Limon Çiçekleri 64. Bölüm

Start from the beginning
                                    

Bu tür ufak tefek ayrılıklar Batu'nun devamlı surat asıp homurdanmasına yol açıyordu, dolayısıyla da ailesi tarafından yeni bir emrivakiye maruz bırakılmadıkça Lale'den uzak kalma fikrinden hiç hoşlanmıyordu. İşte bu yüzden Lale'nin Tina'yla görüşecek fırsatı olmamıştı hiç. Tamam, "Ama babam çağırıyor, gitmem lazım." dediği zaman ne kadar kapris yapsa da eninde sonunda anlayış gösteriyordu Batu. Ama "Melisa'nın kardeşi Mersin'de yaşıyor, arada bir onunla buluşmam lazım." dediğinde hiç kulak asmıyordu. Açıkçası Lale de Tina'ya bayılmıyordu, sırf babası dırdır yapmasın diye bir-iki kez görüşmüştü onunla. Ama aslında Tina'dan hiç hoşlanmıyordu. Melisa'nın kardeşi olmasına rağmen onunla taban tabana zıttı Tina. Melisa'dan yalnızca iki yaş küçüktü, Lale'den de beş yaş büyük. Hilda Hanım ve Suzan Hanım'ın günümüze uyarlanmış genç versiyonuydu. Kendi isteğiyle çocukluğundan beri tanıdığı Mersinli Hristiyan bir gençle evlenmiş ve buraya yerleşmişti. Çünkü ona göre doğru olan buydu. Hayat arkadaşı olarak herkes 'kendinden' olan birini seçmeliydi. Bu yüzden ablasının İskenderun'un saygın Hristiyan ailelerinden birinin oğlu Leon'la yaptığı evliliği de sonuna kadar desteklemişti. Ve şimdi de sıranın Lale'de olduğuna inanıyor, Lale'den yaşça büyük olduğu için o şu anda ailesinden uzakta Mersin'de tek başına yaşarken onu doğru yola yönlendirenin kendisi olması gerektiğine inanıyordu. Kendi kendine böyle bir misyon edinmişti ve Lale bundan hiç hoşnut değildi. Tabii bu misyonu Tina kendiliğinden edinmiş olamazdı, bu düşünceler mutlaka 'birileri' tarafından kulağına küpe edilmiş olmalıydı ve Lale bu fena halde bu 'birilerinin' anneannesi Hilda Hanım olduğundan şüpheleniyordu! Sadece Batu yüzünden değil, kendi istemediği için görüşmüyordu Tina'yla. Zaten Batu Tina'nın ne yapmaya çalıştığını bilse çıldırır, ortalığı ayağa kaldırır, ne yapar eder onunla bir daha görüşmesini engellerdi ama neyse ki öyle bir şeye gerek kalmıyordu. Lale zaten kendiliğinden görüşmüyordu onunla. Telefonlarına mümkün olduğu kadar çıkmamaya çalışıyordu. Ayda yılda bir arıyordu, o da ayıp olmasın diye mazeret bildirmek için. Ama arada bir böyle yakalandığı oluyordu işte. Bu da o anlardan biriydi.

"Aa Tina merhaba nasılsın?" derken telefonu Batu zannederek cevapladığında onun ismini söylemediği için içinden şükrediyordu.

"Ben iyiyim de... Sen başkası arıyor sandın galiba?" dedi sesindeki onaylamayan yargılayıcı tınıyla.

"Yaa evet öyle oldu." deyip sustu. Tina'ya da hesap verecek değildi artık!

Ama Tina da işin ucunu kolay bırakacak değildi. Hilda Hanım'ın öğrencisi olduğunu kanıtlar bir şekilde "Hatta yanlış hatırlamıyorsam "aşkım" diyerek açtın telefonu. Hayırdır Lale neler oluyor? Hiç anlatmıyorsun!" diyerek üstüne gitti konunun. Aklınca "hiç anlatmıyorsun" diye sitem ederek ağzından laf almaya çalışacaktı ama o Hilda Hanım'ın birkaç aylık öğrencisiyse, Lale de onun kaç yıllık torunuydu! Bu tür taktikleri herkesten önce fark edebiliyordu.

"Aşk olsun ama Tina. Olsa anlatmaz mıyım?" dedi hiç bozuntuya vermeden.

"E ama?" diyecek oldu Tina..

"Derya beni görmeye gelecekti de İskenderun'dan. Onun aramasını bekliyordum, birden telefon çalınca o sandım."

""Aşkım" dediğin Derya mıydı yani?"

"Evet. Başka kim olacaktı ki yani ilahi Tina. Biliyorsun hayatımda kimsenin olmadığını." derken bir yandan da bazen ne kadar rahat yalan söyleyebildiğini düşünerek kendine şaşırıyordu.

"Siz Derya'yla birbirinize "aşkım" diye mi hitap ediyorsunuz?" Dedi alaycı bir ses tonuyla.

"Yalnızca Derya'yla değil, Melis'le de. Hatta evlendiğinden beri Melis'in eşi karıştırıyor hangimize "aşkım" dediğini." dedi büyük bir rahatlıkla. Ama aslında içten içe paniklemişti. Yine de durumu iyi idare ettiğini düşünüyordu.

Limon ÇiçekleriiiWhere stories live. Discover now