Limon Çiçekleri 110. Bölüm

3.2K 186 265
                                    

"Laloşcum iyisin değil mi?"

Dalgın gözlerle odanın penceresinden bahçeyi izlemekte olan Lale Melis'in ne sorduğunun pek farkında olmamasına rağmen onu rahat bırakması için belli belirsiz başını salladı.

"Biraz daha su iç hadi, o kadar kustuktan sonra vücudunun ihtiyacı vardır."

Lale yine hiç dinlememişti Melis'i ama gözünün ucuyla ona uzattığı su şişesini görünce ikiletmeden şişeyi alıp birkaç yudum içti.

Selçuk biraz önce Batu'yu kontrol etmek için odadan çıkmış, çıkmadan önce elinden geldiğince Batu'yla konuşmaya çalışacağına dair de söz vermişti Lale'ye. Nişanın bitmek üzere olduğu, misafirlerin yavaş yavaş otelden ayrıldığı lobiden gelen seslerden belli oluyordu zaten. Batu'yu bulup konuşmaya çalışacaktı onunla, Lale'ye söz vermişti. Batu'yu bulunca Melis'e mesaj atıp haber verecekti. Ancak Lale'nin yine de içi hiç rahat değildi. Batu'nun Timuçin'in oteline gittiğini en başından beri bildiğini öğrenmek onda şok etkisi yaratmıştı, bunu bir türlü hazmedemiyordu. Batu'yla günlerdir yaşadıkları atışmalar, kavgalar, laf çarpmalar kafasının içinde tekrar tekrar canlanıyor; bu son öğrendiklerinin ışığında Batu'nun davranışlarına yeni bir anlam yükleyip yüklememesi gerektiği konusunda büyük bir duygusal karmaşa yaşıyordu. O beach party'de karanlığın içinden çıkıp bir anda yolunu kesen, "Nereden geliyorsun sen böyle?" diye ona hesap soran Batu yine Timuçin'in yanından geldiğini sanmış olabilir miydi? O siniri, agresifliği, buz gibi bir sesle "sigara içmek biraz masum kaçıyor yaptıklarının yanında." demesi... Tabii ya, kesin öyle sanmıştı işte! Başka bir açıklaması yoktu. Ah Batu, Melis'in dediği gibi dün akşamüzeri eskiden yaptığı gibi mahzun mahzun beklemiş miydi gerçekten evin önünde? Gerçek olabilir miydi bu? Onu üzdüğüne üzülen o durgun halini öyle çok özlemişti ki... Ona kıyamayan bakışlarını, kendini affettirmek için ona şımarıp sırnaşmasını... Çok eskide kalmış bir gün ona "'lale' kurur kalırsa 'batu' yaşamaz zaten, ölür." dediği o an aklına düşüverdi ansızın. O ev, o banyo, Batu'nun ona getirdiği papatyalar, annesi ve abisiyle yaşadığı tartışmaları ondan saklamak için verdiği uğraşlar, Batu'nun eve geldiğindeki o derbeder hali gözlerinin önüne gelince burnunun direği sızladı. 'Lale' gerçekten kuruyup kalmıştı da 'Batu' için ne denebilirdi onu bilmiyordu!

Melis'in kolunu dürtüklediğini hissedince daldığı düşüncelerden mecburen sıyrılarak ifadesiz bakışlarla ona döndü.

"Hıı?" dedi kuru bir sesle. "Ne var?"

"İki saattir sesleniyoruz, duymuyorsun! Gerçekten iyi misin sen? Ateşin mi çıktı yine yoksa?" diyerek endişeyle elini Lale'nin alnına götürdü Melis. Beklediğinin aksine eli Lale'nin buz gibi tenine değince rahat bir nefes aldı. "Neyse ateşin yok ama bu sefer de buz kesmişsin Lale! Biraz sakinleş artık ne olursun ya." dedi saklayamadığı bir endişeyle. "Hadi şu sudan biraz daha iç n'olur." diyerek bir kez daha su şişesini ona doğru uzattı.

"İstemiyorum Melis." diyerek başını çevirdi Lale. "Selçuk hala bir şey yazmadı mı?" dedi sonra incecik bir sesle. "Batu'yu bulamamış mı?"

Melis rahatsızlıkla oturduğu yerde kıpırdandı.

"Hayır." dedi. "Ama nasılsa yazar birazdan, sen buradayken nereye gidecek ki Batu?"

Kısa bir sessizlik oldu. Lale yine kendi dünyasına dalıp gitmişti ama anlaşılan bu sırada Melis ve İrem arasında sessiz bir iletişim kurulmuş, sonunda çekingen bir sesle konuşmaya başlayan İrem olmuştu.

"Lale?" dedi küçük bir sesle. "Çok mu kızdın bana?"

Lale yavaşça dönüp İrem'e bakarken dudaklarında belli belirsiz bir tebessümün kırıntıları vardı.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin