Limon Çiçekleri 5. Bölüm

3.7K 294 31
                                    


Batu ve Turgut gittikten sonra Lena'yla Daniel'ın kapışması bir süre daha devam etmişti. Lena "Batuşlar bir daha gelsin!" diye tutturdukça Daniel da "Hayığ gelmesinler!" diye tepindiği için ev tam bir curcunaya dönmüştü. Daniel'ın neden böyle davrandığı babaannesinin cep telefonundan dedesini arayıp Batuların gittiğini rapor vermesiyle ortaya çıkınca Lale gülme krizine girmişti. Babası hep böyleydi zaten... Hayatta en sinir olduğu şey kayınvalidesi Hilda Hanım'ın devamlı Lale için münasip bir eş arayışında olmasıydı. Hilda Hanım'ın bugüne kadar bu konuda başarılı olamayışının nedeni de buydu, damadı Lemi Bey torunu Lale için önerdiği kimseyi beğenmiyordu! İkisi de birbirinden inatçıydı, ne Hilda Hanım Lale'ye uygun birini aramaktan vazgeçiyordu ne de Lemi Bey onun önerdiği herkesi reddetmekten... Her ne kadar Lemi Bey kayınvalidesine saygıda kusur etmese de onun bu çabaları karşısında tavrı her daim çok netti. Bu konudaki cevabı her seferinde "Benim kızım kendi eşini kendi seçer, biz karışmayalım," oluyordu ama aynı zamanda da böyle bir duruma fırsat bırakmamak için elinden geleni yapıyordu. Lale'nin erkek arkadaşı olduğunu hissettiği anda evde terör estirir, hem Lale'nin hem de Mina Hanım'ın burnundan getirirdi. Üzerine onu örnek alan erkek kardeşi de eklenince Lale için evde hayat çekilmez olurdu. Erkek arkadaşının Hristiyan da Müslüman olması bir şeyi değiştirmiyordu, Lemi Bey'in bu konudaki tavrı hep aynıydı. Lale de bunu bildiği için erkek arkadaşı hangi dine mensup olursa olsun ilişkilerini babasından elinden geldiğince saklamaya özen göstermişti. Bunu başaramadığı durumlarda -ki babasının hafiyeliği sayesinde bu sık sık olurdu - babası ciddi anlamda ona hayatı zindan etmişti. Bu gidişle Lale'nin bir ilişkisi olduğunu ancak evleneceği zaman kabullenebilecekti. Şu ana kadar bunu açıkça dile getirmesini gerektirecek kadar ciddi bir durum olmamış olsa da kızının kendi cemaatleri dışında biriyle evlenmesini de hiç ama hiç istemiyordu. Lale de biliyordu bunu zaten. Babasının en büyük hayali kızının kilisede yapılacak nikâh töreninde onunla kol kola yürümekti.

Yeğenlerinin huysuzluğu tam gaz devam ediyordu ama abisinin eşi Melisa daha fazla geç kalmadan geldiği için çocukların sorumluluğunu onun üstüne gönül rahatlığıyla yıkabilmiş, daha sonra da Derya'yla birlikte havuz başında güneşlenmeye çekilmişti. Şu tekne gezisini olabildiğince ertelemek, hatta tamamen iptal etmek istiyorlardı ama Melis'in bundan hiç hoşlanmayacağını bildikleri için ne yapacaklarına karar verebilmiş değillerdi henüz.

"Lale ya şu çocukları tekneyle gezdirmesek olmuyor mu?" diye bir umut sordu yine de Derya.

"Ben de çok hevesli değilim Derya ama Melis beynimi yedi, illa koyları gezdirecekmişiz beyefendilere." derken güneş gözlüğünü takarak şezlonga uzanmıştı Lale.

"Ya bu ne biçim iş anlamadım ki ben. Nişana gelen herkesi tekneyle gezdirmek zorunda mıyız biz?"

"Valla bu itirazlarını istersen ara Melis'in kendine söyle. Ne cevap vereceğini çok merak ediyorum."

Derya rahatsızlıkla yattığı yerde kıpırdandı. "Bana bak Lale, ben asla o Turgut açının önünde denize girmem söylemiş olayım! Gözünü dikip yiyecek gibi bakıyor bana, çok rahatsız oluyorum."

Lale gülmeye başladı. "Adam senden gözlerini alamıyor, sen de hala ne diyorsun..."

Derya sinirle Lale'ye şöyle bir baktı. "Senin benimle dalga geçecek halin mi var acaba, Batu çok farklı bakıyor da sanki sana!"

Lale bir yerine iğne batmış gibi hızla yattığı yerden doğrulup Derya'ya baktı.

"Ne bakması ya?"

"Ay 'fark etmedim' deme bana Lale. Otelden beri gözlerini senden ayırıp da başka yere bakmadı adam. Bak Lemi Amca bile iki dakikada fark etmiş, yoksa Daniel'ı başınıza nöbetçi diker miydi?" derken küçük bir kahkaha attı Derya. "Sen de fark ettin de işte... aklınca bana rol kesiyorsun!"

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin