Limon Çiçekleri 101. Bölüm

2.1K 174 216
                                    


Babası, salondaki piyanonun hemen karşısındaki uzun yemek masasının başında oturmuş, önündeki kaytaz böreğini büyük bir iştahla mideye indirirken annesi gülümseyerek onu izliyor, bir yandan da sakin sakin bir şeyler anlatıyordu. Arada bir dönüp kendisine bakarak gülümsediğine göre onun da bütün dikkatiyle bu konuşmayı dinlediğini zannediyor olmalıydı, oysa gerçek hiç de öyle değildi. Annesi babasıyla konuşurken o, masanın yanındaki geniş camlı pencerenin tam karşısında, denizin hemen önünde bütün heybetiyle dikilen otele endişeli bakışlar atıp duruyordu. Kucağında duran telefonuna arada bir fırlattığı kaçamak bakışlardan sonra yüzü renkten renge giriyor, bu kez bastırmakta güçlük çektiği daha büyük bir kaygıyla yeniden gözlerini pencereye çevirip otele bakmaya başlıyordu. Her ne kadar endişesini saklamak için elinden geleni yapsa da sonunda olan oldu. Telefonuna gelen son mesajı okuduktan sonra önce gözleri kocaman açılıp sonra da başını hızla kaldırarak yerinden fırlayacak gibi duran gözlerle otele baktığında annesinin sabırsız sesini duydu.

"Lale sen nereye bakıp duruyorsun öyle kızım?"

Lale gözlerinden okunduğuna emin olduğu paniği bastırmaya çalışarak annesine dönüp gülümsedi.

"Hiiiç." dedi. "Deniz çok güzel görünüyor da, ona bakıyordum."

Babası büyük bir iştahla ağzındaki lokmayı yutarken sandalyesini çevirip pencereden dışarı baktı. Bir an için Lale'nin yüreği ağzına geldi, biraz önce gördüğü şeyi babasının da gördüğünü düşünmek bile istemiyordu!

Babasının "Hakikaten ya." dediğini duyunca rahatlar gibi oldu. Zaten görse bile. Bu mesafeden gördüğü şeyin ne olduğunu nasıl anlayabilirdi ki?

"Beni buraya oturttun, sayende denize sırtımı dönmüş oldum hiçbir şey göremiyorum Mina!"

"Ben mi dedim sana buraya otur diye? Ben mutfaktaki masayı hazırlamıştım zaten, sen tutturdun ille salonda yiyelim diye!"

"Ne yapayım canım, seviyorum bu masada yemek yemeyi." diyerek halinden hoşnut gözlerini salonda gezdiriyordu ki kucağında duran telefonuyla bir şeyler yapan Lale gözüne çarpınca kaşları çatıldı Lemi Bey'in. "N'apıyorsun sen öyle Lale? Yemek vakti niye telefonunla oynayıp duruyorsun?"

Lale içinden gözlerini devirse de fazla şüphe çekmemek adına meleksi bir gülümsemeyle babasına baktı.

"Haklısın babacım da ne yapayım, eski bir arkadaşım mesaj attı da onunla konuşuyordum."

Lemi Bey'in sesi haşin bir tona bürünüvermişti bile çoktan. "Kimmiş o eski arkadaş?" dedi ters ters. "Biz tanıyor muyuz?!"

"Evet." dedi Lale bütün doğallığıyla. "Lisede Mersinli bir arkadaşım vardı ya hani, hep anlatıyordum; Esra."

Lemi Bey bir an durup düşündü. Hafızası onu yanıltmamış olacak ki hemen sonra "Haa." dedi. "Şu babası avukat olan kız."

Babasının, bütün arkadaşlarının ailelerini araştırma huyunu bir kez daha hatırlayan Lale buna yine sinir olsa da şu an için bunun üzerinde durmaktan çok daha önemli dertleri olduğu için yeniden gülümsedi.

"Evet o." Dedi. "Aslında İstanbul'da çalışıyor da hafta sonu ailesini görmeye buraya gelmiş. Benim de artık burada olduğumu bildiği için mesaj atmış, 'bir-iki saat görüşelim mi' diyor."

"Ailesini görmeye geldiyse onlarla olacağına niye senle görüşmek istiyor? Annesiyle babasıyla vakit geçirse ya!"

"Off Lemi!" diye araya girdi Mina Hanım. "Lale bitti şimdi de arkadaşlarının hayatına mı karışmaya başladın?"

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin