65. Bölüm: Akşam Sofrası

2.2K 22 17
                                    

Son sözleri ile ekibin en ihtiyaç duyduğu mesajı sevgi melodileri ile kulaklarından kalplerine iletmişti. Öyle ki, belirsizliğin en ürpertici desibelinde mücadele etmeleri gereken karanlık bir güç yoktu; yaşananlar ışığın yoksunluğundan ibaretti. Yapmaları gereken ise olabildiğine sadeydi: Karanlığa deniz feneri olabilmek. 

Oluşan derin, anlamlı ve bir o kadar duygusal sessizlik, Sirius'un hassas noktasından doğan çıkışı ile yerini farklı, ancak açılması kafadarlar tarafından beklenen bir konuya bıraktı: "Allemande doluyor, büyükbabama yardım etmeliyim!"

Sessizliğini çoğunlukla dakikalar boyu korumayı başarıp, konuşmaya başladığında tüm jest ve mimikleriyle paylaştığı konusunu adeta yaşayan Sirius, büyükbabasına koşar adımlarla yardımcı olmayı arzularken Kimberly teyzesi ve dostlarından özür dileyerek devam etti: 

"Hector, Eleanor ve Lukas, aileleriyle birlikte Allemande'ye geldiler. Buluşmayı böylesine büyüleyici bir anda kesmek beni gerçekten üzse de gitmek zorundayım." 

"Ah, Sirius..." diye yanıtladı Kimberly ona ağır ağır sarılırken saçından şefkatle öperek, "ona berrak yüreğindeki merhametle en başından itibaren destek oluyorsun tatlım, iyi ki varsın. İkiniz de çok şanslısınız."

Anthony bir adım öne çıkıp Sirius'a ile Stephen'a yardımcı olmak istediğini belirtecekken Sirius önce davranıp araya girdi: 

"Teşekkür ederim dostum, ama buna hiç gerek yok." Anthony'nin omzuna mizahi tavra bürünerek hafifçe vurup devam etti, "Kaçırdığım bir durum olursa, görüştüğümüzde bahsetmeyi unutmayın!" 

Sirius neşeli bir vedalaşmanın eşiğinden Allemande'ye hızlı adımlarla geçerken Kimberly ile kafadarlar yerlerinden kımıldamayarak sessizlik içinde Sirius'un büyükbabasına yetişmesini seyretti. O sırada iştahı kabaran Celestia yaramaz bir tebessümle konuya girdi:

"Her şey bir anda olup bitti. Hep birlikte Allemande'de oturabilirdik. Sıcak çikolata ve pudinge hayır demezdim." Celestia haklıydı, Sirius ile vedalaşmak zorunda kalmadan tıpkı bir gece önceki programı gerçekleştirebilirlerdi, ancak kamelyada konusu geçen olayların Stephen amcalarına yanlış bir ilerleyişle açılması çıkmaz bir yola sapmalarından farksız olurdu ki hepsi bu sorunun farkındaydı. Fakat Celestia, müşterilerin geceye dek geleceğini hesap ederek Stephen amcalarının kısa süreli sohbetler haricinde yanlarında olamayacağını fark etmişti. Nitekim Ophelia da durumu öngörmüş, yine de hiçbir şeyi riske etmek istemediğinden ve özellikle Kimberly ile Batı Orman konusunda iletişim kurmayı arzuladığından sessizliğini bozmamıştı. Nihayetinde Ophelia, Kimberly'nin Mer, yıldız tetrahedron ve Mer-Ka-Bah hakkındaki konuşmasının dolaylı yoldan Batı Orman'ı da ilgilendirebileceğini düşünmüş ve olası bir konuşmanın yaşanmamasının hevesini kursağında bıraktırmayacağını hissetmişti.  

"Her şey olması gerektiği gibidir çocuklar." dedi Kimberly bakışlarını Allemande'ye doğru yavaşça çevirerek, "Yaşamın mucizevi rüzgarı, sizlerin daima doğru yerde, doğru zamanda olmanızı sağlar; asla geç kalmazsınız, geç kaldığınızı düşünseniz de..." 

19.19

Kimberly teyzeleri ile vedalaşıp evlerinin yolunu tutalı saatler geçmişti. Bu süreçte Kimberly, henüz genç kafadarlarla Scherzo'nun yolunu tutmadan babası ile karşılaşmış ve tıpkı Sirius gibi ona yardımcı olmak için gençlerden izin istemişti. Mistik, gizemli ve anda kalmanın büyüsüyle ekibi yepyeni boyutlara taşıyan günün sonu gelmeye yüz tutmuş; birbirlerinden ayrılmak bilmeyen dostlar buruk bir hüzünle vedalaşıp bir sonraki gün için randevulaşmıştı. Hem Anthony ile Celestia'nın hem de Ophelia ile Raphael'in, evlerine attıkları ilk adımla birlikte günün zihinsel yorgunluğu üstlerine tamamen çökmüş, Celestia hariç akşam yemeğine dek uyuyakalmışlardı. Anthony, yorgunluğunu uzun kanepede atarken Ophelia, evdeki derin sessizliğin etkisiyle alışık olmadığı kısa kestirmelerden birini odasında gerçekleştirmiş; Raphael ise oturma odasındaki en sevdiği tekli kanepede Tetris oynarken uykuya yenik düşmüştü. Enerjisini doludizgin yaşarken evdeki sessizliğin sıkıcılığını hisseden Celestia ise Michelle'ye akşam yemeği için yardımcı olmayı tercih etmişti. Her şey yolunda görünüyordu; Celestia, bugün yaşananları annesine aktarmamak adına usta bir oyuncuya bürünebilir, onu her şeyden habersiz kılıp Anthony'nin de içini ferah tutabilirdi. Özellikle bir gece önce eve girdiklerinde Michelle'nin şüpheci bakışlarına maruz kalmaları, onu annesine karşı daha güçlü önlemler almaya zorluyordu. 

Celestia, odasından sessizce çıkıp ağır adımlarla merdiven basamaklarını teker teker inip evin son halini bir dedektif gibi incelemeye başladı. Michelle yemekleri hazırlamıştı. Sessiz adımlarla -oğlunu uyandırmamak adına- tabakları eline alıp masayı kurmaya hazırlanıyordu. Celestia henüz babasının evde olmadığını fark etti ve son dört basamağı sessizce inip annesine fısıldadı:

"Geç kalmadım, değil mi?"

Michelle, kaşlarını kaldırmış bir şekilde endişeli görünen kızını gülücükler saçarak karşıladı: "Hayır, tam zamanında yetiştin!" 

İkisi de Anthony'i uyandırmayacak sessizlikte gülüşürken Celestia, tabak, çatal ve bıçakları ses çıkarmadan alıp masaya ahenkle yerleştirmeye başladı. Annesinin şüphelenme olasılığının gülücükler saçan gamzelerinde eridiğini fark etti ve yansıtmamaya çalıştığı gerginliği hızla son buldu. Celestia'nın gafil avlandığı bu durum Michelle'nin dikkatini çekmişti, fakat dün geceki baskıcı tavrını uygulamaktan kaçınarak en naif sesiyle konuyu açtı:

"Kızım," Derin uykuya dalan Anthony'i parmağı ile göstererek devam etti, "bugün son derece yorucu geçmiş olmalı. Gününüz umarım güzel geçmiştir." 

Celestia, Michelle'yi en zor dersin en keyifli konusunu çalışırcasına hızlı yanıtlamaya koyuldu ve kamelyada yaşananları kısa süreliğine hafızasından silip yaptıkları Allemande sürprizini aktardı.

"Sizinle gurur duyuyorum!" diye yanıtladı Michelle, kızına sarılarak, "Hem sürpriz hem de yardımseverlik. Bir gün bundan daha iyi nasıl başlayabilir ki?" 

Celestia, Michelle'yi başıyla onaylarken konunun değişmesi için odağını sofrayı hazırlamaya yöneltti. Fakat annesi, Celestia'nın birtakım şeyler gizlediğinin farkındaydı. Nitekim bu farkındalığı dün gece kırdığı potlardan anlasa da Anthony ile geldiklerinde, ağabeyin kimseyle görüşmeden kanepeye geçmesinde güçlü bir tuhaflık sezmişti. Sonuçta bir anneydi ve annelik içgüdüsü, üç boyutlu dünyanın ötesinden gelen güçlü bir ışığın yansımasıydı. Kızına neşesini ve huzurunu koruyarak soru sormayı sürdürdü:

"Erkenden çıkmıştınız. Tüm gün Allemande'de miydiniz?" 

"Hayır, Stephen Amca'nın jestiyle Sirius'u da yanımıza alıp kasabada harika bir gezintiye çıktık." diye cevapladı Celestia keyifle, "Ve... Kimberly Teyze'yi ziyaret ettik!"

Michelle'nin yüzünde şaşkın bir tebessüm belirmiş, içi ansızın kıpır kıpır olmuştu: "Kimberly mi? Şimdi neden mutlu olduğunuz anlaşılıyor."

"Onun daima yanımızda olduğundan artık şüphem yok." dedi Celestia umut dolu gözlerle annesini seyrederek, "Bize öylesine güzel sözler söyledi ki, bazılarını henüz anlamasam da..."

"Ne dedi tatlım?" Michelle, Kimberly'nin her sözünü umursuyordu ve ciddiyeti yüzüne yansımıştı. Celestia, annesinin yaşadığı keskin değişimi fark ederek ciddileşti. Işığı sesine yansıyarak Kimberly'nin sözünü paylaştı:

Karanlık, ışıktan yoksunluktur çocuklar. Korkularla yüzleşebilmek ise içinizdeki ışığın dışa yansımasıyla karanlığı sona erdirir.

Celestia cümlesini tamamladığında, konu hakkındaki fikrini paylaşma ihtiyacı güttü ve söze girmek üzereyken Michelle hızla araya girdi:

"Ah, Kimberly... her zamanki gibi harikasın. Ama bazen... yüzleşmek... pişmanlıklar doğurabilir."

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now