Limon Çiçekleri 47. Bölüm

1K 128 64
                                    

Lale büyük bir dikkatle, karşısında oturan ve heyecanla elini kolunu sallayarak bir şeyler anlatan adamı dinliyormuş gibi görünse de aslında aklı çok uzaklardaydı. Bu şık restoranda daha iki saat önce tanıştığı bu adamla baş başa ne yaptığını hala anlamış değildi. Öyle bir emrivakiye getirilmişti ki itiraz edecek fırsatı bile olmamıştı. Kalkıp gitmek istiyor ama anlattığı şeye kendini fena halde kaptırmış adamı susturup bir şey de söyleyemiyordu. Neden kalkıp gitmek istediğini de bilmiyordu aslında. Biraz fazla konuşması dışında gayet düzgün birine benziyordu Alex. Zaten öyle olmasa Stella ve Gabriel onları tanıştırmak için binbir dolap çevirmezlerdi herhalde. Lale'nin böyle bir şeyi asla istemediğini bildikleri halde allem etmişler kallem etmişler ve sonunda bir şekilde onları buluşturmayı başarmışlardı. Lale'nin de dalgınlığına gelmiş, onların böyle bir şeye kalkışacaklarından hiç şüphe etmediği için saf saf bu akşam yalnızca Stella ve Gabriel'le yemek yiyeceğini zannederek gelmişti buraya. Gerçi gün boyunca ikide bir arayan Stella'nın akşam mutlaka şık bir şey giymesi için baskı yapmasından kuşkulanması gerekirdi belki de ama böyle bir dolap çevirdikleri hiç aklına gelmemişti ki. Bu aralar pek aklının başında olduğu söylenemezdi zaten.

Dört-beş hafta önceki o telefon konuşmasından sonra Lale defalarca Batu'yu aramış ama her zamanki gibi cevap alamamıştı çünkü Batu'nun telefonu hep kapalıydı. Gönderdiği mesajlar da iletilmiyordu. Her zaman olduğu gibi yine Selçuk'un yardımına başvurduğunda ise umduğunu bulamamıştı bu kez. Selçuk kem küm ederek kendisinin bile Batu'yla çok nadiren görüşebildiğini, onun genelde hep ablasının yanında olduğunu ve Lale'nin adı geçtiğinde hemen konuyu kapattığını anlatınca, korktuğunun başına geldiğini anlayan Lale'nin morali çökmüştü. Batu'dan ilk kez duyduğu o sözler, sesindeki daha önceden hiç duymadığı o uzaklık... Demek bir anlık öfkeyle söylenmiş sözler değildi onlar. "Seni bir daha rahatsız etmeyeceğimden emin olabilirsin." demişti. Ve şimdi adını bile anmadığına göre demek ki söylediklerinde ciddiydi. Onu hiç aramadığı gibi kendi telefonunu da açmıyordu. Halbuki Lale, ona sürpriz yapmak için bir-iki günlüğüne de olsa Adana'ya gidebilmek adına hazırlık yapmaya başlamıştı. Büyükelçilikle konuşup duruyordu, vize işini halleder halletmez gidecekti. Hatta halledemezse de gidecekti, geri dönecek ne vardı ki burada? Batu'ya o konuda sonuna kadar hak veriyordu. Fazla zorlamanın alemi yoktu, vize problemi hallolmasa bile gidecekti artık! Ama kim için. ne için gidecekti ki? Kendisiyle konuşmak bile istemeyen Batu için mi?

Selçuk birkaç defa onları konuşturmayı denemiş ama bir türlü başarılı olamamıştı. Onun bu beceriksizliğine sinirlenen Melis'in de araya girmesiyle sonradan kendisinin bir suçu olmadığını, Batu'nun hiçbir şekilde Lale'yle konuşmak istemediğini söyleyince Lale'nin ümitleri de artık sıfırı tüketmişti. Bir daha aramadı Batu'yu. Tamam anlıyordu, zaten askerdeyken bile Batu çok bunalmış durumdaydı. O halinin üstüne bir de ablasının rahatsızlığı eklenince tamamen kendini kaybetmişti ama bu neydi şimdi böyle? Artık gerçekten yorulmuştu. Kapalı tutulan telefonlar, iletilmeyen mesajlar... Daha önce de "seni bir daha aramayacağım" dediği olmuştu ama sonra numarasını gizleyerek bir şekilde hep aramıştı. Oysa şimdi Selçuk konuyu açtığında tek kelime etmeden lafı kapatıyordu. Telefonunu devamlı kapalı tutuyordu. Ne söyleyeceğini duymaya bile tenezzül etmiyordu beyefendi! Tüm bunlara şimdi bir de adını bile ağzına almaması eklenmişti. Demek kendisiyle konuşmak istemiyordu. Peki öyle olsundu o zaman!

Aldığı kararı uygulayarak aramıyordu artık onu. Ama bu düşünmediği anlamına gelmiyordu ki. Selçuk'tan öğrendiği kadarıyla ablası artık çok daha iyiydi, hastaneden çıkıp eve dönmüştü ama hamileliğinin son haftalarında olduğundan ailesi başından ayrılmıyordu. Batu'nun da askerden döndüğü ilk günlere oranla çok daha iyi göründüğünü söylemişti. Gerçi bu Lale'yi neden ilgilendiriyordu ki? Batu onunla konuşmak bile istemiyordu! Ve Lale gün geçtikçe kendini daha kötü hissediyordu. Evini, ailesini özlemişti. Burada böyle tek başına uğraşıp durmaktan yorulmuştu. Telefonda kızının sesinin ne kadar durgun geldiğini fark eden Mina Hanım'ın gönlü onu daha fazla yalnız bırakmaya el vermemiş, uçağa atlayıp kızının yanına gelmişti. On gündür buradaydı, daha dün akşam dönmüştü. Annesini görmek Lale'ye iyi gelmişti. O bir şeylerden şüphelenmesin diye olur olmadık anlarda ağlayamıyordu da artık. Annesine karşı oynadığı oyun sonuç vermiş, onu üzmemek adına devamlı gülümsemek için kendini zorlaması sonunda gerçekten de kendini biraz olsun daha iyi hissetmeye başlamıştı. Ama Batu'nun o son sözleri aklına geldikçe resmen içi sızlıyordu.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin