Limon Çiçekleri 100. Bölüm

1.4K 153 178
                                    

İrem hayretle büyümüş gözlerle karşısında dikilmiş, cehennem gibi kapkara bakışlarını üzerinden ayırmadan kesik kesik soluklanan bu adama bakıyordu. Neden gecenin bu saatinde, bu kadar kendini kaybetmiş bir halde kapısına dayandığı hakkında bir tahmini vardı fakat yine de gördüklerine hala inanamıyor gibiydi. Günlerdir onu tanıyamıyor, nasıl bu kadar acımasız olabildiğine bir türlü akıl sır erdiremiyordu. Onun bildiği tanıdığı, doğduğu günden beri hayatında olan, her zaman çok sevdiği, bir o kadar da saydığı ve çekindiği, son bir buçuk-iki yıldır ise yaşadığı aşka, sevdiği kadına sahip çıkışına hayran olduğu Batu Abi'si için ne düşüneceğini şaşırmışken şimdi gecenin bu saatinde kapısına dayanması karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Dün geceden sonra artık ondan ümidi kesmişti. Telefonda avaz avaz bağırarak Lale'nin Timuçin'in oteline gittiğini söylemesinden sonra önce bir sessizlik olmuş, sonra telefon büyük bir gürültüyle suratına kapanınca İrem hırsından çıldıracak gibi olmuştu. Daha birkaç ay önce Lale'ye dünyanın sekizinci harikasıymış gibi hayranlık dolu gözlerle bakarken şimdi onun başka biriyle beraber olacak olmasına bu kadar kayıtsız kalışına, bu kadar umursamaz olabileceğine inanamıyordu. Lale'nin Timuçin'in arabasına binerkenki o çaresiz hali gözlerinin önünden gitmediğinden bundan ona bahsetmek istememişti. Kendisinin boşboğazlığı sayesinde Batu'nun onun Timuçin'in oteline gittiğini bildiğini ama bildiği halde hiçbir şey yapmadığını Lale'ye söyleyemeye dili varmamıştı. Onu bir kez daha yıkmak istememişti. Zaten Batu'ya haber verdiği için de kendine çok kızmıştı. Keşke hiç karışmasaydı. Neden aramıştı ki sanki Batu'yu?! Aramıştı da ne olmuştu? Lale'nin Timuçin'le gittiğini duyunca her şeyi bırakıp oraya koşacağını, Lale'yi kolundan tuttuğu gibi sürükleyip oradan çıkaracağını ummuştu ama hiçbir şey umduğu gibi olmamış, Batu direkt telefonu suratına kapatmıştı. O da son çare olarak Levin'i aramak zorunda kalmıştı bu yüzden. Bugün Lale'ye bu konuyla ilgili tek kelime bile etmek istememesi de bu yüzdendi. Ona daha fazla yalan söylemek istemediğinden elinden geldiğince bu konuyu açmamaya gayret etmişti. Ama şimdi Batu gecenin bu saatinde ansızın patlayan bir fırtına gibi gelip kapısına dayanınca ne düşüneceğini şaşırmıştı.

O bunları düşünürken Batu ise zehir zemberek bakışlarla süzüyordu onu. Sonra birden, içeri davet edilmeyi bile beklemeden, İrem'i şöyle bir ittikten sonra içeri daldı. Kapıyı da arkasından sertçe kapattı.

İrem artık daha fazla dayanamayacaktı.

"Batu Abi sen iyi misin?" diye sordu yavaşça. Çünkü bu halinden gerçekten ürkmüştü. Ona asla zarar vermeyeceğinden adı gibi emin olsa da Batu'nun hali hal değildi. Önüne çıkan herkesi çiğneyip geçebilecek kadar gözü dönmüş, korkutucu bir görüntüsü vardı.

Batu sert adımlarla odanın ortasına doğru yürüdü. Sonra geri döndü. Gelip İrem'in tam karşısına dikildi. Sert sert baktı ona. Sonra tekrar geri döndü. Odanın içinde volta atmaya başladı. Arada bir sertçe boynunu ovuşturuyor, sonrasında ise ellerini yumruk yapıp sıkarak tırnaklarıyla oynayıp duruyordu. Şu haliyle tımarhaneden kaçmış gibi göründüğü kesindi ve İrem şaşkınlık içinde onu izlerken ne yapacağını iyice şaşırmıştı.

"Batu Abi?" diye seslenmeyi denedi bir kez daha.

Ama Batu onun yüzüne bile bakmadı. Bir kez daha sertçe boynunu ovuşturduktan sonra sanki nefes alamıyormuş gibi aniden balkon kapısına attı elini. Kapıyı hızla açtığı gibi kendini can havliyle balkona attı. Ellerini balkon demirlerine dayayarak başını öne eğdi. Sessiz adımlarla arkasından gelerek balkona çıkan İrem onun hırıltılı derin soluklar alıp verdiğini duyabiliyordu. Yanında durup ona şöyle bir baktıktan sonra tekrar içeri girdi. Biraz sonra döndüğünde elinde küçük bir pet şişe su vardı.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin