? Eğer öyleyse başka oda bulman gerekecek, burası Seymur'un odası! Ev sahibinin yatak odasına kız atacak kadar gözün döndüyse bilemem tabii." derken son derece iğneleyiciydi sesi.

Bu son söylediği Batu'nun tepesinin atmasına neden olmuştu, odanın kaiçeri girip odanın kapısını sertçe çarptı ve hala ilerideki balkonda dikilmekte Lale'ye doğru yürümeye başladı.

"Sen ne diyorsun Lale ya? Kim nereye kız atıyor?"

"Batu çık git buradan, seninle daha fazla konuşmak istemiyorum!"

Batu gitgide balkona doğru yaklaştığı için Lale iyice paniklemiş durumdaydı. Bir yanı onun daha yakına, çok daha yakına gelmesini isterken bir yanı da buna asla izin vermemesini ve  ondan derhal uzaklaşmasını fısıldıyordu.

Batu'nun ise en son düşündüğü şeydi Lale'nin içindeki fısıltılar.  Ağlamaktan kızarmış mavi gözleri, bacaklarının bütün güzelliğini ortaya seren o kısa şortu ve göğüslerini masum bir dekolteyle kapatan bluzuyle birkaç adım ilerisinde dururken ona yaklaşmaması mümkün değildi. Işığa doğru çekilen pervane gibi çekiliyordu ona doğru.

Lale'nin paniği katlanarak büyüyordu. "Batu çık bu odadan! Çık diyorum sana! Cansu'nun yanına dönsene sen!" diyerek balkonun ucuna doğru birkaç adım geriledi çünkü Batu söylediklerine hiç aldırış etmeden ona doğru yürümeye devam ediyordu.

"Cansu benim umurumda bile değil!" derken bakışları Lale'nin gözlerine sabitlenmişti. Gözlerini ondan alamadan, ona doğru yürüyordu.

Lale ne yapacağını şaşırmıştı. Batu'nun Cansu'yu umursamadığını söylemesi, o odaya girdiğinden beri içinde hissettiği o kıpırtının daha da şiddetlenmesine ve bütün bedenine yayılmasına neden olmuştu. Batu yanına geldiği anda yapacaklarından korkuyordu. Ne vücudunu ne de duygularını kontrol edemediğini hissediyordu. Bedeni üzerindeki bütün hakimiyetini kaybetmişti ve bu onu deli gibi korkutuyordu. Batu'ya olan duygularının hayatını ne kadar zorlaştıracağını, kendisini ne kadar üzeceğini hissedebiliyordu ve bunu istemiyordu. Aklına gelen son çareye sarılıp insanüstü bir çabayla kendini zorlayarak balkon kapısının odaya bakan tarafında bulunan anahtarı alıp kapıyı çekti ve kilitledi.

Batu Lale'nin balkon kapısını kilitlediğini görünce bir an şoka girmişti. N'apıyordu bu kız? Soluğu orada alarak sertçe cam kapıya vurmaya başladı.

"Lale aç şu kapıyı! N'aptığını sanıyorsun sen? Aç şunu diyorum aç!"

Bağırarak eski usül cam kapıyı yumruklarken oldukça ürkütücü görünüyordu. Lale geriye doğru birkaç adım attı.

"Sana 'çık git' dedim, dinlemedin! Seninle konuşmak istemiyorum git buradan!"

"Ama ben seninle konuşmak istiyorum! Aç şu kapıyı!" diye bağırarak kapıyı zorlamaya başladı Batu.

"Sen istiyorsun diye seninle konuşacak değilim! Gitsene artık, Cansu'nun gözleri yollarda kalmıştır!"

"Lale çıldırtma beni aç şu kapıyı!" diyerek bir kez daha var gücüyle kapıyı zorladı ama bu bir işe yaramadı.

Lale'nin de inadı inattı, açmayacaktı o kapıyı. "Ya 'git' diyorum sana anlamıyor musun, git! Rahat bırak beni!"

"Lale bak açmazsan kıracağım bu kapıyı!" dedi dişlerinin arasından.. O kadar sinirliydi ki Lale sabrını biraz daha zorlarsa sırf öfkesiyle bile bu kapıyı yerinden sökebileceğini düşünüyordu. Neden böyle davrandığını anlayamıyordu ki!

"Aklınca beni tehdit edeceğine şu odadan çık git Batu!" diye bağırdı Lale. Batu'nun hala pes etmeden kapıyı zorlaması gözünü korkutmuştu, ne düşüneceğini bilemiyordu. Aptalca davrandığının farkındaydı ama bu onun için yeni bir gelişme değildi, dün Batu'yla tanıştığından beri aptalca şeyler yapıyordu zaten!

"Lale bak son kez soruyorum, açıyor musun şu kapıyı?" derken sesi hiç olmadığı kadar sert çıkmış ve Lale'yi ürkütmüştü ama bu kuru gürültüye pabuç bırakacak değildi. Geri adım atmayacaktı!

"Hayır açmıyorum! Daha fazla ısrar etme, çık git artık!"

Batu bir an için kapıyı zorlamayı ve camı yumruklamayı bırakınca sonunda vazgeçtiğini düşündü Lale. Ancak Batu onu bir kez daha yanılttı onu. Onun öfkeyle küfrederek bütün gücüyle yumruğunu camdan geçirmesi Lale'nin beklediği en son şeydi. Batu'nun kanlar içinde kalan elinin camdan içeri girdiğini ve delikteki anahtarı çevirerek kapıyı açtığını görünce elinde olmadan çığlık atarak ellerini ağzına götürdü.

"Batu inanmıyorum ne yaptın sen?!"

Lale'nin feryadı Batu'yu ancak kendine getirmişti. Kendisi de tahmin etmiyordu aslında böyle bir şey yapacağını. Her zaman çabuk öfkelenen ve ani tepkiler veren biri olmuştu ama bunu o da beklemiyordu. Neden yaptığını da tam olarak bilmiyordu. Lale'nin ısrarla kapıyı açmayacağını ve buradan gitmesini söylemesi, iki gündür içinde biriktirdiği öfkenin sınırlarını zorlamış ve sonunda patlamasına sebep olmuştu. Devamlı "Git buradan!" diye bağırması, zaten dünden beri mayınlı arazide dolaşan sabrının patlak vermesine yol açmıştı. O an ne düşünmüştü de yumruğunu camdan içeri geçirmişti bilmiyordu. Tek bildiği Lale o kapıyı kendiliğinden açmayacaksa açmak için bir yolunu bulacağını düşündüğüydü. Lale'nin kapıyı açmayacağını görünce aklına gelen ilk şeyi yapmıştı işte. Kapının camına yumruk atmış ve kırılan camdan elini sokarak kapıyı açmıştı. Ve elinin inanılmaz acıdığını şu an yeni yeni anlıyordu.

Lale ağlamaklı bir sesle "Allahım şu elinin haline bak!" dedi. Batu'nun bunu yaptığına inanamıyordu! Kapıyı açmayarak ve buradan gitmesini söyleyerek onu sinirlendirdiğini elbette fark etmişti ama böyle bir şey yapabileceği aklının ucundan bile geçmemişti. Batu'nun kanayan elini ellerinin arasına aldı. "Batu çok kötü kanıyor elin." dedi korkuyla. "Ne yapacağız şimdi... ne yapacağız?!"

"Tamam sakin ol. O kadar kötü değil." derken dişlerini sıkıyordu Batu. Aslında o kadar kötüydü ama bunu Lale'ye söylemeye niyeti yoktu.

"Nasıl kötü değil ya nasıl kötü değil? Niye böyle bir şey yaptın? Manyak mısın sen ya? Ya damarın falan kesilseydi? Off çok kötü kanıyor."

Batu'yu diğer elinden tutup içeriye, Seymur'un odasının içindeki küçük banyoya sürükledi. Banyoda buldukları havluyu suya tuttuktan sonra Batu'nun elindeki kesiğe bastırdı.

"Dikiş atılması gerekir mi acaba off bilmiyorum ki!" derken kendi kendine konuşuyor gibiydi. Kanı durduramıyordu bir türlü ve ne yapacağını bilmiyordu.

Batu ise pek farkında değildi olan bitenin. Canı çok yanıyor olmasına rağmen inkar edemezdi, Lale'nin kendisi için bu kadar endişelenmesi hoşuna gitmişti. Elinin Lale'nin avuçlarının arasında olmasından memnundu Lale'nin avuçlarının arasındaki elinin sızlayan kesiğine rağmen memnundu bundan.

Lale ise böyle şeyler düşünecek durumda değildi, çaresizce Batu'nun elindeki kesikten akan kanı durdurmaya çalışıyordu. Sonunda panikten ne yapacağını iyice şaşırmıştı, soğukkanlılığını tamamen kaybetmiş durumdaydı. "Ben... ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." dedi telaşla. "Aşağı inelim, ne yapılması gerektiğini bilen biri vardır mutlaka." diyerek Batu'nun yaralı elini havluya sardı ve diğer elinden tuttuğu gibi onu kapıya doğru çekiştirdi ama Batu durdurdu onu.

"Lale dur."

Lale'nin rengi atmış suratı biraz daha soldu. "Niye, kanaman mı arttı mı yoksa?" dedi korkuyla.

"Hayır ben iyiyim. Sadece aşağıdaki kimsenin bunu bilmesini istemiyorum."

"Ama Batu..."

"Şimdi herkes nasıl oldu neden oldu diye bir sürü soru soracak ve ben cevap vermek istemiyorum. Lütfen." diyerek Lale'nin endişe dolu gözlerinin içine baktı.

"Ama böyle olmaz ki... Pansuman falan yapılması lazım."

"Tamam yapılsın. Ama bundan kimsenin haberi olmasın. Lütfen Lale..."

Gözlerinin içine işleyen gözleri öyle derin bir anlamla yüklüydü ki itiraz edemedi Lale. İçini çekti. "Peki o zaman." dedi gönülsüzce. "Mutfak kapısından çıkarsak kimseyle karşılaşmayız, oradan gidelim en iyisi." Yatağın üstünde duran çantasını alıp Batu'nun sağlam elinden tutarak onu odadan çıkardı.

Her şeye rağmen Batu kendini gayet iyi hissediyordu. Cama geçirdiği eli sızım sızım sızlıyordu ama diğer elinin Lale'nin elinde olması, o sızlamanın çok da üzerinde durmaması için yeterliydi. Hiç sesini çıkarmadan takip ediyordu Lale'yi. Gerçekten de bahçeye mutfak kapısından çıkınca kimseye rastlamamışlar, hiç kimseye açıklama yapmak zorunda kalmadan beş dakika içinde evden çıkmışlardı bile.

Evden dışarı adımlarını attıkları anda Lale tekrar o panik havasına büründü. "E şimdi ne yapacağız, hemen bir açık eczane bulmamız lazım!" derken Batu'yla konuşmaktan çok kendi kendine söylenir gibiydi yine.

Batu'nun yüzünde yamuk bir gülümseme belirdi. "Annen eczacı değil miydi?" dedi sessizce.

"Evet ama eczanesi bu saatte kapalı. Bugün nöbetçi de değil."

"Eczanesine gidelim diye demedim. Size gidersek belki annen yardımcı olur diye söyledim." Yüzsüzlüğün bu kadarını da yaptığına inanamıyordu aslında ama madem böyle gerekiyordu...

Lale bir an durakladı. "İyi de annemler bu akşam evde değil ki." dedi. "Bir arkadaşlarına yemeğe gideceklerdi." Bu haberin Batu'yu daha çok sevindirdiğinin farkında değildi.

"Daha iyi ya." dedi Batu hafifçe gülerek. "Sen yaparsın pansumanımı."

"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ki! En iyisi bir polikliniğe falan gidelim, belki dikiş atılması gerekiyordur."

"Hiç sanmıyorum, baksana kanaması hafifledi bile. Dikiş gerektirecek kadar büyük bir kesik değildi zaten."

Lale kuşkuyla ona baktı. "Emin misin? Nereden biliyorsun?"

Batu yine yüzündeki çarpık gülümsemeyle baktı ona. "Kan durmazsa sonra gidip dikiş attırırım ben. Tamam mı? Oldu mu şimdi?"

"Ama olur mu bu halde tek başına nasıl gideceksin? Zaten bilmiyorsun ki Arsuz'u."

Başını hafifçe eğerek gülen gözlerle ona bakmaya devam etti Batu. "Sen götürürsün beni o zaman."

Lale kararsız kalmıştı ve gözlerini üzerinden çekmeyen Batu karar vermesini daha da zorlaştırıyordu. Doğru olanın Batu'yu bir polikliniğe götürmek olduğunu biliyordu ama Batu şu bakışlarıyla ve gülüşüyle kendisini bunun aksini yapmaya ikna edebildiğine göre elindeki kesiğin durumu zannettiği kadar kötü olmasa gerekti. "Peki bize gidelim o zaman. Annemi arayıp sorarım ben zaten." dedi aldığı nefesi bırakarak ve yürümeye başladı. Batu'nun kendisiyle gelmediğini ve olduğu yerde beklediğini görünce şaşkınlıkla arkasına döndü. "E hadi Batu! Gelmiyor musun?"

"Geliyorum da... Elimi tutmayacak mısın?" derken öyle tatlı bakıyordu ki içinde bir şeylerin kayıp gittiğini duyumsadı Lale.

"E ama elin yaralı." dedi anlamamazlıktan gelerek.

"O elimi değil, diğer elimi diyorum. Bak yaralıyım, elimden tutmazsan zor yürürüm."

Sağlam elini yavaşça Lale'ye uzatınca Lale gülerek başını iki yana salladı ve gülümseyerek uzanıp Batu'nun uzattığı elini tuttu.

**

Laleler'in evine gelene kadar hiç konuşmadan el ele yürüdüler. Yürüdükleri yol hiç bitmesin istiyordu Batu. Lale'nin elini, onun sıcaklığını avucunun içinde hissetmek öyle iyi geliyordu ki... Dönüp dönüp ona bakmaktan kendini alamıyordu. Adım adım bir girdabın içine çekildiğini hissediyordu. Geçip giden her saniye iki gün sonra buradan ayrılması gerektiğinde Lale'yi aklından çıkarmasını daha da zorlaştıracaktı, bunu biliyordu. Ama garip bir şekilde umursamıyordu. Lale elini tutarken umursamasına da olanak yoktu.

Lale'nin hali de Batu'dan çok farklı değildi. Bir anlık öfkeyle elini cama geçirdiği için hala tedirgindi aslında, Batu'nun öfkesinden korkmuştu. Ama sanki o olanlar çok geride kalmış gibi geliyordu şimdi. Bir saat öncesine kadar Batu'ya karşı duyduğu öfke, onu Cansu'yla görünce içini zehir gibi yakan kıskançlık, onları tanıştırdığı için hissettiği ağır pişmanlık... Batu'nun elini tuttuğu anda hepsi yok olmuştu.

Laleler'in evinin önüne geldiklerinde ışıkların yanmadığını gördü Batu. Anlaşılan evde kimse yoktu.. Yine de bahçe kapısından içeri girerken tedirgin olmuştu, Hilda Hanım her an bir yerden çıkıp bağırmaya başlayacak gibi hissediyordu.

Onun tedirginliğini Lale de fark etmişti. "Merak etme kimse yok evde. Annemler arkadaşlarına gitti. Abimler de Melisa'nın ailesinin evindeler bu akşam. Levin zaten bu saatte evde olmaz." dedi onu rahatlatmak istercesine.

Batu şöyle bir göz gezdirdi bahçede. "Ya Hilda Hanım ve misafirleri?"

Lale kendini tutamayıp güldü. "Onun kendi evi var, geceleri burada kalmıyor." dedi ve çantasından bahçe kapısının anahtarını çıkarmak için Batu'nun elini bıraktı.

Lale elini bırakınca Temmuz sıcağında içinde keskin bir ürperti hissetti Batu. Yolun hiç bitmemesini istemesinin nedeni buydu işte. Lale elini hiç bırakmasın istiyordu, bir kere alışınca bundan vazgeçmenin kolay olmayacağını hissediyordu. Lale'nin elinin hep elinde kalması gerçekleşmesi çok zor bir hayaldi onun için.

Lale açtığı kapıyı tutarak "Hadi geç içeri." dedi Batu'ya. Işıkları açtıktan sonra Batu'yu tekrar elinden tutup bahçeden geçirdi. Eve girdikten sonra sessiz adımlarla mutfağa geçtiler. Lale bir sandalyeye oturttu Batu'yu. Yanına çektiği bir sandalyeye de kendisi oturdu. Batu'nun yaralı eline sardığı havluyu açtı ve yüzünü buruşturarak baktı elindeki kesiğe. "Çok acıyor mu hala?"derken hafifçe sesi titremişti.

"Hayır." diyebildi sadece. Lale'nin kendisi için endişelendiğini görmek içini ısıtıyordu..

Lale usulca kesiğe dokundu. Kanaması durmuş gibi. Değil mi?" diyerek onay bekleyen gözlerini Batu'nun yüzüne dikti..

"Galiba." diye gülümsedi.

"Oh neyse... Bir an çok korktum hiç durmayacak diye."

Hafifçe eğilmiş, dikkatle Batu'nun elindeki kesiği inceliyordu. Başını kaldırınca deminden beri gözlerini ayırmadan onu izleyen Batu'yla göz göze geldiler. Batu nefes almaktan bile korkarak usulca diğer elini Lale'nin saçlarına götürdü. Parmakları Lale'nin buklelerine değdiğinde nefesini tuttu bir an. Yavaşça kulağının arkasına itti saçlarını.

"Çok korkuttum seni değil mi?"

Hırıltı gibi çıkan sesini kendi bile zor duymuştu. Lale'nin saçlarında duran elini ağır ağır kaydırarak getirip omzuyla boynunun birleştiği yerde durdurdu.

Lale hipnotize olmuş gibiydi, sadece Batu'nun gözlerine bakıyordu. Hiç sesi çıkmıyordu. Batu saçlarına dokunduğunda kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. Şimdi boyun çukurunda duran eli ise bir alev topu gibiydi sanki. Batu nabzının nasıl hızlandığını mutlaka fark etmiş olmalıydı. Konuşmaya kalkarsa sesinin çıkmayacağından korktuğu için sadece başını sallamakla yetindi.

Gözlerini bile kırpmadan onu izliyordu Batu.

"Özür dilerim."

Batu'nun nefesi yüzüne çarpınca içinde bir şey eriyip gitti Lale'nin. Bir de Batu baş parmağıyla usulca boynunu okşamaya başlayınca... hızla içini çekti. Kendini hiç iyi hissetmiyordu, bayılacak gibiydi sanki. Batu'nun yalnızca baş parmağının usul bir dokunuşuyla böyle kendinden geçmesi akıl alır şey değildi. Nabzı delicesine bir hızla atmaya başlamıştı ve boyun çukurunda duran eli sayesinde Batu'nun bunu fark etmemesi imkansızdı.

İstemeyerek de olsa güçlükle kendini geri çekti Lale. Nefesini toparlamak için birkaç kez üst üste yutkundu. "Ben annemlerin odasına bi bakıp geleyim. İlk yardım malzemeleri orada galiba." Batu'nun itiraz edeceğini az çok kestirmiş olacak ki onun cevabını beklemeden kapıya yönelmişti. Sonra birden durdu ve geri döndü. "Su ister misin?"

Batu başını iki yana salladı hayır anlamında. Su içecek hali falan yoktu. Lale'ye ilk kez dokunmuş olmanın verdiği tatlı sarhoşluk vardı hala üzerinde.

Lale ona kulak asmayarak dolaptan çıkardığı büyük bir bardağa su doldurup önüne bıraktıktan sonra hızlı adımlarla çıktı mutfaktan..Arkasından bakan Batu'nun gözlerinin kalçasına ve bacaklarına takıldığından haberi yoktu.

Birkaç dakika sonra geri geldiğinde Batu'nun bardaktaki suyun hepsini içmiş olduğunu görünce sürahiyi getirerek tekrar doldurdu bardağı Lale.

"Bak bir de 'istemiyorum' diyordun. Hadi bunu da iç." diyerek uzattı bardağı Batu'ya doğru. Tabii kendisi mutfaktan çıktıktan sonra bir türlü sakinleşemeyen Batu'nun o kocaman bardaktaki suyu, kontrolden çıkmaya başladığını hissettiği duygularını az biraz dizginlemek için bir dikişte içtiğini bilmiyordu. Üstelik bir işe de yaramamıştı ne yazık ki... Hala biraz önceki kadar heyecan içindeydi Batu.

Lale Batu'nun oturduğu sandalyenin önünde diz çöküp yere oturdu. Getirdiği malzemeler arasındaki oksijenli su ve pamukla önce yarasını temizledi. Daha sonra tüy gibi hafif dokunuşlarla getirdiği merhemi sürdü yaranın etrafına. Son olarak gazlı bez ve bandajla Batu'nun elini sarmaya başladığında elinin acısı azalmış olmasına rağmen kendini biraz öncekinden daha kötü hissediyordu Batu. Lale'nin dokunuşunu devamlı hissetmek ve hiçbir şey yapamadan böylece oturmak azap gibi geliyordu. Lale önünde diz çökmüş yarasıyla ilgilenirken aklından bin bir türlü şey geçiyor, kendini kontrol etmek giderek biraz daha zorlaşıyordu. Ne hissedeceğini şaşıracak kadar karmakarışık olmuşken Lale'nin eli, eline değdikçe içi bir tuhaf oluyordu. Bu kadar masumca bir dokunuştan bu denli etkilenmesi gerçekten çok garipti. Özellikle de daha önce herhangi bir yerindeki bir yaraya bakan kimseden bu kadar etkilenmediği düşünülürse!

Lale'nin durumu da ondan farklı değildi. Batu'nun yarasıyla uğraştığı süre boyunca gözlerini onun elinden ayırmamıştı çünkü Batu'nun ısrarcı bakışlarla kendisini izlediğini ve onunla göz göze geldiği anda elinin ayağının birbirine gireceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden bütün dikkatini Batu'nun elindeki kesiğe vermek için akla karayı seçmişti. Sonunda bandajı tamamen sarıp tokalarla sıkıştırdıktan sonra derin bir nefes aldı. "Bitti." dedi. "Nasıl oldu, fazla sıkıyor mu?"

Batu: Yok yok gayet iyi oldu. Eline sağlık." diye atıldı. Lale'nin tekrardan bütün dikkatini o bandaja vermesi istediği en son şeydi.

Buruk bir gülümsemeyle baktı Lale ona. "İyi o zaman. Geçmiş olsun." dedi ve doğruldu oturduğu yerden.

Batu'nun gözleri de onunla birlikte hareket ediyordu sanki. Lale ayağa kalkınca o da başını doğrultarak ona baktı. "Nereye?" diye engel olamadığı garip bir soru çıktı ağzından. Lale'nin öyle birden "geçmiş olsun" deyip kalkması moralini bozmuştu birden.

"Şunları annemlerin odasına bırakıp geleceğim." diye bir kez daha gülümsedi Lale ona.

"Haa... Tamam." dedi Batu utana sıkıla. Duygularını bu kadar belli etmek hiç ona göre değildi aslında ama Lale'nin yanındayken kendine engel olamıyordu. Özellikle de biraz önce olanlardan sonra...

Lale mutfaktan çıktıktan sonra onun merdivenleri çıkan ve üst katta dolanan ayak seslerini dinledi bir süre. Sonra geniş mutfağın içinde gezindi bakışları. Evin diğer kısımları gibi mutfak da oldukça büyük ve ferahtı. Kiler kapısına bir sürü yiyecek ve içecek torbası bırakılmıştı, tezgahlar da sıra sıra tabak çanakla doluydu. Gözleri bahçeye açılan kapının yan tarafındaki duvara asılmış birkaç çerçeveye takılınca oturduğu yerden kalkıp oraya doğru yürüdü yavaşça. Lale, abisi ve kardeşinin küçüklük fotoğraflarıydı bunlar. Babaları Lemi Bey'e sarılmış, poz vermişti üçü. Lena ve Daniel'ın beraber bir fotoğrafları vardı. Bir de Lale'nin Seymur ve Derya'yla birlikte poz verdiği bir fotoğraf... Altı-yedi yaşlarında olmalıydılar. Lale'nin bir elinde bir külah dondurma vardı, diğer kolunu da Seymur'un omzuna atmıştı. Yüzündeki afacan ifadeyi görünce sesli bir şekilde güldü Batu. Her şey bir anda nasıl değişmişti... Bir saat önce Seymur'la Lale'nin küçüklük resimlerine bakıp güleceğini söyleseler asla inanmazdı herhalde. Ama şimdi burada o resme bakarak gülümsüyordu işte.

"N'oldu neye gülüyorsun?"

Lale'nin sesini duyunca ona doğru döndü. Suç işlerken yakalanmış gibi mahçup bir ifade vardı yüzünde.

"Hiç öyle. Sizin küçüklük resimlerinize bakıyordum da."

Lale gülerek yanına geldi.

"Nasıl beğendin mi bari? Tam bir erkek fatmaymışım değil mi?"

"Hayır. O zaman da çok tatlıymışsın." derken bakışları Lale'nin yüzünde dolaşıyordu yine. Ve Lale bu bakışlar karşısında bir kez daha elini kolunu nereye koyacağını şaşırmıştı.

"Eee şey... Bir şey içmek ister misin? Ya da açsan yiyecek bir şeyler de var dolapta."

"Aç değilim sağol. Annenler baya alışveriş yapmış bugün galiba." dedi kilerin önüne dizilmiş torbaları göstererek.

"Yarınki davet için onlar."

"Ne daveti?"

"Melis'le Selçuk için davet veriyor bizimkiler. Annem dün size de söylemişti ya."

"Ha doğru..." derken yarın akşam da Lale'yle beraber olacağı garantilendiği için sevinmişti Batu. Sonra bir sessizlik oldu aralarında. İkisi de daha fazla ne konuşacaklarını bilemiyor gibilerdi. Gergin bir bekleyiş vardı havada. Ne olacağını bilmemenin yarattığı bir gerginlikti bu. Yan yana durdukça aralarındaki elektrik daha da artmış, elle tutulacak hale gelmişti.

Sessizliği kırmak için "Kendini nasıl hissediyorsun? Ağrıyor mu elin?" dedi Lale sonunda. Sabırsız yapısı nedeniyle sessizliğe biraz daha fazla dayanamayacağını düşünmeye başlamıştı.

"Ağrımıyor merak etme." diye gülümsedi.

"Bandajın sıkmıyor değil mi?"

"Sıkmıyor."

"İyi. Ee şey napalım o zaman? Partiye geri gitmek ister misin?" diye sordu çekingenlikle..

Batu isteksizce "Bana fark etmez. Sen ne yapmak istiyorsan bana uyar." dedi. Aslında hiç işine gelmiyordu o kalabalık partiye dönmek.. Lale'yle baş başa olmak çok daha cazip geliyordu ona ama.. Bunu Lale'ye nasıl açıklayabileceğini bilemiyordu.

Lale'nin duyguları da onunkilerden farklı sayılmazdı. Yanlarında başka ilimse yokken çok daha iyi anlaşıyorlardı Batu'yla, bugün bunu göstermişti ona. Sadece bu bile partiye dönmek istememesi için geçerli bir sebepti ama dile getiremezdi bunu. "Hadi çıkalım o zaman." derken sesine doğal bir hava vermeye çalışmıştı. Partiye dönme konusundaki isteksizliğini Batu'nun anlamasını istemiyordu.

Batu yarım ağızla "Olur çıkalım." dedi omuzlarını silkerek.

"Dur bir dakika ışıkları kapatayım. Sen çık istersen." dese de Batu çıkmamış ve onun tekrar yanına dönmesini beklemişti. Mutfaktan bahçeye açılan kapıdan ikisi aynı anda geçmeye çalıştıkları için hafifçe çarpışınca gülmeye başladılar. Ama sonra Batu'nun acıyla yüzünü buruşturduğunu görünce irkildi Lale.

"Eline bir şey olmadı değil mi?" diye telaşla sordu.

Batu onun kendisini bu kadar önemsemesi karşısında zevkten dört köşe oluyordu. "Olmadı olmadı." dedi rahat bir tavırla. "Kapıya değince biraz sızladı sadece."

"Hani bakayım?" diyerek elini yine ellerinin arasına aldı Lale. Kesik tekrar kanamaya başlar diye aklı çıkıyordu zaten. Bandajın üzerinde kan olmadığını görünce rahatladı. "Neyse bir şey olmamış gibi duruyor.. Ama biraz dikkat et n'olur."

Batu gülümsedi. "Tamam ederim." derken gözleri bir kez daha Lale'ninkilere kilitlenmişti.

Beyaz ay ışığıyla aydınlanan bahçenin ortasında, yaşadığı süre boyunca unutamayacağı kadar güzeldi Lale. Ve eli Lale'nin ellerinin arasındayken Batu artık kendine engel olabileceğinden emin değildi. Lale'ye doğru bir adım daha attı. Şimdi hiç olmadıkları kadar yakınlardı birbirlerine. Lale'nin nefesi Batu'nunkine karışmaya başlamıştı bile çoktan, ikisinin dudaklarından dökülen nefesler birdi artık. Lale Batu'ya karşı giyindiği zırhın her yerinden delindiğini hissedebiliyordu. Başına geleni kabullenmiş gibi bir savunmasızlıkla elleri yana düştü. Batu onun bu geri çekilişini hemen değerlendirmiş, biraz daha yaklaşmıştı ona. Lale'nin saçlarının arasındaydı şimdi yüzü. Bahçedeki hanım ellerinin kokusu sinmişti sanki Lale'nin saçlarına. Derin derin içine çekti. Lale kıpırdayamıyordu bile, bu defa kendini geri çekebilmesine imkan yoktu. Batu da bunu biliyordu ama yine de böyle bir şeye kalkışırsa engel olmak adına bileğini tutmuştu hafifçe. Parmakları usul usul Lale'nin bileğinin içini okşuyordu ve parmakları tenine her değdiğinde Lale'nin göğsü daha da hızlı inip kalkıyordu. Batu'nun yüzü hala saçlarının arasındaydı. Biraz geri çekildi sonra. Yeniden göz göze geldiler. Ay ışığının altında farklı bir parıltı vardı ikisinin de gözlerinde. Ve Lale'nin gözlerinde gördüğü bir şey Batu'ya ihtiyacı olan işareti vermişti ama yine de cesaret edemedi. Lale'nin dudaklarının tadına bakmak için yanıp tutuşmasına rağmen bir kez daha Lale'nin saçlarına yöneldi. Dudakları olabilecek en hafif dokunuşla Lale'nin yanağına değdiğinde Lale öyle bir ürpermişti ki Batu cesur davranarak dudaklarına yönelmediğine pişman oldu..Bir kez daha dokundu dudaklarıyla Lale'nin yanağına. Bahçenin ışıkları birden yanarak bütün büyüyü bozmasaydı daha fazlasını da yapmaya kararlıydı ama...

Ansızın yanan ışıklar karanlığın gizemini bozarak ikisinin de gözünü aldı. O ışıklar parladığı anda Lale'nin panikle kendini geri çekmesine neden olurken bahçe kapısından öfkeli bir ses yükseldi.

"Lale? N'oluyor burada?"

Bahçeyi inleten bu ses Lale'nin babası Lemi Bey'den başkasına ait değildi.


İçinden şansına okkalı bir küfür savurdu Batu. Tam da Lale'yi kollarına almak üzereyken olacak şey miydi şimdi bu? Daha kötü bir zamanlama olabilir miydi bilmiyordu. Bundan kötüsü herhalde Hilda Hanım'a yakalanmaları olabilirdi! Gerçi Lale'nin bembeyaz kesilen suratına bakılırsa babası tarafından yakalanmak da en az onun kadar kötüydü.

"B-babacım... Ne zaman geldiniz siz?" diye kekelerken nefes ritmini yeniden kontrol altına almaya çalışıyordu ama elinde değildi, Batu bütün dengesini alt üst etmişti.

"Bizim ne zaman geldiğimizi ne yapacaksın sen! Önce soruma cevap ver, bu çocuk burada ne arıyor? Karanlıkta ne yapıyordunuz siz?"

Lemi Bey Lale'ye bağırırken öldürücü bakışlarını Batu'ya dikmişti. Oysa Batu şaşkına dönmüş durumdaydı, birkaç dakika önce Lale'ye hiç olmadığı kadar yakınken şimdi babası tarafından sorgulanıyor olduğuna inanmak zordu. Bu sırada Mina Hanım'ın çaresiz bakışları Batu'yla Lale'nin arasında gidip geliyordu.

"Bir şey yapmıyorduk babacım. Batu'nun eli kesildi de... Ben de pansuman yapmak için bize getirdim.. Bak bandaj sardım hatta." diyerek Batu'nun elini tutup babasına gösterdi. Bu ani hareketi Batu'nun canının acımasına neden olmuştu ama ses çıkarıp daha fazla dikkat çekmeye hiç niyeti yoktu Batu'nun.

"Eee yani? Karanlıkta ne yaptığınızı cevaplamadın hala."

"Aslında işimiz bitmişti, evden çıkıyorduk Seymurlar'a gidecektik. Işıkları kapatmıştım ben o yüzden. Ama Batu elini kapıya çarpınca bandajına tekrar bir bakayım dedim. Hani oraya gittiğimizde yeniden kanamaya başlamasın diye..."

"O karanlıkta mı bakıyordun bandajına yani?" dedi Lemi Bey inanmayan bir tonlamayla.

"E nasılsa hemen çıkacağız diye ışıkları açmayayım dedim..." Babasını böyle ikna edemeyeceğini anlayınca yardım istercesine annesine baktı. Aksi takdirde burnundan soluyan adamcağızı sakinleştirmesi pek mümkün görünmüyordu. Mesajı alan Mina Hanım onlara doğru yürüyerek Batu'nun bandajlı elini tutup baktı.

"Lalecim baya sıkı sarmışsın bandajı." dedi Mina Hanım. "Canını acıtıyor mu?" diye sordu Batu'ya.

"Yoo hayır." dedi Batu sessizce.

"Nasıl kesildi elin?"

Batu "Eee..." diyerek yardım bekleyen gözlerini Lale'ye çevirdi. Mina Hanım zeki bir kadındı, halden anlardı. Cevabı zor bir soru sorduğunu anlamıştı, eşini daha fazla şüphelendirmemek için lafı geçiştirdi hemen.

"Neyse fazla derin bir kesik değildi demek ki. Yoksa kanamasını durduramazdınız. Geçmiş olsun Batu. Arsuz sana pek yaramadı galiba, her gün bir yerine bir şey oluyor." diye gülerek takıldı Batu'ya.

"Evet biraz öyle oldu." diyerek yarım yamalak gülümsedi. Arsuz ona yaramış mıydı yaramamış mıydı zaman gösterecekti. Dudakları usulca Lale'nin yanağına değdikten sonra hala normal ritmine dönememiş kalp atışlarına bakacak olursa net bir şey söylemek kolay değildi!

Lemi Bey "E bundan sonra dikkat edersin artık. Her yaralandığında bizim eve pansumana geleceksen işimiz var." dedi ters bakışlarla.

"Lemi!"

"Ne var Mina ya yalan mı? Dün de deniz anası çarpmamış mıydı bu oğlana? Hem ben anlamıyorum yani başka pansuman yaptırabileceği yer yok mu? Gecenin bu saatinde bizim evde ne işi var?" derken bakışlarını Lale'ye çevirmişti. Lale bir şey söylemeden başını öne eğdi. Bu tür konularda babasıyla zıtlaşmaması gerektiğini iyi bilirdi.

Onu böyle görmek dokunmuştu Batu'ya ama ne yapabileceğini de bilmiyordu. Söyleyeceği herhangi bir şey Lemi Bey'i daha da sinirlendirmekten başka bir işe yaramazdı ve ortalığı daha fazla kızıştırmak istemiyordu ama Lale'nin bu boynu bükük duruşu içini acıtmıştı.
Onun hala aval aval Lale'ye baktığını gören Lemi Bey iyice sinirlenmişti. "Hadi evladım pansumanın da yapıldığına göre oteline dön sen artık. Bir dahaki sefere de bizim eve değil sağlık ocağına falan git!"

Batu gözlerini Lale'den güçlükle ayırarak durduğu yerde şöyle bir kıpırdandı. "Ben... şey... Rahatsız ettiğim için özür dilerim."

"Ne rahatsızlığı Batucum aşk olsun... Lemi Amca'na bakma sen, biraz gergin o bugün." dedi eşine dik dik bakarak.

"Gergin falan değilim ben!"

"Neyse şey... ben gideyim artık." dedi Lale'ye bakarak. Lale üzgün gözlerle ona bakmış ve özür dilercesine başını yana eğmişti.

"İsabet olur!" diye homurdandı Lemi Bey.

"Yarın akşam yine bekliyoruz ama ona göre. Selçuk'la Melis için davet veriyoruz biliyorsun." Bunu duyan Lemi Bey'in suratı daha da asılmıştı, itiraz edecek bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama Mina Hanım tek bir bakışıyla susturdu onu. "Sen de geleceksin değil mi Batu?"

Batu hemen "Gelirim tabii." derken dünden hevesli olduğunu biraz fazla belli ettiğini düşünmeye başlamıştı. Lemi Bey kafasını koparmak istiyormuş gibi bakıyordu kendisine çünkü.

"Yarın görüşüyoruz o halde."

"Hadi hadi lafı uzatmayın." diyerek yine araya girdi Lemi Bey. Batu'nun ne eşiyle ne de kızıyla iki çift laf etmesien bile tahammülü yoktu anlaşılan.

Batu onu daha fazla sinirlendirmemek için eli mahkum bahçe kapısına doğru yürümeye başlayınca Lale de arkasından seyirtmişti ki babasının sesiyle durmak zorunda kaldı.

"Hayırdır Lale sen nereye?"

Masum masum babasına baktı Lale. "Şey babacım Seymurlar'da parti var ya bu akşam. Oraya gidecektim ben de..." derken babasının bakışları karşısında yüzündeki masum ifade gibi, sesi de git gide zayıflamış ve sonunda kaybolup gitmişti.

"Sen hiçbir yere gitmiyorsun, geç içeri." dedi babası otoriter bir sesle.

"Ama..." diye itiraz edecek oldu Lale.

"Lale! Sabrımı zorlama istersen!" diye gürledi Lemi Bey.

Sonra öfke dolu bakışlarını tekrar kendisine çevirince Batu Lale'ye son bir kez baktı. Ama bu son bakış bir türlü bitmek bilmeyince Lemi Bey yine yükseltti sesini.

"Hadi evladım oteline git artık, biz de yatıp uyuyacağız!"

Batu çaresizce içini çekerek sessizce "Yarın görüşürüz." dedi Lale'ye ve ona son bir kez daha baktıktan sonra bahçe kapısına doğru yürüdü. Lemi Bey'in yanına geldiğinde bir an duraklamış ve "İyi akşamlar." diyecek olmuştu ama Lemi Bey lafı ağzına tıktı.

"Hadi hadi güle güle!" dedi ve Batu'nun arkasından bahçe kapısını sertçe kapatıp sürgüyü çekti.

Beş dakika önce Lale'yi öpmek üzereyken yüzüne kapanan bahçe kapısına bakakalmıştı şimdi Batu.

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 42.4K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
1.6K 246 21
Aşkın labirentlerinde kaybolmaya hazır mısınız? "Av mısın Avcı mı?" romanı, okuyucularını tutkulu ve karmaşık bir aşk hikayesinin kalbine davet ediyo...
82.1K 203 1
ilk aşk ilk göz agrısı
227K 6.5K 55
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...