İlk hamle ondan gelmişti. Sertçe dövüşüyordu ve kazanmak en büyük arzusuydu. Fakat açıklıkları vardı. Karnına attığım tekmelerde geriye düşüyordu ve ani saldırılarımı göremiyordu. Sert saldırı yapabilse bile o da Chamsha gibi dikkatsizdi. Tekmeyle elindeki kılıcı düşürmüştüm ve toparlanmasına fırsat vermeden sırtına dirseğimi indirip, dizlerinin üstüne çökmesini sağlamıştım. Ardından kılıcım boynundaydı. Oyun bitmişti. Devilal'in ela gözleri yerdeki kılıcındaydı. Yenilgiyi kabullenemeyen bir hali vardı ama yapacak bir şey yoktu. Hırslı dövüşmüştü ama bu hırsı kazanmasına yetememişti. Çok aceleciydi, kazanmak için bir sabrı yoktu. Ani ataklar, coşkulu hamleler onu zafere ulaştıramamıştı.

"Çok sabırsızdın, Devilal. Ani atakların bile tahmin edilebilirdi." dedim ve kılıcımı kabzına koydum. Devilal ise bana bakmıştım.

Devilal "Kazanmak için çok sabırsız oluyorum, baba. Açıkçası karşımdaki rakibimi yenme arzum arttıkça sabırsızlığım artıyor." dedi ve güldüm.

"Açıkçası rakibinin deneyimlerini, gücünü hesaba katmadan hareket ediyorsun. Kendine güvenmek güzel bir şeydir ama ayarını bileceksin. Sen ayarını bilmeden hareket ediyorsun." dedim ve Devilal'i ayağa kaldırdım.

"Kendime güvenmem iyi değil mi?"

"Kendine güven ama rakibine daha çok güven, onu küçümseme ve aşağılama. O zaman kazanırsın."

"Sen Kraliçe Asenath'a güveniyor musun?" dedi şaşkınca.

"Evet, güveniyorum. Onun gücüne, hırslarına ve kazanma arzusuna güveniyorum. Bu güvenle kazanacağıma inanıyorum." dedim ve yanımıza Mithra geldi.

Mithra "Naresh, hala Şahran Yadraj'dan bir haber yok. Kendisine ulaşamadık." dedi ve derin bir nefes aldım. Yadraj kayıptı ve nereye kaybolduğunu Parsmet'in bile bileceğini sanmıyordum. Neden kaybolmuştu, nasıl kaybolmuştu anlamış değildim. Amacı neydi, neyin peşindeydi fikrim yoktu ve onu bulmak istiyordum.

"Yadraj hala bulunamadı öyle mi? Böyle davranmazdı."

Devilal "O soğuk görüntüsünün altında nasıl fırtınalar koptu ise saraydan kaçmış olmalı. Nereye gitti acaba?"

"Mithra, askerlere söyle arama çalışmaları biraz daha genişlesin. O bir Sashibai Şahranı ve böyle uygunsuz davranamaz. Kafasına estiği gibi saraydan kaçmak ne demek oluyor?" dedim sinirle.

Mithra "Emrettiğini yaparım, Şah. Açıkçası bende onun saraydan kaçmasını beklemezdim."

Devilal "Acaba Matsyana ile alakası var mı? O da kayıpmış diye duydum. Nereye gittiği bilinmiyormuş."

"Evet, Kaptan Vilraj kızını aratıyordu ama bir ses seda yok."

"Belki de ikisi birliktedir ve yaramazlıklarının cezasını görmemek için dönmüyorlardır." dedim.

Devilal "Belki de bir daha hiç dönmezler, baba. Ne dersin?" dedi gülerek ve ona ters ters baktım.

"Hangi deliğe kiminle girerse girsin umurumda değil. Bir şekilde ben onu bulurum, Devilal. Aynı şey senin ve kardeşlerin içinde geçerli." dedim sertçe ve Devilal'in gülümsemesi yok oldu.

"Haklısın, baba." dedi sessizce.

"Neyse gidip, bir güzel duş alayım. Bugün fazla terledik değil mi?" dedim ve oğlumun omzuna gülümseyerek dokundum. O ise bana gülümsemişti.

Saraya döndüğümde hızla banyoya girmiştim ve duş almıştım. Duştan sonra giyinmiştim. Sandhya'yı bulmak istiyordum ve hizmetkarlardan öğrendiğim üzere denilen odaya gittim. Kapıyı açtığımda ise gördüğüm manzaraya gülümsemiştim. Sandhya küçük oğlumuz Arpita ile oyun oynuyordu. İçinde hala çocuksu bir yan vardı ve bunu gösteriyordu. Arpita ile oyuncak askerler oynatıyordu. Yüzünde çocuksu bir ifade vardı. Sonra Arpita tombul parmağı ile kapıyı işaret edince Sandhya bana dönmüştü. Siyah gözleri iri iri olmuş ve utanmıştı. Hala karşımda utanıyordu, bu beni mutlu ediyordu.

Ateşin KurbanıWhere stories live. Discover now