Limon Çiçekleri 71. Bölüm

1.4K 131 56
                                    

Bahçe kapısından çıktıkları anda Lale daha da çok ağlamaya başladı. Öyle çok ağlıyordu ki Batu ne yapacağını şaşırmıştı. Artık ciddi ciddi Lale'nin bayılıp kalacağından korkmaya başlamıştı, son birkaç saat içinde olup biten bunca şeyi öyle kolayca kaldırabilecek bir insan değildi ki o. Oldum olası hiç sevmediği Lemi Bey'e karşı her geçen saniye biraz daha diş bilemeye başladığını hissediyordu. Kollarını halsizce boynuna dolamış Lale'nin hıçkırıklarla kesilen nefesi tenine çarptıkça, geri dönüp onu bu hale getirdikleri için hepsinden tek tek hesap sormadığı için kızıyordu kendine. Ama kabul etmesi gerekiyordu ki oradan tam zamanında çıkmışlardı. Birkaç dakika daha kalacak olsalar ya öfkeden çatlayacak gibi kıpkırmızı kesilen Lemi Bey'e bir şey olacaktı ya da Lale babası bağırdıkça daha çok ağlarken bir köşeye yığılıp kalacaktı! Lemi Bey'in Lale'ye söyledikleri hala çın çın çınlıyordu kulaklarında. En son babası "bu kapıdan onunla çıkarsan bir daha giremezsin" dediğinde, Lale kendisini kucağından indirmesini isteyince bir an onun geri dönmek istediğini sanmıştı. Ve o bir an kendini öyle çaresiz öyle aciz hissetmişti ki olur da Lale geri dönerse, kendisini değil de ailesini seçerse, bunun kendisi için tahminlerinin de ötesinde bir yıkım olacağını işte o an anlamıştı. Evet başından beri hep bundan korkmuştu ama bunun o korkulardan daha da beter bir şey olacağını o an fark edebilmişti. Ve şimdi işte bu yüzden içinde Lale'ye karşı inanılmaz bir hayranlık oluşmaya başlamıştı. İlk gördüğü andan beri hayrandı Lale'ye, hem de pek çok şeyine birden. Orası ayrıydı ama. Şimdi... şimdi kendisi için o çok düşkün olduğu ailesine karşı gelmesi ona beslediği hayranlığın da saygının da bir kat daha büyümesine yol açmıştı. Ve elbette aşkın da... tabii bu mümkünse! Ah o kadar aşıktı ki... o evden beraber çıkamasalardı ne hale gelirdi düşünmek bile istemiyordu, böyle bir ihtimalin varlığı bile içini korku kaplamasına yetiyordu. Ama Allah biliyor ya, Lale'nin bunu yapabileceğine hiçbir zaman inanmamıştı. Son ana kadar hiç inanmamıştı hem de. Onu cesaretlendirmek için dünden beri kendinden emin durmaya çalışmış ama içten içe resmen bir yerleri üç buçuk atmıştı. Zaten Lale biraz önce "beni indirir misin?" dediğinde korkudan aklının çıkmasının nedeni de buydu. Karamsarlığa kapıldığı anlarda kendini kandırdığını, bu ilişkinin sonunun hiçbir yere varmayacağını, Lale'nin ailesinin kendisini asla istemeyeceğini ve Lale'nin de onların söylediklerine boyun eğeceğini düşündüğü zamanlar olmuştu. Hem de sık sık. Ama yanılmıştı işte. Kucağında taşıdığı, boynuna gömülmüş hıçkırarak ağlamakta olan bu ufak tefek narin kız kendisi için, o çok sevdiği babasına kafa tutmuş, babası ondan ayrılmaması halinde ailesini bir daha görmeyeceğini, imkanlarından bir daha yararlanamayacağını söylemesine rağmen onun tehditlerine boyun eğmemişti. Ve her ne kadar Lale'nin bir türlü durmak bilmeyen şiddetli ağlaması hala içini parçalasa da itiraf etmeliydi ki mutluluktan içi içine sığmıyordu! Lale ailesini değil, kendisini seçmişti! Onu bırakıp gitmemişti! Terk etmemişti! Hala inanası gelmiyordu...

Lale'nin o ihtişamlı BMW jipinin önüne geldiklerinde Lemi Bey'in biraz önce savurduğu tehditler aklına gelince yine hiddetlendi birden. Bütün bu olanlar arasında en saçması buydu belki de. Sanki Lale'nin elinden evini, arabasını, telefonunu, kredi kartlarını alınınca Lale'den vaz mı geçecekti? Altında jipi, Mersin'in en güzel manzarasını gören bir evi, elinde son model bir cep telefonu, cüzdanında limiti yüksek kredi kartları ve hali vakti yerinde bir ailesi var diye mi aşık olmuştu sanki ona? Tam tersine, Lale'yi ilk kez yine bu jipin içinde gördüğü anda, daha sonra yaşayacağı sayısız kıskançlık krizinden ilkini yaşamış, bu yaşta ona bu arabayı kimin vermiş olabileceğini düşünerek kafasında kurmuş da kurmuştu. Bahçeli, havuzlu, kocaman evlerini gördüğünde ise o zaman kendine bile itiraf etmek istemediği bir şekilde rahatsız olmuş, bu kadar lüks içinde yaşayan bir kızın kendisine kolay kolay yüz vermeyeceğini düşünmüştü. Ve tüm bunlara rağmen Lemi Bey, Lale'nin elindeki imkanları alarak onları birbirlerinden ayırabileceğini zannediyordu. İyi, zannetmeye devam etsindi bakalım. Zaten Lale'ye yaptıklarından sonra "al başına çal!" deyip şu arabanın anahtarını da o herifin kafasına fırlatmak vardı ama... Lale bu kadar kötüyken onu Mersin'e kadar minibüslerde süründürmek istemiyordu.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin