Limon Çiçekleri 68. Bölüm

En başından başla
                                    

"E hadi çıkalım bari." dedi Mustafa Bey pis bir sırıtmayla. Batu'nun kendisine ters ters baktığını görünce sözümona masum bir ifadeyle ekledi. "E hadi. Yürüsenize!" diyerek başıyla merdivenleri işaret edince Batu derin bir nefes alarak başını iki yana salladı.

Ama Lale koluna girince Mustafa Abi de münasebetsizlikleri de çıktı aklından. Lale boynuna doğru sokularak kulağına "Çok özledim seni." diye fısıldayınca tenine çarpan nefesi ondan başka her şeyi unutturmuştu Batu'ya zaten. Ama yine de hesap sormadan duramadı.

"Özlediysen niye bu kadar uzun kaldın o zaman?" derken istediğinden daha sert çıkmıştı sesi. Ne de olsa son bir hafta onun için hiç de kolay geçmemişti. Lale'ye en çok ihtiyaç duyduğu anlarda o yine çok uzaklardaydı.

"Sen de beni biraz özle diye." diyerek nazlı nazlı bakan Lale'nin mavi gözleri Batu'yu biraz daha baştan çıkarmaya yetmiş de artmıştı bile.

"Seni özlemek hiç iyi gelmiyor ama bana."

Bunu söylerken kelime oyunu yapmıyordu aslında, doğru söylüyordu. Lale'yi özlemek ona hiç ama hiç iyi gelmiyordu. Şu son bir hafta tam bir cehennem olmuştu onun için. Annesiyle aralarında kopan kıyasıya kavga, abisi ve yengesinin az çok tahmin ettiği halde kendini hazırlayamadığı tepkilerinin yarattığı gerginlik ve tüm bunlarla nasıl baş edeceğini bilmemenin verdiği huzursuzluk ve Lale'nin orada nerede, kimle, ne yapmakta olduğunu bilememenin oluşturduğu belirsizliğe bir de Lale'nin özlemi eklenince günlerdir dayanılmaz bir sinir harbinin içinde kıvranmış durmuştu Batu. Ha bugün ha yarın gelecek diye bekleyip durmuş ama Lale her gün telefonda "Sevgilim biz bugün de dönemiyoruz galiba." dedikçe içten içe kudurmuş, nereye saldıracağını bilememişti. Tam bir hafta kalmıştı Lale orada. Bir hafta! Daha dün akşam İskenderun'a dönmüş, bugün de Mersin'e gelmişti işte. O da annesi babası evlilik yıldönümlerini kutlamak amacıyla tatile gittikleri için! Yoksa en bir hafta daha kalırdı herhalde orada Lale.

Bu bir hafta boyunca Lale'yle telefonda her gün en az bir kez kavga etmişler ama sonra her zamanki gibi hiçbir şey olmamış gibi yeniden konuşmaya devam etmişlerdi. Kıskançlığını kontrol etmeye çalışıyordu Batu ama elinde değildi. "Beyrut"un lafı bile tüylerini diken diken ediyordu! Kim bilir kimlerle tanıştırılıyordu şimdi Lale orada. Sorduğu zaman hiç anlatmıyordu ki! Orada neler olduğunu bilmemek işkence gibiydi. En kötüsü de Lale'nin babasıyla konuşmaya karar vermiş olmasıydı. Önceden bir mucize olsa da Lale cesaret edip babasıyla konuşmaya karar verse diye beklerken şimdi bunun için kaygılanması ne kadar ironikti. Ama ne yapabilirdi ki. Lemi Bey'in ilişkilerini bir an önce öğrenmesini ne kadar istese de bunu öğrendiği sırada yurtdışında olmasını asla istemiyordu! Kızının Müslüman bir erkekle beraber olduğunu öğrenince çıldırır da Lale'nin geri dönmesine engel olur diye korkuyordu. Gerçi bu öyle büyük bir sorun olmazdı Batu için, ne olursa olsun Lale'yi gidip alırdı oradan. Kimse engel falan olamazdı buna. Ama bu iş tatsızlık çıkmadan hallolsun istiyordu. Aksi takdirde Lale'nin ne kadar üzüleceğini biliyordu çünkü. Hilda Hanım'la olanlardan sonra bile perişan olan Lale babasından da aynı tepkiyi görürse yıkılırdı. İşte Batu bundan korkuyordu. Yoksa Lemi Bey'in ilişkilerine engel olmak için başvuracağı saçma sapan yöntemler umrunda bile değildi. Ne Lemi Bey, ne Hilda Hanım, ne kendi annesi, ne de abisi. Asla yıldıramayacaklardı onu. Ama ya Lale'yi? Lale de aynı direnci gösterebilecek miydi? Bu sorunun yanıtı için önce Lale'nin babasıyla konuşmayı başarması gerekiyordu ve Lale bunu henüz yapamamıştı. Babasıyla konuşma kararı almış ama her zaman olduğu gibi bu kararı bir türlü uygulayamamıştı. Paskalya yemeğini, ziyarete gelen akrabaları, Beyrut'ta olmalarını, şunu bunu bahane etmiş ve konuşmak için babasının yanına her gidişinde yeniden caymıştı kararından. Açıkçası Batu da fazla üstüne gitmemişti. Hatta Lale'nin babasıyla konuşamaması işine gelmişti çünkü Lale'nin Lemi Bey'le Türkiye sınırları içindeyken konuşmasını tercih ederdi. Neyse ki Hilda Hanım şimdilik çenesini tutuyordu. Ne Lemi Bey'e ne de başka birine bu konuda bir şey söylememişti. Kim bilir aklından neler geçiyordu o ihtiyar cadının. Ağzını kapalı tutmasının mutlaka bir nedeni vardı ama şimdilik o neden işlerine yarıyordu işte. Lemi Bey hala öğrenmemişti ilişkilerini. O zaman Lale'nin babasıyla yapacağı konuşma biraz daha bekleyebilirdi herhalde! Zaten beklemek zorundaydı çünkü Lale'nin anlattıklarına göre Lemi Bey ve Mina Hanım evliliklerinin otuz beşinci yılını kutlamak üzere dün akşam yola çıkarak bir haftalık bir Avrupa seyahatine gitmişlerdi. Onlar seyahattan dönene kadar beklemek zorundaydılar yine.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin