Limon Çiçekleri 50. Bölüm

1.4K 137 41
                                    

Derya sabırsızlıkla ceketinin cebindeki telefonunu çıkarıp saatine baktıktan sonra kaşlarını çatarak içeri doğru bağırdı. "Lale, hadi iyice geç kaldık ama ya!"

"Tamam ya iki dakika bekleyemedin Derya, geliyorum işte." diyen sesi geldi Lale'nin içeriden ve on saniye sonra da koyu kızıl-kahverengi arası saçlarıyla kendisi. "Geldim işte hazırım, çıkalım hadi."

Derya onu görünce şöyle bir baktı yine saçlarına. "Ay hala alışamadım ben şu saçlarına."
deyince bu kez çatılan kaşlar Lale'ninkilerdi.

"Derya bak seni öldüreceğim ama! "Boya boya, değişiklik olsun" diyen sen değil miydin?? Yoksa ben durup dururken saçımı boyatmaya nasıl cesaret edebilir miydim? Şimdi de yok "alışamadım" da yok "hiç sen gibi değilsin" de diye saçma sapan konuşarak sinirimi bozuyorsun." diye çıkıştı hala kendisine bakmakta olan arkadaşına.

"İyi be bir şey demedik. Sadece seni hep kahverengi saçla görmeye alıştığım için kızıl biraz değişik geliyor ne bileyim." diyerek omuzlarını silkti.

"Hani o "kızıl" değildi, "bakır"dı?" dedi Lale gitgide artan bir sinirle.

Derya kırdığı potu fark etmişçesine dudaklarını ısırdı. Bunu gören Lale'nin öfkesi daha da arttı. "Sana saçımı asla kızıla boyamak istemediğimi söylemiştim! Gittin zorla bu rengi aldırdın bana! Hani kızıl değildi bu renk?"

"E tamam değil zaten. Bakır işte. kutunun üstünde de öyle yazıyordu." dese de pek ikna edici olduğu söylenemezdi. Kutunun üstünde ne yazıyor olursa olsun, o rengin şu an Lale'nin saçında bakır değil de düpedüz kızıl rengini aldığını bir kere kaçırmıştı ağzından.

"Derya sana inanmıyorum ya." diyerek iki gündür belki beş yüzüncü kez kapının yanındaki vestiyerin boy aynasının önüne geçerek saçlarını incelemeye başladı Lale. "Bakır falan değil, bildiğin kızıl işte bu renk." dedi saçından bir tutam tutarak.

"Yok canım ne kızılı." demeye çalıştı ama cılız sesi Lale'nin bağırtıları arasında kayboldu gitti.

"Saçımı o Başak denen kadınla aynı renge boyamış oldum senin yüzünden. Hem de Melis'in düğününden üç gün önce!" diyerek Derya'ya aynadan zehir zemberek bir bakış yolladıktan sonra ona doğru döndü. "N'olacak şimdi? Eski rengime nasıl döneceğim ben? Saçımın o kadınla aynı renk olmasını istemiyorum. Ne yapacağım şimdi?"

"Ya saçmalama o kızın saçı açık kızıl bi kere. Hatta neredeyse turuncu! Seninki ise koyu kızıl. Çok daha asil bir renk. 'Soğan kabuğu' falan diyorlar sanırım. Hatta düpedüz bakır rengi işte."

"Neresi bakır bunun ya, bakır rengi böyle mi olur?"

"Ya tamam bakır değil ama koyu kızıl. O kızınki gibi havuç turuncusu değil."

"Yok bir de onunki gibi olsaydı." diye sesinin çıktığınca bağırdı Lale. Onun bu tepkisi karşısında Derya da olduğu yerde küçülmüş, sinmişti. "Senin lafını dinlediğim için kabahat bende zaten. Ne anlarsın sen saç renginden falan! Sana yüz kez dedim kendimiz boyayacağımıza adam gibi bir kuaföre gideyim diye. "Yok yok evde hallederiz, o kadar para vermeye ne gerek var" dedin. Kırk yıllık kuaförsün sanki. Al işte saçım resmen kızıl oldu senin yüzünden. Herkes ne düşünecek şimdi, o kadına özendiğimi falan zannedecekler." diye aynadan Derya'ya ters ters bakarak tam gaz söylenmeye devam ederken "herkes"le tek bir kişiyi kast ettiği çok açıktı ama günlerdir olduğu gibi yine kaçınıyordu onun adını ağzına almaktan.

"Ya ben sen boşuna o kadar para verme diye demiştim." dedi Derya cılız bir sesle. "Paris'teki sefaletini zaten kendi gözlerimizle gördük. Burada da hala ne yapacağına karar vermedin, bir de saçını boyatmak için zora girme diye düşünmüştüm."

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin