Kalplerdeki Savaş♣

Start from the beginning
                                    

"Boş ver, ben sana güveniyorum. Sayende ülkemiz birçok toprak kazandı Sandhya. Sen olmasaydın, bu kadar kolay olmazdı."

"Yolunu aydınlattığım için mutluyum, Şah. Seninle savaşmak, çok farklı bir hismiş. Bakar mısın? Daha bebek olan oğlumuzdan ayrıldım ve senin peşinden savaş kamplarına sürüklendim. Kürkler giydim, çiğ etler yedim ve savaştım." dedi ve güldüm.

"Ne oldu, bundan şikayetçi misin küçük hanım?" dedim tek kaşımı kaldırıp.

"Değilim, Şah. Seninle yolun sonunda ölüm bile olsa gelirim. Beni üzen tek şey, evlatlarımdan ayrı kalmak. Vasant 5 yaşında, Kalyan ise 3 oldu. Oldukça küçükler ve bize ihtiyaçları var."

"Korkma, onlar bizim çocuklarımız. Birbirlerinde gücü bulacaklardır."

"Başkalarına ihtiyaçları yok ve asla olmayacak." dedi soğuk bir sertlikte. Daha sonra içeri dayım Baldev girmişti. Saygıyla başını eğmişti. Zamanla ordu içindeki yerini güçlendirmişti.

Dayım "Şah, yapılacak olan toplantıyı hatırlatmamı istemiştiniz. Son taarruzu konuşacaktık."

"Geliyoruz, dayı." dedim ve askılıktaki pelerinimi üstüme geçirdim. Bahar döneminde olsak bile soğuktu.

Çadırdan çıktık ve toplanacağımız çadıra gelmiştik. İçeride harita yayılmış büyük bir masa vardı. Masanın üstünde ise askeri birlikleri temsil eden taşlar vardı. Birçok askeri komutan buradaydı. Rithu ve Mithra bir şeyler tartışırken Grija onları dinliyordu. Dayım Syon ise haritadaki taşları incelemekle meşguldü. Geldiğimizi görünce susmuşlardı ve yerimizi geçmiştik. Taşların konumuna baktım. Şafak saldırısı düzenlemek istiyordum. Beklenmedik bir hamle ile karşımdaki ordunun kül olması en büyük arzumdu.

"Evet, önerilerinizi dinliyorum." dedim.

Sandhya "Benim önerim artık mancınıklarla beraber saldırıya geçmek. Ateş topları ile onları uyandırmak ve toparlanmasına izin vermemeliyiz." dedi ve mancınık taşlarını ileriye sürdü. Rithu ise huysuzca taşlara baktı.

Rithu "Zaman kaybı!" dedi ve taşları ittirdi.

"Neyi zaman kaybı? Bu ateş toplarını ateşleyecek askerlerimiz var iken nasıl kayıp olacak, Komutan? Azıcık kuralsız olmanızı öneririm. Savaşların planları, stratejileri olur ama kuralları olmaz." dedi ve itilen taşları tekrardan öne sürdü.

Grija "Şahbanu'ya katılıyorum. Karşımızdaki ordunun dikkatini dağıtmamız lazım. Ateş topları sayesinde hem dikkatleri dağılacak hem de biz saldırıya kolayca geçebileceğiz."

Rithu "Buna şiddetle karşı çıkıyorum!" dedi yüksek sesle ve Sandhya güldü.

Sandhya "Komutan, benim attığım her adıma karşı olduğunuz için şiddetle karşısınız."

"Şah, benim gibi düşünüyor olmalısın. Savaşta kurallara göre hareket etmemiz gerektiğinin farkındasındır." dedi ve bana baktı. Kırlaşmaya başlamış saçları, gözlerinin etrafındaki çizgiler ama aynı bakışlar. Rithu asla değişmeyecekti. Mancınık taşına dokundum ve biraz ileriye götürdüm.

"Ateşli silahlar Sandhya'nın deyimiyle buradakilerin tarzı değil. Kuzey insanları daha kurallı ve onlara göre daha onurlu ilerliyorlar. Savaştayız ve kurallar olmamalı, Rithu." dedim.

Mithra "Şah haklı. En basiti Artangal savaşında orduyu fillerle korkutmuştunuz ve zafer böyle kazanmıştınız. Şimdi aynı şeyi mancınıklardaki ateş topları ile yapabiliriz."

Rithu "Devşirme bir asker olarak beni şaşırtıyorsun, Mithra. Aklından hiç bu toprakları korumak geçmiyor mu?" dedi alaycı bir şekilde ve Mithra elini yumruk yaptı. Sandhya ise abisine bakıyordu.

Ateşin KurbanıWhere stories live. Discover now