Limon Çiçekleri 104. Bölüm

Start from the beginning
                                    

Telefonunun ekranında hala Lale'nin mesajı açıktı. Kapatamıyordu ki. Aynı cümleleri tekrar tekrar okuyor, her okuduğunda sözcükler ona biraz daha yabancılaşıyor, bunları Lale'nin yazdığına ama en çok da Lale'nin bunları ona yazdığına inanamıyordu. Lale'nin ona eskiden yazdığı mesajlar geliyordu gözlerinin önüne. Kimi zaman ona sinirlendiği için kızgın, kimi zaman dalga geçerek onu kızdıracak, kimi zamansa buluştuklarında ona neler yapacağına yönelik erotik cümlelerle dolu yüzlerce belki binlerce mesajdan sonra bu. Bu!

Lale'nin mesajı yazdıktan sonra uygulamadan çıkıp çevrimdışı olduğunu fark edince daha çok sinirlendi. 'Ben söyleyeceğimi söyledim, artık top sende' der gibi mesajı göndermiş ve çıkmıştı. Sinirle uygulamayı kapatıp telefonu kilitleyerek yandaki koltuğa fırlattı. Daha yarım saat önce Lale'nin o koltukta oturduğunu hatırladığında daha da sinirlendi, öfkeyle direksiyona bir yumruk attı. Ne yapacaktı şimdi? Başka yerlerini olduğu gibi çenesini de tutamayıp saçma salak bir sürü şey söylemişti. Nasıl toparlayacaktı, işin içinden nasıl çıkacaktı şimdi? Lale'ye 'tamam bir saate gel' falan dese gerçekten de çıkıp gelmeyeceğinden nasıl emin olacaktı? Şu mesajı yazıp gönderebildiğine göre gözünü karartmıştı demek ki. 'Gel' demesi halinden hakikaten çıkıp geleceğinden korkuyordu. Öyle bir durumda ne yapardı. biraz önce arabada onu durdurmak için gösterdiği o insan üstü iradeyi bir daha toplayamazdı. Bunu yapamazdı. Lale kalkıp odasına gelirse onu geri yollayamazdı. Kendini bir kez daha durduramazdı, o kadar da değildi artık. Dün gece Seymur'un evindeki o odada yapmış, Lale hem dokunuşlarıyla hem de sözcükleriyle onu çağırırken bütün damarlarına alev alev yayılan o ateşe rağmen zor da olsa kalkıp gidebilmişti. Biraz önce arabada olanlarsa... Nasıl olduğunu gerçekten hala bilmiyordu ama onu durdurmak için insan üstü bir çaba göstermişti. Bunu bir daha asla yapamayacağını biliyordu. Böylesi bir durumda kendini bir kez daha kontrol etmesi. imkansızdı. Lale'yi üçüncü defa durduramazdı. Lale'yi bırak, esas kendini durduramazdı. Lale'nin odasına gelmesine kesinlikle engel olması gerekiyordu.

Ne yapsaydı şimdi, ne cevap yazsaydı bu mesaja? Hiç cevap vermese? Ama Lale mesajı okuduğunu görecekti. Hatta belki görmüştü bile. Mesajı okumak için uygulamayı açıp çevrimiçi olduğunu görmüş olmalıydı, görmediyse bile sonradan baktığında görecekti. Olsun, görürse görsün. Cevap vermeyebilirdi. Ama ondan sonra yarın karşılaştıklarında ne yapacaktı? Hatta yarından da önce bu akşam karşılaşırlarsa? Onu azıcık tanıyorsa hanımefendinin bu akşamı da evde geçirmeyeceğinden emindi ne de olsa! İlla ki yine dışarı çıkacak bir yerlere gidecekti. E o gidince kendisi de bir şekilde nereye gittiğini öğrenip peşinden sürüklenecekti. Ondan sonra orada karşısına dikilip "Ne oldu mesajıma niye cevap vermedin?" diyecekti. Derin bir iç geçirerek ellerini başının arkasında birleştirdi. Nereden söylemişti o lafları? Hay dili kopsaydı da hiçbir şey söyleyemeseydi! Bunca sorun yetmezmiş gibi başına yeni iş almıştı!

'Bu akşam için Ela'yla planımız var' falan mı deseydi acaba? Hatta araya Begüm'ü de sıkıştırsayd?  Lale'yi geri püskürtebilecek başka bir şey aklına gelmiyordu. Ama böyle de çok bariz olmuyor muydu? Nispet yapar gibi, gözüne sokar gibi... Bu kadarına da inanmazdı herhalde. 'Babamlarla yemek yiyeceğiz' falan mı deseydi ki? Bir an durup düşününce bu bahane ona bile o kadar saçma geldi ki. Oldu olacak ergen gibi 'babam izin vermez' deseydi de tam olsaydı!

Birden kafasında bir ışık yandı. Başını kaldırıp arabasıyla önünde durduğu eve baktı. Doğru ya, Lale'yi buraya, Melis'in ailesinin evine getirmişti. Hem Melis'in yanında olsun, yalnız kalmasın istediğinden hem de onu kendi elleriyle götürüp babasının evine bırakmak istemediğinden. İkinci sebep çok daha ağır basıyordu aslında. Üç gün önce buraya akşam yemeğine geldiğinde masadaki konuşmalardan onun burada kaldığını anlamıştı. Zaten ondan sonra gidip... Neyse... O akşam Lale'nin burada, Melisler'in evinde kaldığını biliyordu. O günün sabahında otelde Lena'ya laf anlatmaya çalışırken kendi ağzıyla Melisler'de kaldığını söylediğini ve Lena'nın bütün yalvarmalarına rağmen babasının evine gelmeyi reddettiğini de duymuştu. Ama sonra... Lena'ya söylediklerinin aksine yeniden babasının evine girip çıkmaya başladığını gördükten sonra eşyalarını alıp oraya geçmiştir herhalde diye fikir yürütmüştü. Emin olamıyordu da aslında ama artık babasının evinde kalıyorsa bile onu kendi elleriyle götürüp oraya bırakacak değildi. Bu yüzden onu alıp Melisler'e getirmişti. İyi ki de öyle yapmıştı çünkü şu an için aklına gelen tek çıkış yolu sadece bir kişiye bağlıydı. Lale'nin içerde yalnız olmadığını bilmek bir nebze de olsa içini rahatlatıyordu. İyi ki onu babasının evine götürmemişti, iyi ki... Şu an burada değil de babasının evinde olsa ne yapardı... Şimdi en azından ona fark ettirmeden haber alma şansı vardı. Yani tabii bu haber alma şansının Melis olması iyi miydi kötü müydü ondan emin değildi ama... Melis'ten yardım istemek zorunda kalmasının verdiği çaresizlikle yüzünü buruşturdu. Ona hiç bulaşmayıp yine araya İrem'i soksa mıydı? Ama o kadar vakti yoktu ki. Daha fazla oyalanmadan bir şeyler yapması gerekiyordu artık! Hem içerde Lale'nin yanında olan İrem değil, Melis'ti. Boşu boşuna işi dolandırmanın alemi yoktu. Doğrudan Melis'le konuşması en hızlı çözüm olacak gibiydi.

Limon ÇiçekleriiiWhere stories live. Discover now