69. Bölüm: Travmanın Başlangıcı

620 22 7
                                    

Yoğunluk gitgide yakınlaşıyordu. Ormanın karanlık atmosferini ciğerlerine soluyarak ölüm sessizliğinin korkunç ürpertiye bürünmesine şahit olurlarken, ürkünç yoğunluğun kaynağının bir insandan gelmediğini algılamışlar ve hiçbir adım sesi duymamalarına rağmen gözlerinin önünde dört ayaklı bir varlık belirdiğinde, kendilerini Batı Orman'da av olabilecekleri masumluktaki bir ceylandan farksız görmüşlerdi. İşittikleri sessiz yoğunluğun herhangi bir yırtıcıya dönüşmemesi, onların tek umuduydu. Fakat bu sessizlik, sıcacık yataklarında olmaları gerekirken dünya literatüründe dahi adı geçmeyen bir kabusun henüz kıyısında olduklarını sezdiriyordu.

Nitekim ışık yüzü görmemiş karanlık bölgeleri ahenkle aydınlatan gençlerin bedenlerine ağır gelen korkuları da kısa sürmüştü. Öncelikle Kimberly tuttuğu nefesini serbest bırakıp donan bedenini ısıttı. Kimberly'nin cesareti dostlarını da desteklemiş olmalıydı; Batı Orman'ın yaşamdan yoksunluğunu taklit eden bedenleri bir anda kendine gelmişti. Yine de bu ümit verici gelişme, nefeslerini rahatlıkla açabildikleri ve kapana kısılmadıkları anlamına gelmiyordu; yalnızca beden, zihin ve ruhlarıyla yüzleşmeye açık bir uyuma bürünmüşlerdi.

Arkalarını dönmeyi başardıklarında, adeta ormanın tüm parlaklığını kendinde toplamışçasına parlak, beyaz renkli; kasabadakilerden epey büyük ve donuk görünümlü; sanki bambaşka bir dünyaya aitmişçesine fantastik bir kediyle göz göze geldiler. Beklemedikleri bu görüntü onları başlangıçta yerlerine mıhlamış, kedinin bir panter edasıyla üzerlerine atladığının düşüncesi zihinlerinde yer edinmek ve cesaretlerini yok etmek için tüm gücüyle savaşmıştı. Fakat kriz anında yaşadıkları anlık, sarsıcı ve bilinmeyenden gelen saf korku, rüzgarın arkalarından estiğini tüm çıplaklığıyla gösteriyordu; dizleri titrese dahi az önceki yüzleşme bilincinin ışığıyla aydınlanarak bilinmeyene, birkaç adım ötelerinde onları izleyen kediye doğru ilerlemeye karar vermişti Jane. Michelle ise tıpkı diğerleri gibi şok üstüne şok yaşarken yeniden kilitlenmişti. Ancak zift akan derenin karşısına geçme gibi bir düşüncesinin olmadığı, duruşundan ve yeniden kesikleşen nefesini düzeltmeye çalışmasından belliydi. Kimberly, Batı Orman'a girdiklerinden itibaren karşılaştıkları ilk canlı, ürpertici ve fantastik varlığın hücrelerine bir ok gibi sapladığı korkuya karşın açılmış, her şeyin yolunda olduğu hissine bürünerek kediyle göz teması kurmaktan kaçınmamıştı.

"Korkuyorum." dedi Michelle."

"Ben de." diye karşıladı Jane, yarım adımla ilerlemeyi sürdürerek. 

"Ben de." Aralarında en rahat görünen Kimberly de korktuğunu itiraf etmişti. Ancak kedide bir kımıldama yoktu; heybetli görünümü ve potansiyeli ile hissettirdiği yok edici yanı kasabanın üç cesur kafadarına karşı halen sessizdi. 

"Korkuyoruz." diye ekledi Michelle ayaklarını yere sabitleyen buzların erimesiyle hafifçe kımıldayarak, "Couranteliler bizi görseydi korkak lakabı takarlardı." Üçü de sakin hamlelerde bulunurlarken gülüşlerini dışa vurmaktan çekinmediler.

"Evet, okulun alay konuları olurduk, değil mi?" diye destekledi Jane. 

"Kesinlikle, kasabanın en korkakları!" diyerek sesini kahkahalarıyla yükseltti Kimberly. Sessiz ve kafadarlar ile kedinin haricinde yaşam barındırmayan -siyaha çalan yeşilin tonundaki ağaçlara rağmen- ormanın desibeli senelerin ardından ilk kez böylesine yükselmişti. Nihayet kedi sesle birlikte kımıldadı. Bu, aynı zamanda yepyeni bilinmeyenlere açılan tehlikeli ve ürkünç bir kapıydı. 

"Kimberly, dikkat et!" 

Jane'nin dikkatine rağmen kedi hışımla, fakat yine adım seslerini duyurmadan Kimberly'nin önüne sıçradı ve Jane ile Michelle'nin bedenleri istemsizce çığlık atma tepkisinde bulundu. Ancak Kimberly, kedi ile aynı frekansta olduğunu imgeleyerek hareket ediyor, sıçrayışını dahi olağan ve sevecen karşılıyordu. 

"Her şey yolunda, değil mi?" dedi Kimberly, kediyle göz göze kalmaya devam ederken iki adım arkalarında duran dostlarına seslenerek. 

"Evet, tıpkı senin de söylediğin gibi... her şey yolunda!" dedi Michelle adrenalin dolu sesiyle. Bir yandan kedinin tüm hatlarını araştırırken karşılaştığı en garip varlığın şokunu ister istemez kendine yansıtıyor, diğer yandan her ihtimale karşın olabilecek tehlikeden kaçmanın yollarını arıyordu. İçgüdüsü, ayaklarını saran buz kalıbının tamamen erimesinden de anlaşılacağı üzere yüzleşmekten yanaydı, karakteri ise araştırma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. El fenerinin tutulduğu kedi ve Kimberly'nin sessiz bakışlarına yöneldiğinde, zihnini arındırmayı başarmış Kimberly ile karşılaştı. Bakışlarının gurur duyan ve huzura evrilen içtenliğe dönüştüğünü görürken, korkulacak hiçbir durumun olmadığına şahit oldu. Her şey zihnin bir ürünü müydü? Kimberly, tanıştığı ilk günden itibaren sevginin gücünü vurgularken gerçekten de haklı mıydı? 

Michelle'nin kafasında canlanan tüm sorular, tepkisizce Kimberly'e bakan kedinin aynı tepkisizliği yaşayarak farklı bir noktaya yönelmesi ve ağaçların arasına girip kaybolmasıyla son buldu. Batı Orman'da tam olarak ne olup bitiyordu? Kimberly'nin huzurla dolu gözleri neden en tehlikeli anda Batı Orman'ı Doğu Orman kadar muhteşem kılmıştı? Artık belirsizlikler yalnızca ormana ya da orman yaratığına değil, dostlarına da vurmaya başlamıştı. 

Jane ve Michelle, kedinin arkasından tepkisizliğini koruyarak bakakalan dostlarına yaklaştı ve fener ışığının etkisiyle gözlerindeki tüm değişimi inceleme fırsatı buldu. Kimberly... Kimberly her ne kadar huzuru ve dinginliği gecenin zifirisinde yaşarsa yaşasın korkuyu üzerinden atamamıştı. 

"Neler oluyor, bu tuhaflığının sebebi kedi mi?" diye sordu Jane. Kimberly'nin rahat tavrının derinliklerinde yatan ürpertinin kaynağını dikkatle incelerken, ürkünç ve beklenmedik bir şekilde uysalca yaklaşan kedinin özel bir mesaj verebileceğini algıladı. 

"Kedi..." diye fısıldadı Kimberly kimseyle paylaşmadığı düşüncelerini bir yapbozun üzerinde çalışırcasına tamamlarken, "bu ormanın en masumu o. Gitmemizi istiyor Jane. O... ormanın lanetini dengeleyebilecek kadar güçlü. Ama korkuyor. İçimde çok keskin bir soğukluk hissediyorum. Bu, bu geçmiyor. Gitmeliyiz Jane!"

Grubun içinde kendinden en emin görünen Kimberly'nin uyarısı çaresizlik ve yok edici zifirinin girdabını ansızın Bermuda Şeytan Üçgeni etkisine bürüdü. Az önceki tebessümle dolu huzuru ise ormanın hiçliğinde eriyerek Jane ve Michelle'yi ansızın gelen kroşeyle nakavtın eşiğine getirdi. Jane taşları işaret ederek Sarabande'ye çıkış kapısının olduğu noktayı işaret etti ve feneri eline alan Michelle, kediyle Kimberly'nin yüzleşmesi sırasında yaptığı kısa araştırmanın meyvelerini alarak hem kendine hem dostlarına feneriyle ışık oldu. Titreşimleri hızla düşüyordu, bu, onları ormanın ölüm sessizliğine karşı açık hedef yapıyordu.

Taşları takip ederlerken ormanın keskin yoğunluğu artıyor, adımları, yükselen adrenaline rağmen ağırlaşıyordu. Kimberly halen kendindeydi; hisleri, boşluğa düşmekten kaçınan bir aşığın telaşını andırıyordu. O sırada karşılarından gelen çok güçlü bir ışık ağaçların arasından gözlerine doğru vurdu. Işığın şiddeti gözlerini kör edercesine güçlüydü. Eve dönüş için tek şansları olan yoldan her ne olursa olsun geçmek zorundalardı; yolun sonunda kaçtıkları bilinmezlik olsa bile.

Körelen gözleriyle düşme tehlikesi geçiren kafadarlar gerçekle yüzleşecekleri sesle yerlerinden sıçradı.

"Kızlar!"

Ormanın kasabayla bitişinden gelen merak, kaygı ve umutla yüklü ses Stephen'den geliyordu. 

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now