41. Bölüm: İlerleyen Sayfalar

11.7K 193 39
                                    

"Yani herhangi bir varlıktan ya da durumdan korkmadığımızda artık tehlike altında kalmıyor muyuz?" Celestia'nın gittikçe tizleşen sesi, neredeyse alnına değen kaşlarıyla birleşerek heyecanını herkese derinlemesine ifade etmesini mümkün kıldı. Cümleler Sirius'a tanıdık gelmişti; taze tuttuğu hafızasının köşelerinde kalan bir anı kapısını çaldı. Defterin heyecanıyla dağılan saçlarını -başı kaşındığından olsa gerek- daha da karıştırıyor, hafızasındaki tüm derinlikleri su yüzeyine çıkarmaya çalışıyordu. Ophelia bir değişiklik olduğunu sezdi, nihayetinde Anthony de... Sirius geçen bu kısacık sürede kendini hazır hissetmeyi başardı ve söze girdi:

"Büyükbabamla aramda henüz Celestia ve Raphael'in yaşlarındayken bir diyaloğu hatırladım çocuklar." Kamelya ekibin hafızasının tozlu raflarını temizlemeye devam ediyor olmalıydı; Anthony'nin paylaştığı anıdan sonra Sirius'un da tüm kararlılığıyla anıyı anlatmaya başlaması heyecanlarını ürpertiden hoş duygulara doğru sürüklemişti, "Aslında bunu geç hatırladığımı düşünüyor ve kendime kızıyorum. Çünkü çok küçükken arı fobim vardı. Arının sesi, iğneleri ve sineklerden büyük ve renkli olması korkunç duygulara kapılmama sebepti. Hatırlarsanız eskiden bir kez arı burnumun ucunu sokmuştu ve şişlik geçene dek neredeyse bir palyaçodan farksızdım. Sınıftakilerin benimle nasıl dalga geçtiğini hatırlıyorum. Anthony'nin neredeyse hepsiyle yumruk yumruğa kavga edecek kadar beni savunduğunu da tabii." Hep birlikte gülüştüler ve Sirius iç çekip konuşmasını sürdürdü: 

"Bir gün büyükbabam bahçe işleri için benden yardım istedi. Ben arıların yoğun olduğu günlerde başıma geleceklerin bilincindeydim ve o yaşlardaki düşüncemle karnımın ağrıdığını ve gelemeyeceğimi söyledim. Ama ona yardımcı olamadığım için vicdanım sızlıyordu. Büyükbabam bir sorun olduğunu anlamıştı tabii. Özellikle yaz günleri çiçeklerden uzak duruyor ve hava ne kadar sıcak olursa olsun penceremi kapatıyordum, büyükbabam bazı zamanlar sözlerini gizlese de gözlem gücü gayet iyidir, bunu söylememe gerek bile yok. Nihayetinde yanıma geldi ve en sevgi dolu gözleriyle benimle konuşmak istediğini söyledi. Arıdan korktuğumu paylaşamazdım, benim cesaretsiz olduğumu düşünmesi hayatta aklıma gelmesini istediğim en son düşünceydi. Yine de sıcacık tebessümü kendime ördüğüm tüm ağları söküp attı. Ardından, ona her şeyi anlattım; arıdan korktuğumu, çok küçükken arının burnumu sokmasının etkilerini atlatamadığımı... ve o gün arı fobimi yendim."

"Aa, evet!" Anthony'nin gözleri artık o günleri görüyordu, kamelyada değildi sanki, "Bana arılardan artık korkmadığını söylemiştin. Hatta evet, hatırlıyorum; en yakın dostuna dahi arı korkunu itiraf etmekten kaçınmıştın ve sana bu yüzden kızmıştım. Ah, tembel Anthony! Cesaretini nasıl kazandığını sormayarak ahmaklık ettim." yüzünde trajikomik bir tebessüm vardı. Sirius onu "Saçmalama, bu olabilir, geçti gitti." diye karşıladı.

"Nasıl? Sana bir şey mi anlattı?" diye çıkıştı Celestia devam etmesi için sesini meraklı ve net kılarak.

"Evet Celestia. Büyükbabam bana korkunun etkilerinden açıkça söz etti. Babasından bir hikaye dinlediğini ve hikayede bir köye saldıran kaplanın hiçbir çocuğa dokunmadan ondan kaçan herkese saldırdığını anlattı. Ardından, hiçbir vahşi hayvanın ağaçlara dokunamayacağını ve bunun asıl sebebinin onların korkmaması olduğunu ekledi.

Büyükbabam bana her canlının doğada bir görevi olduğunu tekrar tekrar vurguladı. Arının asla vahşi olmadığını, kendilerini savunma ihtiyaçları duyduklarında iğnelerini kullandıklarını ekledi ve bahçenin içine daldı. Onları sevdi; yaşananları pencereden izlerken hiçbir arıya dokunmadan onlara adeta hepsine sarılıyormuşçasına güçlü bir his aldım. Daha sonra yanında uçuşup çiçeklere konan ve yanından geçen arıların arasından beni çağırdı. Sözleri ve davranışı beni etkilemişti, bu fobiden kurtulmalıydım. Cesaretimi toplayıp ağır adımlarla yanlarına geldim. Gelirken beni 'Korkma, sev; korku sevgisizlikten başka bir duygu değildir.' diyerek telkin etti. O gün sözlerinin manasını algılamadan verdiği enerjiyle korkumu sevgiye dönüştürdüm ve hiçbir arı beni sokmadan, onların işlerine engel olmadan hepsini detaylıca gözlemledim ve sevgimi kat be kat artırdım. İşte sonuç." Sirius son cümlesini kamelyadaki masadan omzuna konan arıyı fark ederek kullanmıştı. 

"Şimdi bakıyorum da, büyükbabamın telkini aslında ne kadar derin."

"Bu hoş ve çok ama çok anlamlı sözleri söyleyen Stephen Amca'nın dün gece yaşadığı travmayı tekrarlamasına ne demeli? Yaşadığı sorun çözemediği kadar büyük olmalı." dedi Celestia kısa süreliğine hüzne bürünerek. Boynunu öne eğmiş, tüm zıpırlığını bir süreliğine kamelyada bırakıp bir gece önceki travmaya geri dönmüştü. 

"O başta torunu Sirius'a, daha sonra hepimize hayat dersleri verdi. Celestia haklı; temkinliliğini koruyan ve daima neşe saçan bir insanın bu travmayı atlatamaması zor, gerçekten zor. Sonuçta bu bir travma ve defteri dinledikçe bunun sebebinin ne olduğunu düşünüyorum da..." Anthony'nın herkese hitap edişi kendi içinde bir mırıldanmaya dönüştü; Ophelia onu destekleyerek araya girdi:

"Ben yaşadığımız olayların bir okyanusun kıyısından ilerleyip derinliklere inmek gibi etkiler verdiğine ve etkilendiğimiz noktaların zayıf noktalarımızla ilişkili olduğunu düşünüyorum." Anthony kaşlarını kaldırıp ona yönelirken Celestia tüm hüznünü geride bırakarak yaşamındaki birçok konuda örnek aldığı Ophelia'ya kulak kesildi. Diğerleri ise istifini bozmadan ona yöneldi:

"Stephen Amca'nın travmasının asıl sebebi hakkında varsayımda bulunmamalıyım. Ancak şunu söyleyebilirim ki, defterde birçok doğaüstü olay yaşanmış ve Batı Orman'da rastlantıları sonlandıracak detaylar barınıyor. Stephen Amca'nın zaafı tam olarak bu ise ve babası ile benzer olaylara maruz kalmışsa bunu mantıklı bulabilirim. Ancak unutmamalıyız ki şok sırasında verdiği tepkiler bize birtakım ince ipuçları veriyor."

...gözleri yüzünün gerim gerim gerilmesiyle birlikte kapanırcasına geri çekildi, kulak tüyleri yerinden çıkacak kadar ürperdi ve nefesi tamamen kontrolden çıkarak gözünde canlanan görüntülerin içinde kayboldu; o, artık bambaşka bir boyuttaydı. Gözyaşları titreyerek yanaklarından çenesine doğru düşerken sağ elinin işaret parmağını yolun Batı Orman'a bakan ucuna doğru güçlükle kaldırdı.

"Doğaüstü... korkunç... bu mümkün değil! HAYIR, BU MÜMKÜN DEĞİL!"  

Ekip, Stephen'in travmaya tamamen girmesine yol açan sözlerden hemen önce zifiri korkuyu ruhuna ilmek ilmek dokuduğunun farkındaydı. Ophelia sözlerine devam ederek kısa sürede olup biten şokun anahtar kelimelerini vurgulayarak defterle bağdaştırmaya başladı:

"Doğaüstü ve korkunç olarak yorumladığı kavramlar... parmağını ormanın giriş yönüne uzatması ve gördüklerini mümkün kılmaması kayda değer detaylar. Ormanın girişinde bir şey görmüş olmasına deftere göre pek ihtimal veremedim. Yine de o süreçte Sarabandelilerin sürekli kabus görmesi ve açıklayamadığı durumlar yaşaması beni şüpheye düşürdü." Ophelia'nın ses tonu defterde yaşananların devamını dinleme arzusuyla meraka büründü. Hepsi onun kısa ve net açıklamasını sindirmişti; konuyu uzun tutmak o an için son tercihleriydi. Sirius yaşanan birkaç saniyelik sessizlikte nerede kaldığını hatırladı ve derinden bir öksürükle kendini konuşmaya hazırladı:

"Kedinin uzaklaşmasıyla ortamdaki gerginlik kısmen azalmış; normalde Batı Orman'a ilk girdiklerinde hissettikleri ürpertiyi normal karşılamışlar. Nihayetinde alışkanlıkları onlar için avantajmış, hele ki özellikle büyükbabaların ormana ikinci girişlerinde yaşadıkları olayların ardından... şatoya doğru ağır -ikinci evdeki talihsiz kaza sebebiyle- ve temkinli adımlarla yürürlerken arkadaşlarına iyi olup olmadığını sormuşlar. Kestirip atmış, 'İyiyim, devam edelim.' demiş ve donukluğun sebebini anlatmamış; onlar da ısrar etmemiş. Artık tam olarak zifiri karanlığın ortasındalarmış. Bilirsiniz, birbirimize anlattığımız korku hikayelerindeki değişmeyen detay: geceleri hayaletlerin tutsaklıktan kurtulup ıssız yerlerde bulundukları en tehlikeli an. Bunlar hem eğlenceli hem de komik geliyordu bizlere, değil mi? Çünkü..."

"Çünkü zihnim böyle olasılıkların mümkün olmadığının bilincindeydi." diye araya girdi Ophelia Sirius'un bir önceki açıklamasına göre daha yavaş konuşmasının etkisiyle. 

"Evet, durum tam olarak bu. Ama çocuklar..." Hepsini keskinleşen gözleriyle süzdü ve sanki Stockholm Sendromu'nu yaşayan bir kurban gibi karşı tarafta olduğunu hissetme ihtiyacı güderek katılaşan ses tonuyla rüzgarın yönünü değiştirdi:

"Yaşadıkları garipliklere sünger çekin; gerçek, zifiri korkuyu bu süreçte deneyimlemişler!"

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now