Limon Çiçekleri 66. Bölüm

1.1K 117 41
                                    

Sabah olduğunda terasta dolaşan güvercinlerin sesleriyle gözlerini aralayan Lale yastığın üzerine koyduğu elinin yüzük parmağında parlayan yüzüğü gözüne çarptığında, yüzünün geniş bir gülümsemeyle aydınlanmasına engel olamadı. Ne tuhaftır ki şu yüzüğün varlığı ona hiç garip gelmiyordu. Sanki daha birkaç saat önce olanlar hayatında yeni bir sayfa açıldığının habercisi değildi de uzun zamandır devam eden ve çoktan uyum sağlayıp alıştığı bir durumun devamıydı. Halbuki Batu'nun evlenme teklifi etmesini hiç beklemiyordu. Aklının ucundan bile geçmemişti. Herhangi bir karar almadan önce Batu'nun kendisi gibi uzunca bir süre düşünüp taşınma taraftarı olmadığını ve daha çok anlık kararlar verip bunları yine anlık olarak uygulamayı tercih ettiğini biliyordu. Ama sonuçta evlilikti bu, boru değil. Hem de kendi durumlarında oldukça riskli, hayati önem taşıyan bir evlilikti. Ve Batu bütün hayatını etkileyecek evlenme teklifini yapmadan önce kim bilir ne kadar düşünmüş, ne gelgitler yaşamıştı. Dün akşam "benimle evlenir misin Lale?" deyip sustuktan sonra gözlerindeki 'ne olur hayır deme' diye yalvaran bakışları anımsayınca gülümsedi. Dönüp Batu'ya baktı. Bir kolunu uzatıp belinin üstüne atmış, diğer koluyla ise yastığına sarılmış, ağzı hafif aralık derin derin uyuduğunu görünce tekrar gülümsedi. Her sabah böyle oluyordu, uyumadan önce birbirlerine sarılmış olsalar bile ikisi de uyku esnasında fazla hareketli oldukları için hiçbir zaman uyudukları gibi uyanmıyorlar, biri yatağın bir ucundayken diğeri öbür ucunda oluyor ama Batu uykusunun arasında bir şekilde ya bacağını ya kolunu Lale'nin üstüne atmayı başararak aklınca onun kendisini uyandırmadan yataktan kalkmasına engel olmayı beceriyordu. Yetişkin bir erkek bedenine sıkıştırılmış küçük bir çocuk gibiydi. Hatta Daniel'dan farkı yoktu. Onu uyandırmamak için dikkat ederek usulca yanına sokulup çıkmaya başlamış sakallarının üzerinden yanağına sessiz bir öpücük kondurdu. Sonra diğer yanağına da, sonra çenesine, çenesinin altına, şakaklarına... Batu hala uyanmayınca tekrar kendi tarafına çekildi. Parmağındaki yüzüğe baktı.

Dün akşamdan beri içinde hissettiği tarifi zor mutluluğun yanı sıra yavaş yavaş yoğun bir sıkıntı çökmeye başlamıştı üstüne. Bu yüzüğün ne anlama geldiğini çok ama çok iyi biliyordu. Artık ailesiyle konuşması gerekiyordu, bunu daha fazla erteleyemezdi. Batu'ya 'evet' demişken, onun yüzüğünü parmağına geçirmişken artık ilişkilerini daha fazla saklayamazdı. Aylardır hep uygun zamanı bulmaya çalışmış, babasının karşısına geçip neler söyleyeceğini hazırlamak için kendini zorlamıştı ama babasıyla yapacağı konuşmasının nasıl geçeceğini düşünmek bile onu fena halde korkutuyordu; işte sorun da buradaydı! Aslında bu evlilik teklifi bir bakıma iyi olmuştu, aksi takdirde daha uzunca bir süre cesaretini toplayamayacağını ve bu ilişkiyi ailesine bir türlü açıklayamayacağını biliyordu! Oysa artık bunu yapmak zorundaydı... Ayrıca şunu da kabul etmesi gerekiyordu ki bu süreç boyunca Batu umduğundan çok daha anlayışlı ve sabırlı davranmıştı. Barışmalarının ertesi günü Arsuz'da denize girerken yaşadıkları tartışma ve Melisler'in düğünündeki atışmalarından sonra bu konuyu açmamış, bir daha hiç "Babanla ne zaman konuşacaksın?" diye üstüne gelerek onu sıkıştırmamıştı. Ama bu sefer de Lale kendini kötü hissetmeye başlamıştı çünkü Batu haklıydı. Düpedüz oyalıyordu onu işte! Barışmalarının üzerinden tam tamına on ay geçmişti ama o hala babasıyla konuşmaya cesaret edememişti, bu gidişle edeceği de yoktu. Bu kadar cesaretsiz, bu kadar korkak olduğu için kendinden nefret ediyordu. Batu'nun bu şaşırtıcı anlayışı ve hiç üstüne gelmeyişi kendini daha da berbat hissetmesine yol açıyordu. Zorluyordu kendini. İskenderun'a her gidişinde 'bu defa babamla konuşacağım' diye kendi kendine kararlar alıyor ama asla uygulayamıyordu. Daha kolay olabileceğini düşünerek birkaç kez annesiyle konuşmayı denemişti ama bu girişimleri de sonunda hep hüsranla sonuçlanmıştı. Lafı eveleyip gevelemiş, bir türlü konuya giremeyerek annesi Mina Hanım'ın içine fenalık getirmişti. Bu korkaklığıyla kendi içine de fenalık getiriyordu zaten! Ama konuşamıyordu işte.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin