Limon Çiçekleri 89. Bölüm

1.3K 122 98
                                    

Rüya görüyordu. Evet evet kesinlikle rüya görüyordu. Ne gördüğüne gelince, tam olarak bilemiyordu ama hiçbir şey hissetmediğine göre kesinlikle rüya görüyor olmalıydı. Tüy gibi hafifti sanki bedeni. Kafasının içi duman dolu gibiydi. Ama ağlamıyordu. Hiçbir şey hissetmiyordu. İyi de nasıl? Nasıl emin olabiliyordu hiçbir şey hissetmediğinden? Yine sakinleştirici mi vermişlerdi acaba? Hastanedeki o ilk gece, Batu'yu yanında, elini alıp boynuna koymuş bir halde beklerken bulup da sonrasında hiç susmadan ağlamaya başladığında yaptıkları gibi yine sakinleştirici vermiş olabilirler miydi? Belki de hala uyuyordu? Ama yok, uyuyor olsa bunları düşünüyor olamazdı ki. Hem... Hem etrafında bir şeyler oluyordu. Birileri gelip gidiyordu. Duyuyordu seslerini. İşte şimdi de telefon çalıyordu. Bir yerlerden birinin telefonunun sesi geliyordu. Ama nereden.Kimden.Kendi telefonu muydu? Batu arıyor olabilir miydi? Bunu kendine sorarken bile, hatta sormadan önce bile biliyordu. Aramazdı. Hem onun telefonu böyle çalmazdı ki. Nasıl çalardı peki? Hatırlayamıyordu şimdi. Telefonu neredeydi? Onu da bilmiyordu ki. En son kimle konuşmuştu? Onu da hatırlamıyordu. Peki şimdi neredeydi? Arayan Batu olmadıktan sonra telefon falan da önemli değildi de, kendi neredeydi? Gözlerini açmaya çalıştı. Ama bu öyle zordu ki. Daniel'ın kreşe giderken sabahları uyanamadığında hep söylediği gibi biri tutkal sürmüştü göz kapaklarına. Öyle halsiz hissediyordu ki kendini. Uğraşıp da göz kapaklarını aralamaya bile takati yoktu. Uyanık olmasına rağmen uyanamıyordu. Aklı bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Gözünün önüne her an başka bir kare geliyordu. Zihninde oradan oraya uçuşan sahneler her an değişiyordu. Her biri bir öncekinden farklıydı. Başka bir yer, başka bir gün, başka bir olay ama o karenin içindeki kişi hep aynıydı. Rüya gördüğünün en büyük kanıtıydı bu işte. Şimdi burada yanında olacak hali yoktu ya. Rüya görüyordu ya da hayal. Hepsi kafasının içinde olup bitiyordu. Gerçek değildi. Zaten gerçek olan neydi ki? Gözlerini açtığında kendini kim bilir nerede bulacaktı? Bu muydu gerçek? Şu an nerede olduğu muydu? Yoksa kafasının içinde, daha biraz önce yaşanmış gibi capcanlı duran o kareler miydi?

Nerede ve kimin olduğunu bilmek isteyip istemediğinden emin olamadığı o telefon yeniden çalmaya başlayınca gözlerinin önündeki o kare de değişiverdi. Ne zamandı bu? Gözlerini güçlükle aralayıp yanında hiç susmadan çalan telefonun ekranına baktığında onun ismini görüşü... Ne zamandı? Hatırlayamıyordu. Telefonu eline alıp kulağına götürmek bile gözünde büyüdüğüne göre yine böyle kendini inanılmaz halsiz hissettiği bir andı herhalde. Kendini bilmeden yattığını hatırlıyordu sadece. Telefon arka arkaya hiç durmadan çalmaya devam edince bir gayretle alıp açmıştı sonunda. Yani öyle anımsıyordu. Açar açmaz da onun bağırışıyla karşılaşmıştı.

"Lale neredesin sen?" diye gürlemişti anında. "Kaç dakikadır bekliyorum burada! Telefona da cevap vermiyorsun!"

"Batu..." demişti halsiz bir sesle ama onu duyamayacak kadar sinlrli olduğu anlardan birindeydi yine Batu.

"Hala ofistesin sen değil mi? Hiç çıkamadın bile. Yine 'baban bırakmadı!'" dedi öfkeyle Lale'nin taklidini yaparak. "Yine gelemeyeceksin. Yine görüşemeyeceğiz. Zaten Noel'den beri görüşemiyoruz. Bugünkü kahvaltı da yalan olacak!"

"Ya hayır..." demeye çalışırken kupkuru boğazının ses tellerini zorladığını fark edince yutkundu güçlükle. Yutkunmakta bile zorlanıyorken konuşmak çok büyük çaba gerektiriyordu. Birkaç kez arka arkaya öksürmek zorunda kaldı. "Babam gitti. Ben... üstümü değiştirmek için eve geldim ben. Ama biraz boğazım ağrıyordu. Sonra uyumuşum. Hasta olmuşum galiba kalkamıyorum."

Telefonun diğer ucundaki o şiddetli volkan anında sönüvermiş gibiydi. Biraz önceki o kükremelerinin aksine bu defa birkaç saniye hiç ses gelmedi.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin