Limon Çiçekleri 104. Bölüm

Start from the beginning
                                    

"İyi misin sen?" dedi kaygı dolu bir ifadeyle. "Niye böyle ıslak ıslak oturuyorsun?" derken bakışları kan içindeki yara bere dolu dizlerine kayınca panikle bağırdı. "Ay dizlerine ne oldu öyle senin?" diyerek hızla yere eğildi. "Lale inanmıyorum ya n'aptın böyle, düştün mü?!"

"Yok düşmedim, dizlerime jilet attım Melis." dedi Lale yorgun bir alaycılıkla. "Bisikletten düştüm işte gelirken, başka n'apmış olabilirim?"

Melis yüzünü buruşturarak Lale'nin dizlerine bakarken "Ay ne bileyim." dedi. "İki dizin de çok kötü olmuş." Sonra başını kaldırıp Lale'nin yüzüne baktı. "İyi olduğundan emin misin sen?" derken şüphe içindeki bakışları Lale'nin bembeyaz yüzünde dolaşıyordu. Elini uzatıp Lale'nin alnına koyarken "Ateşin falan mı var?" diyordu ki eli Lale'nin alnına dokunduğu anda yüzündeki panik dolu ifade iyice derinleşti. "İnanmıyorum, gerçekten ateşin var senin!" dediği gibi ayağa fırladı. "Kalk çabuk kalk! Bi de hala böyle sırılsıklam oturuyorsun burada!" Lale'nin hareketsiz öylece durduğunu fark edince gözlerini devirerek kolundan tutup çekiştirdi. "Ya hadi Lale kalksana, iyice üşüteceksin burada!" dedi azarlar bir tonla. "Ben gelmesem burada böyle daha ne kadar oturacaktın acaba?! Kalk hadi!"

Melis Lale'yi zorla kaldırıp içeriye, sözüm ona kaldığı ama kaç gecedir uğramadığı odasına götürüp dizlerindeki yaraları temizlemesine yardım ettikten sonra zorla duşa girmesini sağlamıştı. Ancak içi hiç rahat değildi. Lale'nin duşa girmesinden sonraki ilk birkaç dakika yatağa oturup kara kara ateşini düşürmek için ne yapabileceğini düşündü. Lale'yi o halde bulunca çok korkmuştu. O telaşla sormaya fırsat bulamamıştı ama dışarıda süt dökmüş kedi gibi bekleyen ve gelip Lale'ye bakmasını rica etmek için kendisiyle bunca ay sonra ilk defa konuşmaya tenezzül eden Batu'nun Lale'nin bu perişan haliyle mutlaka bir ilgisi olduğundan da emindi. Ama Lale öyle sakindi ki. Çok uzun zamandır hiç olmadığı kadar sakindi hem de. Batu'nun söz konusu olduğu herhangi bir durumda onun bu kadar tepkisiz olduğunu daha önce hiç görmemişti. Hal böyle olunca Lale'deki bu sıradışı sakinliği ateşinin yükselmesine bağlıyor ve bu daha da paniklemesine yol açıyordu. Ateşi daha çok yükselirse ne yapacaktı? Sonunda kararını verdi. ve Lale'nin bundan hiç hoşlanmayacağını bilse de telefonunu eline alıp onu son günlerde her zamankinden çok arayan o ismin numarasını tuşladı.

Lale duştan çıkar çıkmaz Melis'in direktifleriyle hızlıca pijamalarını giyip yatağa girmek zorunda kaldı. Dediklerini yaparak Melis'i başından savmayı başarabilirse bir-iki saat sonra hazırlanıp otele gitmek üzere evden çıkabileceğini düşünüyordu. Gerçi Batu'dan hala ses çıkmamıştı ama bu muhtemelen iğneleyici bir cevap yazmak için hala kafa patlatıyor olmasından kaynaklanıyor olmalıydı. Ne yazarsa yazsın özünde cevabının "evet" olacağından adı kadar emindi.

Bu sırada Melis bir yandan ona ateş düşürücü bir-iki ilaç içirmeye çalışıyor bir yandan da hiç susmadan hızlı hızlı konuşup duruyordu.

"Hiç itiraz istemiyorum, bu ateşin hemen şimdi düşmesi gerekiyor Lale." diyordu hararetle. "Hayır farkındasın herhalde değil mi, yarın akşam Derya nişanlanıyor çünkü! Hem ertesi gün de direkt İstanbul'a gideceksin sen değil mi?" diye sorduktan sonra Lale'nin herhangi bir cevap veya tepki vermesini beklemeden devam etti. "Git git, daha fazla kalıp ne yapacaksın burada? Keşke senin yerinde olsam. Adana'da o kadar sıkılıyorum ki." derken derin bir iç geçirdi. "Yemin ederim bazen boğulacak gibi oluyorum! Hala fazla müvekkilim de yok zaten biliyorsun, sıkıntıdan delireceğimi hissediyorum bazen. Sen de git İstanbul'a kendini kurtar. Ne yapacaksın buralarda zaten? İş mi var güç mü var yapılacak bir şey gidilecek bir yer mi var, ne var yani? Çöl gibi ya! Resmen çöl gibi! Vallahi bazen bunca sene sonra niye döndüm buralara, aklımdan zorum mu vardı diye düşünüyorum biliyor musun?'Evleneceğim de evleneceğim.' Al evlendim de ne oldu yani?" diyerek sıkıntı dolu gözlerle Lale'ye baktı. "Ay sanki sırf evlenmek için geldim bu dünyaya. Ne diye bu kadar acele ettiysem? Acayip sıkılıyorum kızım!" derken oturduğu yerde ayağını altına alıp bağdaş kurarak Lale'ye döndükten sona hararetle konuşmaya devam etti. "Tamam bak kabul ediyorum, buralar yani Adana-Mersin-Hatay falan Türkiye'nin birçok şehrine göre çok daha yaşanılası yerler. en azından sokakta 'kadın başımıza'..." diye gözlerini devirerek vurguladıktan sonra devam etti. "... yürüyebiliyoruz. Hakkını vermek lazım, birçok şehre göre çok daha medeni yerler buralar. Ama çok sıkılıyorum Lale ya! Vallahi kaçıp gidesim geliyor! Ben İstanbul'da her ay iki-üç konsere, oyuna falan giderdim. Festivalde bir sürü film izlerdim. Burada da arada güzel oyunlar falan sahneleniyor da İstanbul'la ne kadar kıyaslayabilirsin ki? Belki de kıyaslamaya gitmemek lazım, yani İstanbul da Londra'yla veya Paris'le kıyaslanamaz mesela ama... Ay ne bileyim Lale ya? İstanbul'u da boşver zaten, kaç kurtar kendini şu ülkeden ya bak ciddi diyorum. Ne yapacaksın kızım burada? Yaşanılacak hali mi kaldı artık? İstiyorsan önce birkaç ay İstanbul'da kal, nereye gideceğine ne yapmak isteyeceğine karar ver ama sonra git! Bak ne güzel yurt dışında bir sürü akrabanız var. İş bulmaktı, oturma izni ayarlamaktı, her türlü sana yardımcı olurlar. Bence böylesi senin için çok daha iyi olacak. Ya sen piyano çalan, bale seven, operaya giden bir insansın ya! Ay ne yapacaktın Batu gibi adamla Allah aşkına!!" diyerek patladı sonunda. Kendini daha fazla frenleyemeyerek ağzındaki baklayı çıkarmıştı. "O hanzoyla ne yapacaktın bir ömür boyu ya? Bak en başından beri bir şey demeyeyim diyorum ama... Ne müzikten anlar ne sanattan. Okuduğu en son kitap lise ders kitabı değilse kafamı keserim bak! Bir kere adam müteahhitlik yapıyor daha ötesi var mı ya? Şu devirde müteahhit olan adamdan zaten ne beklersin Allah aşkına bi dur düşün ya! Varsa yoksa orada burada önüne gelen kadınla takılsın, küp gibi içsin, ona buna poz yapsın hava atsın, çirkin çirkin inşaatlar, zevksiz zevksiz binalar yapsın. Ay bi kere zaten yeterince inşaat var etrafımızda, bi de Batu'nun o zevksiz eserlerine ihtiyacımız yok! Kıro ya!"

Limon ÇiçekleriiiWhere stories live. Discover now