Limon Çiçekleri 103. Bölüm

1.7K 158 218
                                    

Bülent Bey'i gördüğü anda Lale'nin içine dolan ferahlama, onun boynuna atılmasıyla yerini koyu bir hüzne bırakmıştı. Yalnızca Batu'nun derin bir saygı besleyip çok sevdiği babası olduğu için değil, bu babacan şakacı tavırları sayesinde ilk gördüğü andan itibaren kanının ısındığı bu adama çok ayıp ettiğini düşünüyordu. Ona bir telefon bile etmeden kalkıp Beyrut'a gitmiş, sonrasında da nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını kestiremediği için onu hiç aramamıştı. Batu'yla abisi Burak'ın kavga ettiğini görüp de fenalaştığını öğrendiğinde buna sebep olduğu için duyduğu vicdan azabı yüzünden aramaya cesaret edememişti. Ama Batu'dan sonra en çok özlediği insanlardan biri de oydu. Ona hep destek olmuş, cesaretlendirmiş, bir gün bile kalbini kıracak bir şey söylemeyen, hayatının en zor günlerinde öz babasından bile daha çok yanında olan bu adamı o kadar çok özlemişti ki. 'Akça pakça Defne'sini nasıl hevesle beklediğini anımsadıkça hep gözleri dolmuştu. Hamile olduğunu öğrendiğindeki sevinci, bütün şantiyeye yemek ısmarlaması, sonra onları alıp Narlıkuyu'ya götürmesi, "Laloş biliyor musun bu adam liseli çocuklar gibi senin fotoğrafını taşıyor cüzdanında ha." diye göbeğini hoplata hoplata gülerek Batu'yla dalga geçmesi... Beraber olduklarından haberi yokken bile eşi Leman Hanım'ın önünde hiç ezdirmemişti onu. Ayrı dinlerden olmalarını bir kere bile sorun etmemiş, onu rencide edecek hiçbir şey söylememişti. Oğullarının arasındaki anlaşmazlık yüzünden onu hiç suçlamamış, onu kötü hissettirecek hiçbir imada bulunmamış, hatta kendi ailesinden daha çok sahip çıkmıştı ona. Batu'nun Buraklar'a gittiği o gece, fenalaştığını öğrendiğinde Batu'ya "Babam nasıl?" diye sorarken samimiydi. Onu gerçekten de ikinci babası gibi görüyordu, hatta artık kendini ona öz babasından çok daha yakın hissediyordu. Ama şimdi Batu'yla artık tamamen ayrıldıklarına göre Bülent Bey'den de ayrı kalmak zorunda kalacağını düşündükçe ağlaması daha da artıyordu. Ağlamaktan Bülent Bey'in göğsüne yasladığı başını kaldırıp da yüzüne bakamıyordu.

Onun "Yeter kız ağlama bakayım artık." diyen sesindeki titremeyi duyunca ancak doğrulabildi. Başını kaldırıp baktığında onun da gözlerinin dolu dolu olduğunu görünce ağlaması yine şiddetlenecek gibi oldu ama Bülent Bey buna izin vermeyerek ellerini yüzünün iki yanına koyarak ona baktı.

"Yeter ağladığın." dedi gözlerinin içine bakarak. Yüz hatları Batu'ya ne kadar benziyordu... "Bundan sonra ağlamak yok artık, tamam mı?"

Lale titrek bir iç çekişle bakışlarını yere eğdi ama Bülent Bey başını hafifçe sarsıp kaldırarak kendisine bakmasını sağladıktan sonra "'Tamam mı' dedim?" diye tekrarlayınca kendini tutamayarak güldü. Başını salladı.

"Hah şöyle." derken yeniden o bildik şakacı tavrına bürünüvermişti Bülent Bey. "Ağla ağla gözünde yaş kalmadı yahu. Niye bu kadar zayıfladın sen, bir deri bir kemik kalmışsın. Hem sen nasıl yandın bu kadar, renk değiştirmişsin kız! Gel bakayım biraz oturalım şurada." diyerek Lale'nin koluna girip onu az ilerdeki oturma grubuna doğru sürükledi. Biraz sonra kendini o beyaz koltuklardan birine atmış, Lale'yi de yanına çekmişti.

Lale'yi başından tutup kendine doğru çekti, başını omzuna yaslarken tepesine şefkat dolu bir öpücük bıraktı.

"Özledim kız seni. Bir gittin pir gittin, hiç sesin soluğun da çıkmadı! İnsan bir kere aramaz mı babasını yahu?"

Onu hala kızı gibi gördüğünü ifade eden bu sözler üzerine Lale utanç içinde başını biraz daha gömdü Bülent Bey'in omzuna.

"Özür dilerim." dedi titrek bir sesle. "Ne deseniz haklısınız."

Bülent Bey hararetle "Haklıyım tabii ya! Ne kadar merak ettim seni biliyor musun?" dedi sitem dolu bir sesle. "Hem niye Beril'i arıyorsun da beni aramıyorsun bakayım? Benim başım kel mi? Göbek bağlamış olabilirim ama maşallah saçlarımın kökü hala sağlam, bak döküldükleri ettikleri yok!"

Limon ÇiçekleriiiWhere stories live. Discover now