Limon Çiçekleri 21. Bölüm

3.2K 257 72
                                    




Lale merakla Batu'ya seslenen bu kızıl saçlı kadının kim olduğunu düşünüyordu. Kimdi bu havuç kafa? Batu'yu nereden tanıyordu? Niye bu kadar heyecanlanmıştı onu görünce? Kadının koşar adımlarla Batu'ya doğru yürüdüğünü izlerken hissettiği gerginlik daha da artmış ve sonunda Batu'ya sarıldığını görünce o gerginlik tavana vurmuştu. Elinden tuttuğu Lena'nın küçük elini farkında olmadan öyle bir sıkmıştı ki "Yaa Laloş elim!" diye ciyaklamaktan kendini alamamıştı Lena.

Lale "Pardon canım." diyerek yeğeninin elini serbest bıraktı hemen ama gözleri hala Batu'ya yapışan kadının üstündeydi. Batu da ona sarılacak mı diye tetikte bekliyordu. "N'olur sarılmasın n'olur n'olur..." diye habire sayıklıyordu içinden. Sabahtan beri beynini kemiren kuşkulardan sonra tam kendini ikna etmişken Batu'dan yeniden şüphelenmek istemiyordu. Gördüğü her kadına aynı şekilde davranıyor olamazdı. Ona da sarılacak mıydı? Tıpkı dün akşam kendisine sarıldığı gibi...

Batu kadının kollarını tutarak boynundan indirince Lale de rahat bir nefes almıştı ama hala domuz gibi bir suratla onları izliyordu. Kadın hiç susmadan bir şeyler söylüyordu Batu'ya. Batu da yüzünde tuhaf bir ifadeyle onu dinliyor ama bundan pek memnun değil gibi görünüyordu. Havuç kafalı kadınsa bunu hiç umursamadan iştahlı bakışlarla süzüyordu Batu'yu.

"Kim bu ya?" diye söylendi Lale sinirle.

Derya "Batu'nun hayranlarından biri galiba." dedi umursamazca omuzlarını silkerek.

Lale kötü bir bakış attı ona ama sonra fazla vakit kaybetmeden tekrar Batu'yla o kadına çevirdi gözlerini. Kadın neredeyse Batu'nun ağzının içine düşecekti. Bir de Batu'nun kadının bavulunu taşımaya başladığını görünce Lale'nin tepesi atmıştı. "Ay şuna bak ne kadar centilmenmiş de haberimiz yokmuş!"

"Yaa Laloş o kadın kim? Niye Batuş'la konuşuyor?" diyerek elini çekiştiriyordu Lena.

"Ohoo neymiş bu Batu arkadaş ya... Yediden yetmişe herkes Batu'ya hayran maşallah. Hala-yeğen Batuş'suz yapamıyorsunuz bakıyorum."

Lale için Derya bir sinek vızıltısından ibaretti o anda. Batu'yla havuç kafalı kadının otel binasına doğru yürüdüğünü görünce gözleri öfkeyle kısılmıştı. "Nereye gidiyor bunlar? Batu nereye götürüyor o bavulu? Odaya mı çıkacaklar yoksa?" derken kalp krizi geçirecek gibiydi.

"Lale saçmalama ya resepsiyona kadar götürüyordur!"

"Yok yok ben gidip bakacağım." deyince Derya sertçe koluna yapıştı.

"Hiçbir yere gitmiyorsun! Yürüyün hadi yukarı çıkıyoruz Melis iyice delirmiştir." diyerek Lale'yi kolundan sürükledi zorla.

Yukarıya çıkınca Lale hemen çantasındaki hala kapalı olan telefonunu çıkarmış ve telefonu açtıktan sonra direk Batu'yu aramıştı. Sabah anneannesiyle yaptığı konuşmadan sonra Batu'dan uzak durma kararı aldığı ve bütün günü ona karşı nasıl davranması gerektiğini sorgulayarak geçirdiği düşünülecek olursa, şu an Batu'ya sarılarak vantuz gibi yapışan o kadını boğmak istemesi oldukça tuhaf bir durumdu ama şimdi bunun üstünde duramayacaktı.

**

Batu sesin geldiği tarafa doğru döndüğünde içinden okkalı bir küfür savurdu. Coşkuyla kendisine el sallayan Başak'tı çünkü. Batu onun da nişana katılacağını tamamen unutmuştu. Kaç gündür dış dünyayla bağlantısı kesilmiş gibiydi zaten, ailesiyle yaptığı birkaç kısa telefon görüşmesi dışında kimseyle konuşmamıştı bile. Bütün aklı Lale'deydi günlerdir. Ve Başak'ın da nişana geleceğini unutmuş gitmişti.

Başak Selçuk'un uzaktan kuzeni oluyordu ama aslında pek alakaları olduğu söylenemezdi. Aileleri sık sık görüşmesine rağmen Selçuk hiçbir zaman fazla haz etmemişti Başak'tan. İlkokulda tıpkı Batu ve Turgut'la olduğu gibi Başak'la da aynı sınıftalardı. Sonradan farklı okullara gitseler de aileleri çok yakın görüştüğü için Başak'ı istemediği kadar çok görmek zorunda kalmıştı Selçuk. Özellikle anneleri hep çok iyi anlaşmışlardı. Bu nedenle annesi Filiz Hanım, Selçuk'un itirazlarına rağmen Başak'ın ailesini de nişana davet etmişti. Hem akrabalardı, hem de sık sık görüşüyorlardı, "Davet etmezsek çok ayıp olur Selçuk, boşuna şikayet etme!" deyip çıkmıştı işin içinden. Batu da Başak'ı ilkokuldan hatırlıyordu. Daha sonra fazla görüşmeseler de bir yerlerde karşılaştıkça ayak üstü iki çift laf ettikleri olmuştu. Lisede aynı dersaneye gitmeye başlayınca samimiyeti ilerletmişlerdi. Selçuk Batu'nun Başak'ta ne bulduğunu hiçbir zaman anlamadığını söylese de Batu Başak'tan ve çevresindeki diğer kızlarda bulunmayan rahatlığından hoşlanıyordu. Liseden sonra aynı üniversitenin farklı bölümlerini kazanınca aralarındaki etkileşim daha da yoğunlaşmış, artık üniversiteli olmanın da verdiği özgürlüğün tadını çıkararak epey bir zaman beraber olmuşlardı. Bir müddet sonra ayrılsalar da arada sırada konuşmaya devam etmişlerdi. Başak Batu'nun kendisini tam olarak unutmasına izin vermemek için elinden geleni yapıyordu çünkü. Belirli aralıklarla mesaj atar ya da telefon eder, bu şekilde kendini unutturmayacağına inanırdı. Üniversiteden sonra Batu Adana'ya dönüp bir yıl sonra da Barcelona'ya master'a gitmiş olmasına rağmen Başak yine yılmamış, internet üzerinden Batu'nun hayatından haberdar olmaya devam etmişti. Son olarak ailesinin Selçuk'un nişanına davetli olduğunu öğrenince Batu'yu aramış, Batu nişana mutlaka geleceğini söyleyince kendisinin de gelmeyi düşündüğünü söylemişti. En son geçen hafta Batu İstanbul'dayken bir kez daha konuşmuşlar, Başak da Batu'nun nişana kesin gittiğini teyit ettikten gelmeye karar vermişti. Onun bu istekli hali bir hafta önce Batu'nun hoşuna gitmiş olsa da, şu anda aklından geçenler bunun tam zıttıydı. Sıkıntıyla 'Nereden çıktı bu ya...' diye düşünmeden edemiyordu.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin