100. Bölüm: Kaçınılmazlığın Döngüsü

88 19 24
                                    

"Ah, bu..." Celestia, ses tellerinin fısıltıya en yakın titreşimiyle çıkardığı tepkiyi sessizliğiyle taçlandırdı, diğerlerinin dilinin zihniyle birlikte tutulu kalmasından farksız bir şekilde.

"Büyüleyici, değil mi?" diyerek ortamın buz kesen atmosferini ısıtmaya çalıştı Sirius ışıldayarak, "Bu satırları ilk kez okuduğumda yaşadığım hislerin tıpatıp aynı olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım."

Zihinlerinde oluşturdukları yapboz yerle bir olmuştu. Özellikle Ophelia'nın ürettiği derin olasılıklar dahi Batı Orman öyküsünün yanında kifayetsiz kalmıştı. Fakat bu dağılmanın bir illüzyon olduğunu kısa sürede hazmetmişti; ipin ucunu şu ana dek bulamadığı serüven, kafasındaki soruları birer birer çözüyordu. Yine de içinde bir tuhaflık vardı; tanımlayamadığı, zihninin anlamlandıramadığı... 

"Tüylerim diken diken..." dedi Raphael hikayenin etkisinden çıkamasa da sözcükleri dudaklarından dökebilmeyi başararak, "bize özel bir yazı sanki." 

"Evet!" diye bağırdı Celestia etrafını saran buzun çözüldüğünü hissederek, "Bu hikaye niçin bize yabancı gelmiyor? Kimberly Teyze'nin ya da Stephen Amca'nın böyle bir hikayeden söz ettiğini hatırlamıyorum."

"Ama nasıl?" Anthony'nin hisleri de diğerlerininkinden farksız olmalıydı, "Öğrenmeliyiz ve bunun için yapmamız gereken tek bir adım var. Şatoya adım atmak."

Anthony cümlesini sonlandırdığında, ürkünç ve eski yapının kapısını ağır bir tavırla açarak karanlıkla göz göze geldi. Bu kez ortada yapıları görebilecekleri bir ışık yoktu; her yer kapkaranlıktı ve hem cep telefonu ışıklarına hem de yanlarındaki güçlü floresan lambaya ihtiyaç duyacaklardı. Batı Orman öyküsünün etkisinden çıkamamışlarken sıcağı sıcağına şatoya girmelerinin doğru olup olmadığını ancak deneyimleri gösterebilirdi. İçlerini saran korkudan uzak kalmayı başardıkları sırada bu büyük adımı atmaları ise herkesin ortak kararıydı. 

Sirius buldukları notu diğer notların arasına eklemişti ve bir gözü ışığın ürkerek temas ettiği ölüme bulanmış zemindeydi. Celestia ise Kimberly'nin sözlerini işitiyor, içindeki çocuğu beraberinde getiriyordu. Bu durum, tıpkı çocukluğundaki gibi Raphael'i kolundan tutmasını ve onunla birlikte ilerlemesini sağlamıştı. Ophelia ve Anthony ise birbirlerine yalnızca ikisinin görebileceği uyumdaki aşk iplikleriyle bağlanmıştı. Kalbi adeta Güneş'in sıcaklığını aşan Ophelia, Anthony'i desteklemek için soğukkanlı davranmak adına nefesini ustalıkla kontrol ediyor, yüzleşmeye doğru ilerleyişlerinin doğurduğu gerginliği hiçe sayıyordu. Altın sarısı ışığıyla harmanlanan bu düşüncesi, Anthony'nin olması gerekenden daha sakin ve soğukkanlı olmasına yol açmıştı. Ancak, kırk iki yılın zamansızlığın ışığında hiçe sayıldığı koşulsuz aşkından doğan zaafı dizginlenemiyordu. Ne onu kaybedebilir ne de bir zarar görmesine seyirci kalabilirdi. Aynı zamanda, kelimelere dökemediği ve yalnızca gözlerindeki derinlikle ifade edebildiği aşkın büyüsüne kapılmadan hem can parçası Celestia'yı hem de en yakın dostları Sirius ile Raphael'i korumalıydı. 

Karanlık okyanusun kıyısından henüz çıkmayı başarmışlardı ve defterdeki gizemli hikaye ile birlikte Sirius'un evindeki ruh çağırma seansından şu an bastıkları ölü zemine dek tüm detaylar artık farklı gözlerle görünüyordu. Şatonun önünde yaşadıkları kaosun derin anılara sahip bir kuyudan çıkan bir yaratığı anımsatması, gerçekleşecek benzersiz yüzleşmeyi daha özel hissettiriyordu. 

"Şato..." dedi Sirius, elindeki güçlü ışığı şatoya doğru yönelttiğinde boğazı düğümlenirken gözünü travmatik bir tepkiyle kaçıran Raphael'e yönelerek. 

"Hey, bu kez hazırız. Bizi yeniden gafil avlamaya çalışsa da..." dedi Celestia Raphael'i kolundan tutup adımlarını şatonun ihtişamlı kapısına doğru ilerleterek, "nefesini unutma."

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now