37. Bölüm: Zifiriye Doğru

11.7K 195 42
                                    

Ophelia'nın çıkarımları daima heyecan vericiydi, fakat bu seferki görüşü ile ilham perileri Anthony'i koşulsuz sevgiden doğan bulutlarla örtülü bir yol üzerinden ziyaret etmiş, böylelikle zamansızlıktan gelen saf duygularını yansıttığı gözleriyle onu seyretmek yerine genel, ancak yaşam rehberi misali net bir çıkarımda bulunmuştu:

"Yaşam sebep ve sonuçlardan oluşuyor olmalı." Toklaşan ve diyaframından gelen kendinden emin sesiyle kısa cümlesini vurgulayıp herkesin odağını tamamen kendisinde toplamak adına üç saniyelik bir sessizlik durağında bekledi, "Ophelia harika bir noktaya vurgu yaptı: Satır araları. Bazen sebepler aracılığı ile sonuçları algılıyoruz, bazense sonuçlar sayesinde sebepleri. Algılarımız sınırlı ve çoğu sebep sonuç ilişkisini göremiyoruz. Ama son konuşmalarımızla birlikte yaşamın ve zamanın canlı olduğunu, olayların perde arkalarının ise tesadüf kavramını ortadan kaldıran bu canlılıkla ilişkili olduğunu görüyorum. Sözlerimi hatırlayın:

Hem defterde yaşanan durumlar hem de özellikle son iki gündür karşımıza çıkan her şey yaşamın bilinçli dokusu tarafından bize işleniyor gibi. Bizim defterden haberimiz yokken Batı Orman'ın gizemli dünyasına girmemiz ve Sirius'un daha öncesinde defteri bulması dahi zamanı epey garip kılıyor. Sanki bize öğretilen bilgilerin eksik ya da hatalı olduğu hissine kapılıyorum çocuklar.

Sizce tüm bu yaşananlar rastlantı mı? Hayır, tabii ki satır aralarında görünmeyen gerçekler söz konusu; tıpkı Sarabandelilerin seneler içindeki değişimi gibi. Yani, yaşamda her şey ve herkes birbiriyle ilişkili, bu ilişkileri göremesek de... algılarımızı genişlettiğimiz bu kısa sürede neler olduğuna bakın! Evlerimize geçtiğimizde, başımızı yastığa koyduğumuzda zihnimizden ne tür düşünceler ve şaşkınlıklar geçecek, tahmin dahi edemiyorum. Fikirlerim böyleyken defterde henüz bilmediğimiz ve Sirius'un okuma fırsatının olmadığı gelişmeler, kürenin içindeki not ve birçok tuhaflık bizlere neler katacak gerçekten merak içindeyim." Anthony Celestia ve Raphael'in başının üzerinde birer ampulun yandığını imgelercesine merakla onları izledi; ikisi de birbirine bakıp aynı şeyi düşündüklerinin sevinciyle ekleme yapmaya hazırlanıyordu. Celestia söze Raphael'in girmesini istedi:

"Fen Bilgisi dersinde ışığın önemi hakkında tartışırken öğretmenimiz bizi ışık konusunda bilgilendirmişti." Gözlerini kısarak öğretmeninin sözlerini hatırlamaya çalıştı ve beş saniye geçmeden hatırlamanın verdiği keyifle devam etmek üzereyken Celestia araya girdi, "Bunları seneler sonra öğreneceğimizi söyledi; muhtemelen siz karşılaşmışsınızdır ya da karşılaşmak üzeresinizdir." Gözleriyle onu onaylayarak devam etmesini rica etti:

"Görünen ışığın görünenle sınırlı kalmadığından söz etti. Anlamamız için detay vermek istemediğini, ama algılarımızın ötesinde ışık ve sesin var olduğunu ekledi. Sözlerin bunu hatırlamamı sağladı. Defterde yaşanan ya da benim karşılaştığım doğaüstü durumların kaynağı belki de algılarımızın dışındaki ışıklarda gizlidir. Ne dersiniz?" Herkes Raphael'in sözlerine şapka çıkarırken Ophelia işaret parmağını hızlıca kaldırıp araya girdi:

"Evet tatlım, geçen sene böyle bir derse girdik. Işık spektrumlarından söz ediyorsunuz. Ve doğaüstü konularla bilimi birleştirmeye, derslerde dinlediğiniz tüm konuları yaşamınızla ilişkilendirmeye çalışmanızı öğretmenleriniz görse gözyaşları süzülür, sizleri ayakta alkışlarlardı; aferin size." Ophelia'nın sözleriyle küçük kalplerine dokunuşu bir ebeveyn şefkatini aratmayacak cinstendi. 

"Ben sadece gördüğüme inanırım diyen bir müşterimiz vardı," dedi Sirius gülünç bir duruma karşı kıkırdayarak, "sözü çok mantıklı gelirdi, ama şu an ben hiçbir şeye inanmam diyen birinin sözü daha mantıklı hissettiriyor." Sirius keyifli görünüyordu, cümlelerini sürdürdü, "Devamında başladıkları işi bitirme arzuları ve buldukları anahtarın hissettirdiği boşa gelmemişlik hissi nedeniyle son odayı yeniden derinlemesine inceleyip yapıyı bir daha girilmemek üzere terk etmişler. Ve evet... şatoya benzeyen üç katlı yapıya doğru ellerinde anahtar ve diğer gereçler ile ilerlemeye koyulmuşlar." 

Sirius bir süreliğine değiştirmediği oturuş pozisyonunu anlatacaklarının heyecanına kapılıp değiştirdi; farkında olmaksızın dirseklerini masanın üzerine yerleştirdi ve öne yirmi derece eğilerek konuşlandı. Allemande'deki yoğun performansının etkilemediği parmaklarını birbirine kavuşturup ses tonunu defterde bahsi geçen konuların odağı olan ruh çağırma seansına uygun bir şekilde derinleştirip herkesin ona daha çok odaklandığı bir anda söze girdi:

"Bu kısmı okurken şaşırmıştım çünkü defterde şatoya benzer eve hemen girmek yerine çevrelerini iyice analiz ettikleri yazıyor. Bunun sebebi, büyükbabamın babasının dışarı adım attıkları an aklına gelen düşüncesiymiş. Yaşam enerjisinin kendini ormanın doğusuna zoraki teslim ettiği Batı Orman'daki dönüş yolunun güç anlaşıldığı düzensiz ağaçlar ve birtakım kayalar ya da benzeri engeller olası bir tehlike durumunda hızlarını epey kesebilirmiş. Av olma ihtimalinin gerçekleşmemesi için -az önceki karabasan etkisinden dolayı bu plan her ne kadar aptalca görünse de- kendilerini ellerinden gelen tüm imkanlarla güvenceye almaya karar vermişler ve gözle görebilecekleri üç orta büyüklükte taşı geldiklerine emin oldukları ağaçlık yolun girişine üçgen şekilde koymuşlar. Eh, o sırada şatonun çevresini iyice gözlemleme şansları olmuş tabii. Hatırlarsanız bu bölgeye girdiklerinde üç yapıyla karşılaştıklarını söylemiştim. Hatırladığım kadarıyla bahsetmediğim yapı şato ile tek katlı yapıdan uzak. Fakat zihnimde canlandırmama ve defterde söz edilenlere göre dönüş yoluna en uzak yapı şato. Çünkü çocuklar, gördükleri diğer yapı dönüş yolundaki ağaçlık bölgenin hizasında. Yani iki katlı bu yapının -sanırım burası eski müstakil bir evi andırdığından ev demeliyim- bir kısmı tamamen ağaçlık bölgeye bakıyor. Tekrar hatırlatmalıyım, üç yapının hikayesini okuma fırsatım olmadı; defterin devamında yazabileceğini düşünmem bir varsayımdan ibaret. Gerçeği öğrenmeyi arzuluyorum ve öğrenene dek teoriler üreteceğimizi biliyorum. Her neyse..." Sirius kaldığı yerden devam etmek için nefesini diyaframından çekerken Celestia hafifçe sıktığı yumruğunu heyecanına yenik düşerek masaya vurdu ve yüksek sesle araya girdi: "Yoksa ruhu orada mı çağıracaklar?" 

Celestia'nın sorusunu kimse yadırgamamıştı; gecenin en zifiri saatlerine doğru ilerlerlerken ayaklarının şato yerine evi çekmesi tecrübelendikleri kadarıyla bir rastlantı olmamalıydı. 

"Hep birlikte göreceğiz." diye karşıladı Sirius büyükbabasını örnek alırcasına anlamlı, neşeli ve merak uyandırıcı sesiyle, "Sözü edilen ev karanlıkta çok zor seçiliyormuş ve kaybolmamak için dikey hizada, ağaçların yanından ağır ağır yürümüşler. Perspektif farkı, evlerinden uzaklaştırdıklarını hissettirmiş ve yolu yarıladıklarında büyükbabanızın eline aldığı pusulanın kuzey yönü sapmamalarına rağmen hızla değişmiş."

"Nasıl yani? Bu mümkün değil!" diye çıkıştı Anthony, "Pusula bozulmuş olmalı."

"Hayır, bozuk değilmiş." diye yanıtladı Sirius başını tüm ciddiyetiyle iki yana doğru sallayarak, "Büyükbabanız birkaç adım ilerleyip bulundukları noktaya göre pusulanın davranışını incelemeyi düşünmüş ve bunu uyguladıklarında pusula olması gereken yönü göstermiş. Ancak yine aynı yerde durduklarında az önce yaşadıkları tekrarlanmış. O an ayakları Batı Orman'ın lanetli zeminine adeta mıhlanmış; işleri tıpkı ilk yapıda olduğu gibi olağanüstü derecede ürpermiş ve diplerindeki ağaç dallarının hareket ettiğini fark etmişler. Arkadaşlarına kısa bir süre önce deneyimledikleri güçlü şok etkisinin dengesizliğiyle baktıklarında yalnızca ağaçlık bölgeden ne çıkabileceğinin endişesini yaşadığını görmüşler. O sırada pusula daha da hızlanmış, ağaçların hışırtısı çok daha artmış ve yoğunluk ruhlarını çekecek kadar güçlenmiş. Zihinleri tamamen sessizleşmiş; oradan topuklama fikri ayaklarının bir betona gömülmesinin de etkisiyle uçup gitmiş." Sirius'un endişeli sesi cümlelerinin devamında sakinleşmeye başladı ve bu detay ekibi meraklandırdı.

"Sonra ne oldu?" dedi Ophelia baskınlaşan sesiyle. 

"Hiçbir şey." Yanıtı Ophelia hariç herkesin hep bir ağızdan "Aaa!" şeklinde tepki vermesine sebep oldu ve Sirius hızlıca cümlesini sürdürdü: "Pusula durmuş, ağaç dalları bir anda yaprakları dahi kımıldamayacak şekilde sabitlenmiş, yoğunluk falan da kalmamış. Ve kalplerinde asla sönmeyen cesaret ışığı, gözlerindeki korkunun çok daha ötesindeymiş; hepsi tek kelime etmeksizin ikinci yapıya doğru ilerlemeye devam etmişler."

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now