15. Bölüm: Gizemli Işık

19.5K 646 118
                                    

Kısa süre önce içinde bulunduğu şok edici etkiden arınıp duygusal karmaşadan kurtulmamasına; uyku saatini geçirmesine ve gün içindeki okul temposuyla birlikte kasabanın çoğunu yürümesine rağmen enerjisi sabahkinden halliceydi. Tembellik denizinden kıyıya henüz çıkan Anthony ise olabildiğince ağır hissediyor; eve doğru koşar adımlarla giden kardeşini imrenerek seyrediyordu. Saatin geç olduğunu fark ettiğinde, annesi ya da babasının uyuma olasılığına karşın Celestia'yı zile basmaması için kısık, ama duyurabileceği kadar şiddetli sesiyle "Celestia, sakın zile basma!" diyerek uyardı. Celestia'nın eli zile basmaya birkaç santim kadar yakınken Anthony'i idrak edebildi ve yüzünü buruşturup boynunu omuzlarının altına alarak ellerini havaya kaldırdı. Ardından sağ elini kapıya doğru yönelterek işaret ve orta parmakları ile kapıyı üçer kez tıklattı.

Michelle kapının hemen ardında olmalıydı ki beklemedikleri hızda önlerinde belirdi. Bu, onları biraz olsun ürpertse de içleri rahattı; Allemande'deki telefonla onlara ulaşmaları olası tüm gerginliği sonlandırmıştı. 

"Babam nerede?" dedi Anthony hafif öne eğilip hemen sağındaki açık kapıdan görünen oturma odasına yönelerek. 

"Yeni uyudu," diye yanıtladı Michelle ve sol elini ağzına götürüp esnedi, "güvende olduğunuzu bilsem de annelik içgüdüsü işte..." Sesiyle ikisini de farkında olmadan tamamen sakinleştirmeyi başarmış, kendisi de bir o kadar huzurla dolmuştu. Celestia beline sımsıkı sarıldı; Anthony ise "Canımın içi. İyi ki varsın!" diyerek iki yanağından öptü. Görünürde her şey harikaydı, ikisi de annelerine hiçbir şey çaktırmayacaktı. Ancak Celestia çok zeki bir kız olsa da annesine sarılırken verdiği hisle her şeyin sanıldığı kadar yolunda olmadığının mesajını vermiş, Michelle'nin seneler öncesini hatırlamasına sebep olmuştu: Celestia henüz beş yaşlarındayken gördüğü kabusların etkisinden kurtulmak için hem ona hem de Richard'a tıpkı o anki hislerle sarılırdı. Kucaklamaya devam eden Celestia'ya göz ucuyla baktığını gören Anthony ayağının ucuyla kardeşinin topuğunu dürttü. Celestia annesine tüm dişlerini gösterircesine sırıtarak başını kaldırdı. Michelle birtakım durumlardan işkillenip hafifçe sağ gözünü kısarak onunla göz göze geldi ve psikolojik bir teknikle kızının konuşmasını sağlamak adına gözlerini kırpmadan onu hafif bir tebessümle izledi. Celestia'nın nefesi kesildi; tepeden tırnağa yaşadıklarını paylaşma dürtüsüyle doluydu -annesi aynı zamanda en yakın dostuydu ve her şeyi onunla paylaşırdı- ama sessiz kalmalıydı. Olabildiğince neşeli bir ifadeyle ona bakarken Michelle kızının saçını okşayıp Anthony'e yönelerek söze girdi.

"Hepimiz güzel bir uykuyu hak ettik, değil mi oğlum?" Anthony'i de yokladığı aşikardı. Durumun farkında olan Anthony gözünü kapatıp annesini başıyla onayladı ve tam karşısındaki merdivene doğru ilerledi.

"Kesinlikle anne," dedi küçük dili görünürcesine güçlü esneyerek, "sabah görüşmek üzere." 

Anthony'nin hızlıca önüne geçen Celestia merdivenleri tırmanırken o, kardeşine ağır ağır ilerleyerek eşlik etti. Michelle ise kapıyı kilitledi ve kaşlarını düşünceli bir şekilde çatarak odalarını ışığını kapatıp yatak odasına geçti. 

Anthony ile Celestia'nın odaları yan yanaydı. Celestia üzerini değiştirip soluğu yorganın içine hızla giren ağabeyinin yanında aldı; uyumaya niyeti yoktu. Michelle'nin sakinleştirici sesi ve evinin sıcaklığı ile iyice mayışan Anthony enerjik kardeşinin odaya girmesiyle sol gözünü hafifçe araladı ve "Enerjini sabaha sakla, aşırı uyku bastırdı. Konuşuruz bol bol." diye mırıldandı. Celestia başını iki yana doğru sallayarak pörtleten gözleriyle odanın ortasında durmaya devam etti. 

"Offff!" Anthony gözlerini ovuşturarak doğruldu ve yastığını kabartıp sırtını dayayacağı şekilde arkasına yerleştirdi. Celestia ise ağabeyinin yatağının solunda kalan eski tabureye yöneldi, fakat oturmayı tercih etmeyerek odada hareket etmeye başlayıp söze girdi.

"Batı Orman'da ne var sence Anthony?" 

"Bilinmeyen durumlar var ve ben bu konu hakkında hiçbir şey söylemek istemiyorum Celestia," diye yanıtladı daha ciddi bir tavra bürünerek, "bilmediğimiz durumlar hakkında yaptığımız yorumlar bizi saçma sapan yanıtlara sürükler." Anthony'nin cevabı Celestia'nın hoşuna gitmişti; sağ yanağı gülümsedi ve birkaç saniye düşünerek onu yanıtladı.

"Evet, aklıma bir hayalet ya da canavar geliyor," kıkırdamaya başladı ve devam etti, "belki de kurt adamdır he, ne dersin?"

"İşte tam olarak bunu kastetmiştim, sevgili Celestia," diye homurdandı Anthony, "hiçbirinin gerçek olmadığını bilecek yaştasın." Yanıtı tatmin edici değildi; Stephen Amcasının yaşadığı travmaya şahit olması, kardeşine söylediği sözlere kendisinin dahi inanmasını güçleştirmişti. Celestia ağabeyinin tüm tepkilerinin farkındaydı.

"Ne yaşandı da Stephen Amca çıldırdı? Ben ona bir şey olmasından çok korktum Anthony, gerçekten çok kötü bir andı!" o an gözlerinin önüne geldi; anlık hüzne büründü ve Anthony'nin çıkışıyla kendine geldi.

"Celestia!" sesinin derinlikleri şefkatle doluydu; amacı, kardeşinin az önce yaşananları düşünmemesini sağlamaktı, "eğer sabahtan itibaren atacağımız adımlar tehlikeli yollara çıkarsa ne olursa olsun evde kalacaksın, anlaştık mı?" 

"Sözünü tutmayacak mısın? Hani benim sizden habersiz hareket etmem dışında bir arada olacaktık? Ben çocuk değilim Anthony. Eğer tehlikeli bir yola çıkacaksanız sen de ilerleyemezsin; yoksa seni anneme derim!" Celestia'nın kozu henüz oluşamayan dengeyi iyice bozmuştu. Anthony uyku sersemiydi ve tam aptal gibi hissediyor, nerede hata yaptığını Celestia'nın baskıcı bakışları altında sorgulamaya çalışıyordu. 

"Tamam," dedi Anthony gözlerini devirerek, "bak, gecenin sonundaki durum beni de çok gerdi ve seni korumak için böyle bir çıkışta bulundum. Eğer canımızı yakacak bir durum sezersek emin ol biz de devam etmeyiz. Ama böyle bir durumda ısrar etmek yok, anlaştık mı?" Uzlaşmacı yönünü kullanmak zorunda kalan Anthony haklıydı, Celestia da derin bir oh çekerek ağabeyini onayladı. 

"Hadi prenses, uyku vakti. Sabah toplanıp Sirius ile görüşeceğiz."
"Evet, neler anlatacağını çok merak ediyorum. Düşünsene...
"İyi geceler Celestia!"

Celestia "Hıh!" diyerek kapıya yöneldi ve ışığını kapadı, "İyi geceler Bay Gıcık." Anthony'nin nihayet uykusunu açmayı başarmıştı. Yastığını yeniden düzeltti, başını yastığa serbestçe bıraktı. Tavanı izliyor, yaşanan olayların ve gerçekleşebilecek olasılıkların zihnine yaptığı baskıyı engelleyemiyordu. Kafasından bir film şeridi gibi peşi sıra geçen düşünceler, odasını an içinde aydınlatan yeşilimsi bir ışıkla son buldu. Refleks olarak titreyip yerinden kalktı ve pencereye doğru yöneldi. Odası hem Sarabande sokaklarını hem de en soldan bakıldığında Batı Orman'ı gizlemeye çalışan evleri görüyordu. Işık, odasını öylesine hızlı ziyaret etmişti ki, yaşadığı durumun gerçek olup olmadığı muammaydı. Bir gözü Batı Orman'ın olduğu yönü kesiyordu, fakat geçen bir dakika, kendinden şüphelenmesine yol açıyor, beyni mantıklı açıklamalar üretiyordu: yakın bir apartmandan çıkan ışık, çalışan bir arabanın farı... bu geceye tanık olmasaydı aynı tepkiyi verip vermeyeceğini sorgulayarak yatağına doğru yöneldi. Tam o sırada görüş açısı Batı Orman'ı algılarken evlerin epey arkasından yatay açıyla gelen, beyaz ve yeşil karışımı ışık tüm çevresini saliseler boyunca aydınlattı; gördükleri tamamen gerçekti ve ışığın kaynağı Batı Orman'dı! 

On yedi yıldır bu tarz bir olay yaşamayan Anthony, beş dakika kadar o tarafı gözünü dahi kırpmadan izlese de ışığı tekrar göremedi. Sabah dostlarıyla buluştuğunda paylaşacağı ve şahit olup olmadıklarını soracağı oldukça garip bu durumu sindirerek uyumaya çalıştı; on beş dakika geçmeden uykuya daldı.

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now