Limon Çiçekleri 36. Bölüm

3K 301 66
                                    

Lale belli etmemeye çalışsa da Batu'nun öfkesinden korkmuştu, hem de öyle böyle değil baya korkmuştu. Onu daha fazla kışkırtmak istemiyordu, şu anda istediği en son şey babasının uyanıp pencereye çıkarak onu gecenin bu saatinde Batu'yla birlikte görmesiydi. Bu yüzden Batu'ya daha fazla sinirlenmesi için bir neden vermek istemiyordu. Ayrıca babasının duyma tehlikesi olmasa bile Batu'nun öfkesinden gerçekten de ürkmüştü.
Batu'nun parmakları kolunu bırakmamacasına kavramışken için onu sakinleştirmek için başka bir yol denemeye karar verdi.

"Batu lütfen kolumu bırakır mısın?" dedi sakin olmaya çalışan bir sesle. Ürkek mavi gözleri kocaman açılmıştı.

"Bırakmıyorum! Bırakırsam yine kaçacaksın, bu sefer de koşup eve gireceksin değil mi? Bilmiyorum ben sanki." derken Lale'nin sakin sesinin aksine o hala sinirliydi. Öfkeyle büyüyen gözlerine bakılırsa Lale'yi kolay kolay bırakacağa benzemiyordu.

Lale sonunda sitemle "Ama gerçekten canımı acıtıyorsun!" deyince Batu parmakları ateşe değmiş gibi birden bırakıverdi Lale'nin kolunu.

Lale bir yandan Batu'nun parmaklarının kolunda bıraktığı zararı inceliyor bir yandan da sitemkar bakışlarla onu süzüyordu. "Artık nasıl tuttuysan şimdiden kızarmış bile. Yarın sabah sayende kocaman iz olacak kolumda."

Batu "Abartma istersen." dese de pişmanlıkla yüzünü buruşturmuştu bile çoktan.

"Sen kolumu öyle tuttuktan sonra kızarmaması garip olurdu zaten. Şuna bak." dedi biraz ilerdeki elektrik direğinden yayılan ışığa doğru dönerek. Batu net bir şekilde görebiliyordu şimdi Lale'nin kolunda oluşan kızarıklığı.

"Bak işte. Abartıyor muymuşum?"

Batu dudaklarını ısırarak Lale'nin koluna baktı bir süre. "Özür dilerim." dedi duyulur duyulmaz sesiyle.

Sonra birdenbire Lale'yi bu kez yavaşça kollarına alarak sarıldı ona. Lale'ye karşı günlerdir içinde biriktirdiği öfke fırtınası son olaylarla birlikte kasırgaya dönüşmüş, hiç istemediği şekilde patlak vermişti. Paris meselesi yüzünden zaten öfkesi burnundayken bir de Lale'yi Cemal'le birlikte yürürken görünce adeta kendini kaybetmişti ama yaptığından gurur duymuyordu tabii ki. Lale'nin kolunu morartana kadar sıkmak falan istememişti aslında ama ne yaptığının pek farkında değildi. Evet çok sinirliydi ona ama sinirini kolunu öyle sıkarak göstermek istememişti! Nasıl olmuştu da iki gün önce öpücükler bıraktığı o kolu kızartacak kadar sıkabilmişti, bilmiyordu. Taş gibi ağır bir pişmanlık gelip oturmuştu midesine. Aklına gelen tek şeyi yaparak Lale'ye sarılmıştı. Lale'yi kollarına aldığı anda günlerdir içine attığı öfkesi eriyip yok olmuştu.
Yüzünü Lale'nin saçlarının arasına gömerek boğuk bir sesle "Özür dilerim." dedi yine.

Lale'nin evin önündeki arabayı gördüğünden beri duyduğu korku ve endişe silinip gitmişti şimdi. Batu'nun kollarında kendini hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu. Biraz daha sokuldu ona. Böyleyken öyle rahat öyle huzurluydu ki... Ama arabayı üstüne sürdüğü o an gitmiyordu gözlerinin önünden. Batu'nun "özür dilerim" diyen sesini duyduğunda yavaşça çekildi kollarından ve ona baktı.

Lale birden kollarından sıyrılınca kendini çıplak kalmış gibi hissetti Batu. Buraya ne için geldiğini unutmuştu zaten bir an için. Üstüne bir de Lale'nin kuşkuyla havaya kalkan kaşlarını görünce yine yüzünü buruşturdu. "Bakma öyle. Özür diliyorum işte."

"Korkudan aklım çıktı senin yüzünden. Meydi öyle karanlıkta beklemeler falan? Niye böyle şeyler yapıyorsun, sinir hastası mısın sen?"

Birkaç dakika öncesine göre sakinleşmiş görünen Batu bu sözler üzerine tekrar parladı. "Ya sen nasıl zeytinyağı gibi üste çıkıyorsun ya? Yaptıklarından sonra nasıl hesap sorabiliyorsun bana? Esas sen sinir hastası mısın Lale? Durup dururken Paris'e yerleşmek de nereden çıktı!?"

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin