Arvind "Ellerine sağlık, çok güzeldi." dedi ve karnını okşadı.

"Eh, benimde kendimce yemek becerilerim vardır." dedim ve biramı içtim.

"Sırf bunun için Usha'ya asla barışmamanızı söyleyebilirim, Kaptan. Seni süründürsün ve bende biraz iyi besleneyim." dedi gülerek.

"Onu seviyorum, Arvind ve benim yerim onun yanı. Tıpkı onun yerinin benim yanı olduğu gibi."

"Hiçbir güç bunu bozamaz mı?" dedi gözleri kısılmış bir şekilde. Dediğim cümleden hoşlanmamıştı. Hoş, hiçbir zaman bundan hoşlanmamıştı.

"Bunu ne bozabilir, bana söyler misin? Kader bizi onunla sürekli biraraya getirdi. Birbirimizden kopmak istesek bile olmadı yine birbirimize çekildik. Sanki aramızda kırmızı bir ip var ve bizi birbirimize bağlıyor."

"Ölümü düşündün mü? Ölüm sizi ayırabilir." dedi yavaşça ve irkildim. Soğuk bir histi ama beni dehşete düşürmüştü. Arvind'e baktığımda ise sakindi.

"Parsmat kesinlikle bizi ölümle ayırabilir ama bunun zamanı ileride olur. Sakin, huzurlu bir hayatın sonucu ölürüz."

"Sakin, huzurlu bir hayat. Sen ve Usha ile birlikte. Çocuklarınız büyümüş ve sizin mirasınızı gururla sürdürmüşler. Güzel bir tablo açıkçası ama bir sorum var." dedi düşünceli bir şekilde.

"Sorunu sorabilirsin." dedim ve sandalyesini benimkisine yaklaştırdı. Ciddi, koyu bakışları bendeydi. Ben ise kendimi sorusuna hazırlamıştım.

"Ben bu mutlu aile tablosunun neresindeyim, Vilraj? Beni nerede görüyorsun?" dedi ve güldüm.

"Elbette sende varsın. Yanımda, sağ kolum olarak omzumdan beni tutuyorsun. Hatta benden daha genç görünüyorsundur. Yoksa sende Usha gibi genç yaşta öleceğini mi düşünüyorsun?" 

"Öyle saçma düşüncelerim olmadı." dedi huysuzca.

"Usha'nın var. Zamanında yaşlanmaktan korkarmış ve genç, güzel iken ölmeyi istermiş. Şimdi ise bu değişti. Eh, benim gücümü görüyorsun." dedim kibirle ve bira şişemi bitirdim. O ise düşünceliydi. Bir şeyleri sorguluyor, irdeliyordu ve gördüğü sonuç ne ise memnun olmuyordu.

"Sen onsuz yapabiliyorsun ki! Baksana onsuz oldukça iyisin. Onsuz hayatını devam ettirebilirsin." 

"Arvind onsuz yapabileceğime inanmıyorum. Şu an nefes aldığını biliyorum, güvende olduğunu biliyorum. Bu beni rahatlatıyor ama onu toprağın altında düşünmek, işte bu beni delirtir. Bir daha sıcaklığını duyamamak, bir daha onun bana bakışlarını görememek. Hayır, ben böyle bir hayatı istemiyorum."

"Ben yapabileceğini düşünüyorum çünkü daha önce yaptın." dedi ve sesinde gizli bir acı vardı. Neden bu kadar konuşuyordu? Neden beni irdeliyordu?

"O zamanlar yaşadığını biliyordum. Benden uzakta ama nefes alıyor. Bu bana yetiyordu. Eğer onsuz olacağıma inansaydım en başından onu öldürürdüm." dedim ve elimi tuttu. Gözlerinde acı çektiğini görüyordum. Verdiğim yanıtlar ona acı veriyordu ama bunu kendisi istemişti. Kendisi bu konuyu açmıştı. 

"Peki bensiz yapabilir misin? Ben soğuk toprağın altında olabilir miyim?" dedi soğukça.

"Arvind delirdin mi? Benim için değerlisin."

"Usha kadar değilim."

"İkinizin yeri bende oldukça farklı. Kararsız bir kalbim var ama en azından değer verdiğim insanların varlığı net." 

"Kaçamak cevaplar veriyorsun ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor."

"Kaçamak cevaplar vermiyorum. Asıl sorun sende. Farkında değil miyim sanıyorsun? Son zamanlarda çok tuhafsın. Benden bir şeyler saklıyorsun. Hatırlarsan bu ne zaman olsa hiç iyi şeyler yaşamıyoruz."

Ateşin KurbanıWhere stories live. Discover now