Savaşçı Kalbi♣

Start from the beginning
                                    

"Bu gece benimle gel ve artık Rithu'nun ne hale geldiğini gör."

"Gelmezsem ne olacak?"

"Sabah cesedimi almak için orada olursun. Çünkü ben oraya silahsız bir şekilde gideceğim ve kendimi savunmayacağım, Vilraj'dan da savunmasını istemeyeceğim."

"Sandhya!" dedim sertçe ama o benim bu sinirimi umursamışa benzemiyordu.

"Canımı tehlikeye atıyorum ama tek isteğim senin gerçeği görebilmen. Rithu artık bu devlete faydalı değil, sana faydalı değil. O, kontrolden çıktı. Benimle gel ve bu gerçeği gör."

"Geleceğim, Sandhya gelmezsem pişman olacağım bu açık." dedim sertçe ve bana gülümsedi. Elini yanağıma koydu.

"Her şey çok güzel olacak, sevgilim. Sana Rithu'nun ne hale gelmiş olduğunu göstereceğim." dedi ve yanağımı öptü.

Akşam yemeğinden sonra Sandhya ile hazırlanmıştık. Bu geceki buluşma önemliydi. Bir devrin sonu bile olabilirdi. Rithu bu devlete hep iyi hizmetlerde bulunmutştu. Eğer Sandhya'yı öldürmeye kalkışırsa kendi sonunu getirmiş olacaktı. Vatan haini olarak tutuklanacaktı ve idam edilecekti. Ablama acı verecekti ama bu kararı almak zorundaydım. Tanrıça'dan arzum ablamın acısının az olmasıydı. Onu üzmek istemiyordum.

Buluşma noktasına gelmiştik. Dayım ve Usha bizden önce buraya gelmişti. Usha, Vilraj'ın elinden tutuyor ve ona bakıyordu.Bizi gördükleri zaman gülümsemişlerdi. Dayımın bakışları ilk önce bana sonra Sandhya'daydı.

Dayım "Sandhya, bakıyorum Naresh'i ikna etmişsin."

Sandhya "İkna etmedim kendisi cümlelerimdeki doğruluğu gördü." dedi omzunu silkerek.

"O zaman Naresh, sen saklan olur mu? Rithu'nun seni görüp ürkmesini istemiyorum."

"Peki, dayı." dedim ve dayımın gösterdiği yere geçtim.

Dayımların arkası bana dönüktü ve karanlık beni saklıyordu. Ben sabırsızca beklerken onlar oldukça sakindi. Üçü birarada bir şeyler konuluyorlardı. Tanrıçam, yıllardır bende köreltmediğin şey sabırsızlık olmuştu. Sabretmek nedir, bir türlü öğrenememiştim. Bir an evvel her şey olsun ve bitsin istiyordum. Aslında sabrettiğim birkaç konum vardı. En güzel sabrı Medarat ile yapacağım savaşta gösteriyordum. Zamanı bir türlü gelmiyor gibiydi ama ben sabrediyordum. Hayatımın savaşı olacaktı ve tarihin yaptıklarımı kalıcı olarak yazacağı veya sileceği savaştı. Yenilirsem bu zamana kadar olan her şey silinecekti. Yenersem yaptıklarımın en üst zirvesi olacaktı. Zafer kazanmak zorundaydım, halkım için, gelecek için zafer kazanmak zorundaydım.

Adım sesleri duyunca karşıya baktım. Rithu ve arkasındaki 10 askeri gördüm. Kaba kendisinden emin bir şekilde duruyordu. Hemen çıkmamalıydım. İlk önce Rithu'nun hamlesini görmeliydim. Rithu oldukça kendine güvenen bir şekilde kılıcını çıkarmıştı. Karşısında hareket etmeyen üçlüye gülümsemişti.

Rithu "İşte tuzağıma düştünüz. Burada öleceksiniz. Sandhya eminim o küçük ülkende ölmeyi çok isterdin."

Sandhya "Ben zaten şu an ülkemdeyim, Komutan." dedi ve Rithu kılıcını Sandhya'nın boynuna uzattı. Daha sonra bakışları dayımdaydı.

"Kılıçlarınızı çıkarmayacak mısınız? Her şey bu kadar kolay mı olacak? Bu kadar kolay bir şekilde ölmenizi beklemiyordum."

"Kılıcımı çıkarmamı mı istiyorsun, Komutan? İyi o zaman. Naresh!"

"Ne?" dedi ve kendi kılıcımı çıkararak saklandığım yerden çıktım.

Kılıcımı Rithu'ya doğru uzattım. Öfkeyle ona bakarken Rithu'nun ağzı açıktı. Beni beklemiyordu ve ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Ben ise hayal kırıklığına uğramıştım. Bir zamanlar gözümde kahraman olan, öğretmenim olan bu adam tamamen kendisini bitirmişti. Yazık etmişti kendisine. Böyle olmayı hakketmiyordu ama kendisini bu sona götürmüştü. Şimdi ne olacaktı? Ne yapılacaktı? Geçmişindeki başarılar onu rezil bir ölümden kurtarmaya yeterli  miydi? Hayır! Hiçbir başarı şu an onu bu durumdan kurtaramazdı.

Ateşin KurbanıWhere stories live. Discover now