90. Bölüm: Hüzünlü Kavuşma

88 18 19
                                    

Sarabande

8 Ekim 2020 - 11.11

Doğu Orman'ın girişinden kamelyaların olduğu bölgeye attıkları yorgun adım, özlerine yelken açtıklarının bilinciyle hareket etmelerine rağmen dizginledikleri ve keşfedemedikleri duygularını tamamen açığa çıkarmıştı: Anthony'nin güçleşen adımları onu çeyrek asır öncesinin kamelyalarına, daima oturduğu yere taşımış ve hemen arkasından gelen Ophelia ona eşlik etmişti. Celestia tıpkı zıpır bir çocuk gibi Doğu Orman'ın girişinden kamelyaların olduğu bölgenin çıkışına dek koşuştururken Raphael ise gözyaşlarını tutamayarak gözlerini sıkıca kapatmış ve zihninde canlanan anıların hükmüne teslim olmuştu. Sirius'un tepkisi ise hepsini donuk yüz ifadesiyle izlemekti; Kimberly teyzesinin açıklamalarının ardından her birinin özgür iradeleriyle bu seçimi yapmasının verdiği his, onun bilgiden deneyime geçişini donuklaştırarak gerçekleştirmişti.

"Nasıl her şey aynı kalabilir?" diye haykırdı Celestia iki kolunu yana açıp gözlerini sükunet içinde kapatarak.

"Tüm kasaba ayrıldığımız günkü gibi mi yoksa?" diye destekledi Raphael hafif tombul yanaklarına düşen gözyaşlarını silerek.

"Eğer öyleyse kendimi devasa bir boşlukta hissederim. Farkındalığım, düşüncelerim o boşluğun içinde sonsuzluğa karışır." diye mırıldandı Ophelia hüzün, özlem ve heyecanın karıştığı duygularıyla.

"İlerlemeden bilemeyiz." dedi Anthony dokunduğu kamelyanın masa kısmından elini çekerek, "Kimberly Teyze'ye bir an önce ulaşmalıyız; kasaba halkının bizi yabancı olarak göreceğini unutmayın."

Anthony'nin keskin ses tonuyla yaptığı öneri ekibi harekete geçirdi. Sirius gülümseyerek adımlarını hızlandırdı ve tebessümü kıkırdamaya dönüşürken söze girdi:

"Zaman tüneline girmedik çocuklar, teknoloji gelişti." Telefonunu eline alarak sözlerine devam ederken aniden durağanlaştı, "Cep telefonlarının henüz yayılmaya başladığı dönemlerdi. Tadını doyasına çıkardığımız günler..."

"Hey Sirius, değişimi unut artık! Bak, burada her şey yerli yerinde. Yaşam bizim yanımızda!"

Celestia'nın yanıtı ile Sirius'un yüzü gözle görülür bir biçimde buruklaştı. O sırada telefondan yanıt geldi. 

"Nihayet gelebildik. Harika bir yolculuktu... evet, pekala..." 

Telefonu hızla kapatıp adımlarını Courante'nin bulunduğu bölgeye yönlendirdi:

"Bizi bekliyor. Gidebiliriz."

Sorularının yanıtı Kimberly ile görüşmelerinde, hatta bu ana dek karşılaşacakları Sarabande sokaklarında gizliydi. Bunun bilincinde olmaları son derece doğal da olsa Ophelia, Raphael ile Celestia'nın bir adım sol arka çaprazından ilerleyerek Anthony ile birlikte en önden ilerleyen Sirius'un tavırlarını derinlemesine incelemeye başladı. Mutlu, ama gergindi; neşe ve hüznü aynı anda hücrelerine aktarabiliyordu. İki zıt duyguyu aynı anda yaşamayı nasıl başarabiliyordu? Yoksa, hüzün ve neşe aynı enerjinin farklı frekansından mı ibaretti? Ayrıca yüzünde, duruşunda ve adımlarında yorumlayabildiği tepkilerinin kaynağı ne olabilirdi? Yanaklarında beliren tebessümden algıladığı, ekibin kadim notlara göre özgürce hareket etmeyi seçmelerinin doğurduğu sabırsızlıktı. Kaşlarının gerginliği ve kırışan alnı ise henüz öğrenmedikleri gerçeklerin var olduğu izlenimini vermişti. Peki bu gerçek, ülkenin bir ucundan diğer ucuna yaptıkları yolculuğa çıkma kararlarını tamamen etkileyecek bilgiler içeriyor olabilir miydi? Edineceği her bilgi, büyük yüzleşme için attıkları adımların yönünü belirleyecekti. Bu yolun geri dönüşünün olmadığının farkındaydı; dahası, artık kasabayı terk ettikleri o karanlık günde bile yoldan çıkmadıklarının bilincindeydi. 

MER | Paranormal RomanWhere stories live. Discover now