Limon Çiçekleri 72. Bölüm

1.4K 127 65
                                    




Bir hafta kadar sonra, akşama doğru Batu şantiyedeki odasında masasının başında oturuyor, bilgisayarında pür dikkat bir şey okuyordu. Kendini baya kaptırmıştı, bir an önce cevaplaması gereken bir mail okuyordu çünkü. Fakat birden dışarıdan babasının o meşhur kahkahası ve akabinde Lale'nin utangaç gülüşü kulağına çalınınca bütün dikkati dağıldı. Bilgisayardan başını kaldırdığı anda yüzüne derin bir gülümseme yayıldı. Koltuğundan kalkıp pencereye doğru yürüdü. Jaluzi perdeleri aralayıp dışarıya baktığında Lale'yi başında sarı bir baretle, babasının yanında inşaat alanını turlarken görünce gülümsemesi bütün suratını kapladı. Hızlı adımlarla odasından çıkarken kendi kendine sırıtarak Lale'yi kendisiyle beraber işe gidip gelmeye ikna etmekle ne kadar doğru bir iş yaptığını düşünüyordu.

Lale geçen haftadan beri her sabah kendisiyle şantiyeye gidip geliyordu. Ama hep çok tedirgindi. Özellikle ilk gün gelir gelmez hemen içeriye odasına kaçmış, akşama kadar da oradan çıkmamıştı. Kimsenin kendisini görmesini, fark etmesini istemiyordu. Sonraki günler ilk güne kıyasla biraz daha rahat olsa da yine de tedirginliği her halinden belli oluyordu, kendince fazla ayak altında dolaşmamaya çalışıyordu. Ve onun bu huzursuzluğu Batu'nun çok canını sıkıyordu. Çünkü Batu ne derse desin Lale yine de rahat edemiyordu burada. Abisi, yengesi ve en kötü ihtimalle annesi her gün onunla beraber şantiyeye gidip geldiğini duyacak da ters bir laf edecekler diye adeta aklı çıkıyordu. Bu konuda her sabah küçük bir tartışma yaşıyorlar, Lale her gün bıkmadan usanmadan "Ben bugün gelmeyeyim." diyordu Batu'ya ama Batu ne yapıp edip onu götürmeyi başarıyordu. Bu aralar Batu'nun şantiyede işi başından aşkın olduğu için Lale bazen onun fazla işinin olmasını fırsat bilerek kuaföre veya alışverişe gideceğini bahane ederek erken çıkıyordu. Ama eve gelir gelmez de kendini çok kötü hissetmeye başlıyordu. Çünkü Batu yine haklıydı, bu evde tek başına kaldığı anda yine morali bozuluyor, ağlamaya başlıyordu. Batu da onun gerçekten kuaföre veya alışverişe gitmediğini biliyordu zaten, bir hafta içinde beş kez kuaföre gitmiş olamazdı sonuçta! Sonunda çareyi babasını şantiyeye çağırmakta bulmuştu, babası gelir de Lale'yi bu konuda biraz rahatlatırsa o da artık şu saçma tedirginliğini bir kenara bırakır diye düşünmüştü.

Ve galiba doğru da düşünmüştü. Bir haftadır buradayken gerekmedikçe odadan çıkmayan, kimsenin kendisini fark etmemesi için elinden geleni yapan Lale şimdi başına bir baret geçirmiş, babasıyla beraber inşaat alanında geziniyordu. Batu'nun ağzı kulaklarına varır bir ifadeyle kendilerine doğru yürüdüğünü görünce gülümsedi.

"Batu geliyor." dedi Bülent Bey'e dönerek.

Bülent Bey dönüp pişmiş kelle gibi sırıtarak kendilerine doğru ilerleyen oğlunu görünce yine okkalı bir kahkaha patlattı. "Şunun suratına bak, sırıtmaktan derisi çatlayacak herifin!" Bülent Bey böyle deyince Lale de gülüverdi yine. "Git başına bir baret geçir lan, öyle elini kolunu sallaya sallaya girme buraya!" Diye seslendi oğluna ama Batu cevap vermeden onlara doğru yürümeye devam etti. Biraz sonra yanlarına geldiğinde babasının yanında olmalarına rağmen dayanamayıp beline sarılarak yanağına kocaman bir öpücük kondurdu Lale'nin.

"Ya Batu n'apıyorsun?" diye fısıldayarak onu itmeye çalışırken çoktan kızarmaya başlamıştı bile.

"Ne yapayım, kafandaki baretle çok tatlı görünüyorsun." diye gülerek eğilip tekrar yanağından öpmüştü ki babası sırtına ağır bir şaplak indirdi.

"Ulan ne arsız şeysin be, ayıp artık yahu!" diye şakayla karışık çıkışınca Lale iyice utandı, bir hışımla itti belini ahtapot gibi saran Batu'nun kolunu.

"N'oluyor ya, ne yaptım ben şimdi!" diye sızlandı Batu sırtını ovalarken.

"Daha ne yapacaksın ya? Bari buradayken biraz düzgün davran, şöyle bir ağırlığın olsun herkesin gözünde! Hem hani senin işin vardı, gitsene odana!" diye söylendi Bülent Bey.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin