45. Bölüm: Umut Kırıntıları

3.5K 132 65
                                    

"Sana katılıyorum, defteri okurken defalarca kez bunu tekrarladım." diyerek iç çekti Sirius, "Ne olur şaka olsun, ne olur kurgu olsun!" Ophelia bu yanıt karşısında alt dudağını büzerek şaşkınlığını hafifçe belirtti. Sirius'un genel tavrı ile doğaüstü konulara olan hassasiyeti arasında hem zıtlık hem de bir bağlantı olduğunun farkındaydı ve Sirius bu bağlantıyı kamelyadaki derin sohbetlerinde gizlemek aklına dahi gelmeksizin gösteriyordu. Geçen süreçte büyük büyükbabasına benzeyen yönlerinin yadsınamayacak kadar fazla olduğunu algıladı: Ağır fakat sıcakkanlı; korkusunu gizlemeyen fakat yerine göre soğukkanlı...  ayrıca Sirius cıvık bir yapıya sahip olamazdı; çocukluk arkadaşı hakkında yanılma payının imkansız olduğuna emindi ve duygularında bir sahtelik sezseydi tüm düşüncelerini çöpe atabilecek kadar gözünü karartabilirdi. Analizleri olası bir kaos anında verebileceği tepkiler üzerineydi ve o, tehlike çanları çaldığında kendi dahi herkesin rutin yaşamının ters yüz olduğunun bilincindeydi. Hislerinin onu yanıltmadığının ferahlığıyla Sirius'un yanıtını başını sükunet içinde yavaşça öne doğru sallayarak karşıladı. Bu süreçte az önceki çıkışını da dizginlemeyi başardı.  

"Büyükbabalar ince ince kıyıldıklarını hissetmeye başlamış. Öyle ya, en kötü ihtimalle soluğu kasabada aldıklarında ne ruhlarını çekecek bir varlıkla karşılaşabilirlermiş ne de üzerine kuşların bile konmadığı lanetli ağaçlarla. Ancak içlerini ferahlatma umutlarını tek kalemde silen ruha nasıl bir karşılık vereceklerini bilmeden bir süre önce ele aldığımız cahil cesareti durumunu sergilemişler. Büyükbabanız hışımla söze girecekken arkadaşı kolundan sertçe tutmuş ve onlarla göz temasında bulunmadan tam karşısına bakmayı sürdürmüş ve bu kez sözü dostlarınaymış:

Seans kurallarında ikiden fazla konuşmacı olmaz diye bir kaide yok, ama durum sandığınızdan çok daha ciddi. Seansın sonuna yaklaşıyoruz! 

Bilinmeyenler bataklığı ikisini de bacaklarından kuvvetlice çekmeye devam etmiş; 'a-a-ama...' demekten öteye gidememişler. Kurdukları kasabayı savunma dürtüsü ve Batı Orman'ın lanetli ruhunun karşılaşmasında arada kalmaları gururlarına dokunmuş ve çok daha derinden bir ürpertiyle mücadele etmelerine sebep olmuş.

Böylesine lanet bir ormanla huzur saçan kasaba arasında ne gibi bir bağlantı olabilir?

Ok hiddetle kımıldayarak harflere saldırmış ve hareket ederken şatonun tüm duvarlarının basınca maruz kaldığını hissetmişler; her yerden çıtırtılar geliyormuş ve bulundukları giriş katı müthiş bir sıcaklık düşüşüyle karşılaşmış. Ok durduğunda ise arkadaşları sert bakışlarına yansıyan sesiyle büyükbabalara yönelerek mesajı okumuş:

Denge, denge, denge... Ben dengenin zifiri parçasıyım!

Gitgide yükselen sesi ipleri tam anlamıyla elinden bıraktığı an büyük bir haykırışla Nirvana'ya erişirken... ah, çocuklar! İNANAMAYACAKSINIZ! Ah, aptal Sirius!" İlk kez kendine böylesine öfkeli görünüyordu; heyecanını kontrol etmeye odaklanırken hafızasından gelen aparkat onu adeta iki büklüm kılmıştı. 

"Ne, ne oldu?" diye üsteledi Celestia kısa kollarıyla Sirius'un yakasına yapışmayı ve onu sakinleştirmeyi deneyerek. Anthony kardeşine "Sakin ol!" diye kükredi. Celestia kendi yaşadığı şoku ağabeyinin sert çıkışıyla atlatarak korku dolu gözlerle Sirius'a bakmaya devam etti. Sirius oturduğu yerde terlemişti, cümlelerini seçmeye çaba sarf ediyordu:

"Batı Orman'dan gelen yeşil beyaz karışımı ışık... çocuklar... kaynağı bilinmeyen o ışık camlardan şatoya vurmuş ve bu kez yoğunluk üçünü de muazzam derecede güçlü bir şekilde iterek yere, giriş kapılarının tam önüne sermiş! Büyükbabamın babası o anki korkuyla ayağındaki acıyı görmezden gelip diğerleriyle birlikte kapıyı açmaya çalışmış, fakat kapı onları karanlığın derinliğine sürüklemiş. Hepsinin içini -detayları defterde yazmasa da- bambaşka korkular bir fare gibi kemirmiş ve arkadaşları tüm dominantlığını seansın ardına teslim ederek tek amacı adeta Batı Orman'dan kaçmak olan bir vombata -gezegenin en korkak hayvanı- dönüşmüş. Büyükbabanız yeşilimsi ışıkla dolan şatoda kalbinin yerinden sökülecek kadar güçlü atışlarını beyninde hissederek tek hamlede sönen gaz lambasını almış ve masayı kontrol ettiğinde Ouija tahtasının yerinde olmadığını görmüş. Her şey on saniye içinde gerçeklemiş; dakikalardan farksız saniyelerin ardından şatonun başka bir çıkış kapısını aramak için koşar halde sol çapraz kapıya ilerlemişler. Girdikleri odada ne yaşadıklarını bilmiyorum, defterde böyle bir detayın yazdığını hatırlamıyorum ve yalnızca çıkış kapılarının merdivenin bittiği hizanın solundaki kapı olduğunu biliyorum. 

MER | Paranormal RomanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora