103. Bölüm: Beyaz Tavus Kuşu

80 14 15
                                    

Anthony ile Ophelia'nın önce koridora, ardından birbirlerine yönelttiği bakışlar, kelimelere gerek duymaksızın anlaştıklarını söylüyordu. Ophelia, gözünü yavaşça kapatarak Anthony'nin söze girmesini belirtti:

"İki kişinin koridora, diğerlerinin ise odaya netleştiği bir dizilime girmeliyiz. Kapının açılıp açılmayacağını bilmesek de bu plan, herhangi bir aksilikte bizi koruyabilir." O sırada Batı Orman'da en hassas oldukları anda belirmeleri ve Sirius'un çaresizce alıkonulduğu an gözlerine hükmetmeye başladı, "Bilinmezliğin içindeki fikirlerim kifayetsiz de kalsa, durağanlık kadar anlamsız değil."

"Harekete geçmek için," diye araya girdi Raphael dostlarına karşı sitemkar bir tavırla, Sirius'u alelacele kurtarmaya çalışmayıp planlar kurmamızın en büyük dezavantajını hatırlatmam gerekiyor sanırım."

"Hayır Raphael!" Ophelia'nın sesindeki öfke ve otorite hareketlerine yansıdı; önce Anthony'i kolundan çekerek koridorda yerlerini aldıklarını ifade etti, ardından kapı kolunu pervasızca açarak Celestia ile kardeşini ön plana sürükledi. 

"Beni ön plana atmanı beklemiyordum." diye mırıldandı Raphael şaşkınlıkla çenesini sıvazlayarak.

"Olabilecek en kötü senaryoyu açıklamanı istemiyorum tatlım. Harekete geçmemiz için en uygun zaman şimdi. Anlaştık mı?" Ophelia'nın Raphael'e yaptığı sürpriz çıkışın ilk sebebi, birbirlerine kurdukları sözlerle dengelerinin yitirdiğini ve en değerlileri olan Sirius'u arka plana attıklarını hissetmesiydi. Diğer sebebi ise Batı Orman yüzleşmesinde geçebilecek her detayın ciddiyetini üzerlerinde algılama arzusuydu. Şatonun en karanlık koridorlarına dahi etkiyen zeka, Sirius'un acı çığlıklarıyla kayboluşuna rağmen ekibin ipleri elinden bırakabilme potansiyelini koruyacak kadar sessiz hamlelerde bulunuyor olmalıydı. 

"Sirius!" Raphael, Celestia'nın bileğini hafifçe tutarak içeri girerken, hiçbirinin beklentisiyle uyumlanmayan odaya hızlıca göz gezdirdi. Hafif çatlak, kül grisi tavanı; odanın sağ duvarının önüne konuşlanan siyah derili, ahşap kollara sahip sallanan koltuğu; hemen sol tarafındaki siyahın en mat tonunu barındıran küçük, dairesel, kadehin ayağının boşlukta kalmasını sağlayan şarap masası ile bir asrın etkisini üstünde hissettiren şarap kadehi; siyah ile beyaz renklerin birbiri ardına sıralandığı damalı zemin ile tavana dek uzanan bordo duvarlara eşlik eden siyah, dikey çizgili duvar kağıtları, bedenini yitirmeden önce şatoda tek başına yaşayan varlığın derinliklerine açılan bir pencere hissi oluşturuyordu.  

"Ne Sirius ne de anahtar..." dedi Celestia boynunu bükerek. Ardından başını gözlerini kısarak kaldırdı: 

"Kalbim... tam zıttını söylüyor." 

Celestia ne zıpırdı ne de ağabeyine ders veren tavrıyla hareket ediyordu. Parmaklarını Raphael'in parmaklarına yavaşça geçirerek birlikte hareket etmeye başladılar. 

Raphael'in birbiriyle çarpışan zıt duyguları onu nötrlüyordu. Ayaklarının damalı zemine temasından ciğerlerine giren havaya dek hiçbir detayı hissedemiyordu. Tek hissi kalbindeydi; sıcak, sevginin en koşulsuz tonuyla... 

Koltuğun tam karşısında duruyorlardı. Anthony ve Ophelia ise açık kapının iki kenarına sırtlarını dayayarak koridora hakim olup ikisini de izleme fırsatı yaratmıştı. 

Celestia, Raphael'in elini bırakmadan sol kolunu öne doğru ağır ağır uzattı; şarap kadehini kaldırmak üzereydi. Sessizliğin en ürpertici desibelinde Raphael, kulak çınlamasını hiçe sayarak aşkını destekliyordu. Işıltının karanlığın üzerindeki kusursuz dansıyla Celestia, kadehi zarifçe eline alarak masanın üzerini izledi. Dairesel masanın sağ alt çaprazındaki girinti, üzerinde farklı bir izlenim bırakıyordu. Beklemeksizin gözlerini şarap masasının ayağına ve hemen altındaki damalı zemine getirdi. Hislerinin doğru çıkma ümidi, kalbinin saf ışıltısını gözlerine yansıttı ve işaret parmağını girintiye geçirerek masayı saat yönünün tersinde çevirmeye başladı. 

MER | Paranormal RomanМесто, где живут истории. Откройте их для себя